İNSAN HAKLARI
Av. Nuri MEHMETOĞLU
TANIM VE ÖZELLİKLER
İnsan Hakları; (Kr. Mafên mirovan, İng. Human rights, Al. Menschenrechte, Fr. Les Droites Humaine,) Kamu hürriyetleri, temel haklar, vatandaş hakları gibi terimler de kullanılabilmekte ise de son yıllarda İnsan Hakları terimi genel kabul görüp benimsenmiştir.
İnsan Hakları kavramının herkes tarafından kabul edilen bir tanımı yoktur. Kısaca: İnsan Hakları, coğrafi konum, etnik kimlik, din, milliyet veya toplumsal cinsiyet gibi etmenler ne olursa olsun, insanların insan olmalarından kaynaklanan evrensel haklarıdır.
İnsanın sadece insan olmasından dolayı doğuştan bazı haklarının var olduğu gerçeği, insan hakları düşüncesinin de başlangıcını oluşturmuştur. İnsanın insan olduğu için sahip olduğu, ırk, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği haklardır.
Anayasa, "temel haklar ve ödevler" başlığı altında,Madde 12/1 hükmüne göre,"Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir."
İnsan hakları evrensel ve devredilemez haklardır: Bunun anlamı ise yeryüzünün tüm bölgelerinde yaşayan bütün insanlar bu haklara sahiptir. Nasıl ki bir insan varlığı olmaktan feragat edilemiyorsa insan hakları da ortadan kalkmaz ve devredilemez.
Doğal haklar, insanların doğasında var olduğu düşünülen, insan hareket veya inançlarına bağlı olmayan evrensel haklardır. Doğal haklara ilişkin bir teori, aydınlanma döneminde kralların ilahi hakları olduğu görüşüne karşı geliştirilen doğal hukuk teorisinden geliştirilmiştir ve liberalizm için ahlaki bir gerekçe sağlamıştır.
Doğal hakların en eski ifadelerine, bundan üç bin yıl önce yazılan Hindu Veda, Agama ve Upanişad metinlerinde rastlayabiliriz. O günlerden bu yana doğal haklar, dünyanın belli başlı dinlerinin temeli olan metinlerde önemli bir kavram olagelmiştir. İncil, Tevrat ve Kuran, insanların eşitliğini, insan onurunu ve sorumluluğunu öğreten metinlerdir.
Ortaya çıktıkları tarihsel dönem, ortaya çıkış dinamikleri, ilişkili oldukları sorun ve gereksinimler, insan haklarının üç ana kuşakta toplanmasına neden olmuştur. Birinci kuşak haklar, klasik haklar olarak tanımlanan kişi özgürlükleri ile siyasal haklar; ikinci kuşak haklar: sosyal haklar ve üçüncü kuşak haklar da dayanışma haklarıdır.
TARİH
İnsan hakları 17. yüzyıldan itibaren oluşmaya başlamışsa da, insan haklarının kurucu unsurları olan özgürlük ve eşitlik konularına ilgi, ilkçağ siyasi düşüncesinden itibaren gözlenebilmektedir. Modern insan hakları düşüncesinin arka planını uzun bir tarihsel birikim oluşturmaktadır.
İngiltere’de insan hakları alanında çıkarılmış ilk belge olan 1215 tarihli Magna Carta, feodal beyler (baronlar) ile kral arasındaki çatışma ve mücadelenin ürünü olmuştur. 1679 tarihli Habeas Corpus Yasası, keyfî yakalama ve hapsedilmeyi önlemek üzere, gözaltına alınan kişinin bir yargıç (hakim) karşısına çıkarılma hakkını vurgulamıştır.
Amerika’da, 1774’te kurulan Kongre, İlk bildirisinde yaşama, özgür olma ve mülkiyet haklarına işaret etmiş, 1776 tarihli Virginia Haklar Bildirisi ise, vazgeçilmez, doğuştan kazanılan doğal haklar olarak andığı yaşam, özgürlük, mülkiyet, mutluluk ve güvenlik arama ve bunlara erişme haklarına yer vermiştir. Aynı bildiri, iktidarın sahibinin halk olduğunu, onun çıkarlarına uygun olmayan yönetimi halkın değiştirme veya bütünüyle ortadan kaldırma hakkı olduğunu da kaydetmiştir. 1776 tarihli Bağımsızlık Bildirisi de büyük ölçüde Virginia Haklar Bildirisi’nin tekrarı şeklinde olmuştur.
1789 Fransız İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi, Amerikan bildirilerinde görülen doğal, vazgeçilmez, devredilmez haklar anlayışını benimsediği gibi, yaşam, özgürlük, mülkiyet ve baskıya karşı direnme şeklindeki haklar formülünü tekrarlamıştır. Kuvvetler ayrılığı ilkesini özgürlüklerin güvencesi olarak görülmüş, yasa önünde eşitlik ilkesi, kişi özgürlüğü ve güvenliği, suç ve cezaların yasallığı ve geriye yürümezliği, kötü muamele yasağı, düşünce özgürlüğü ve ifade özgürlüğü gibi haklara yer vermiştir.
OSMANLI VE TÜRKİYE’DE
Osmanlı/Türk tarihinde ilk anayasal belge olarak kabul edilen 1808 Sened-i İttifak’ın hükümleri uygulan(a)mamış, 1839 tarihli Tanzimat Fermanı, Padişahlıkla birlikte Osmanlı Devlet sistemini korumaya yönelik ilkeler içerse de Kanun (hukuk)un uygulanmaya başlaması bakımlarından Sened-i İttifak’tan daha ileri bir adımdır. 1856 yılında da Islahat Fermanı çıkarılmıştır. batılı devletlerin baskı ve zorlamalarıyla çıkarıldıklarından, Müslüman/Hıristiyan eşitsizliğin kaldırılarak yasalar karşısında eşitlik sağlayan hükümler içermektedir.
Devlete karsı insanların bazı haklarının bulunduğunun ilk kez kabul gördüğü Osmanlı Devletinin ilk Anayasası olan 1876 tarihli Kanun-u Esasi de padişahın tek yanlı iradesiyle yayınlanmıştır. 1876 Anayasasında kisi dokunulmazlıgı, yasa önünde esitlik, ögrenim özgürlügü, mülkiyet hakkı, konut dokunulmazlıgı, dogal yargıç ilkesi, angarya ve iskence yasagı gibi hak ve hürriyetler sayılmış, Meclis-i Mebusanın kuruluşu ile meşruti bir sistem getirilmiş ise de Meclis-i Mebusan ancak bir kere toplanabilmiştir.
1876 Anayasasının bazı maddelerinde degişiklikler yapılarak 1908’de yeni bir Anayasa (tekrar) yürürlüğe konulması ile II. Meşrutiyet dönemi başladı. 1908 Anayasası ile meclisin yetkileri arttırılmış, padişahın sürgün yetkisi kaldırılmış dernek kurma ve toplanma hakları gibi hak ve özgürlükler genişletilmiş ise de kısa bir süre sonra ortaya çıkan 31 Mart olayı ile demokratikleşme yolundaki ilerlemeler tekrar gerilemeye dönüşmüştür. 1920’de son kez toplanan ve çalışmalarına ara veren Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı 11 Nisan 1920’de feshedildi.
1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM) adını alan ve bütün yetkileri nezdinde toplayan fiili bir hükümet kurulmuş, 1921 Anayasası ile de hukuka uyarlanmış ancak 1921 Anayasasında İnsan hak ve özgürlüklerine ilişkin düzenlemelere yer verilmemiştir.
1875 Fransız ve 1921 Polonya Anayasalarından ilham alınan1924 Anayasası başkasına muzır olmayacak her türlü tasarrufta bulunmak olarak tanımlanan hürriyetin tanımı 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nden alınmış bununla birlikte, Milli, Merkezi ve Laik bir yönetim anlayışına sahip yeni Devlette insan hak ve özgürlüklerinden ziyade ülke birliği ve güvenliği amaçlanmıştır.
1924 tarihli Teskilat-ı Esasiye Kanununda; kişi güvenligi ve can, mal, ırz, konut dokunulmazlığı, eşitlik, ayrımcılık, eziyet ve iskence yasagı, yolculuk, düşünme, vicdan, söz, yazı, çalışma, mal edinme, malını ve hakkını kullanma, dernek kurma, toplanma özgürlükleri gibi geniş hak ve özgürlükler sağlanmış ise de birinci kusak hak ve özgürlüklerle sınırlı kalmış, ekonomik ve sosyal hak ve özgürlüklere yer verilmemiş, daha sonra kadınlara seçme ve seçilme hakkı başta olmak üzere bazı açılımlar görülmüştür.
İnsan Hak ve Özgürlükleri açısından, Türkiye için bir dönüm noktası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1954 yılında onaylanmış ise de bir süre sonra tersine rüzgarlar başlamıştır. Askeri darbe sonrası kabul gören 1961 Anayasası ile temel insan hak ve özgürlükleri alanında büyük değişiklikler yaşanmıştır.
Yine Askeri darbe sorası 1982’de yeni bir Anayasa kabul edilmiş. Kişi özgürlüğü, toplumun özerkliği ve hukukun üstünlüğü yerine, devlete öncelik tanıyan, otoriter bir anlayışla hazırlanmış olduğundan insan hak ve özgürlükleri sayılarak kabul edilmekle birlikte, hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanabildiği bir sınırlama sistemi geliştirilmiştir. Özellikle ifade ve örgütlenme özgürlüklerindeki sınırlama ve yasaklamalar demokratik toplum yapısına uymamaktadır.
Türkiye için en önemli gelişmelerden biri 1999 yılında AB’ye aday ülke olarak kabul edilmesidir. Türkiye’de insan haklarına verilen önemin artırılması ve geliştirilmesi, küresellesme, AB ve AB adaylıgı sürecinde uyulması zorunlu standartlara ulaşma amacının sonucudur. Aşamalarda AB ilerleme raporlarında ilerlemeler belirtilirken yapılması gerekenler ve eksiklikler sıralanmaktadır.
İNSAN HAKLARININ ULUSLARARASI HUKUKA GEÇİŞİ
İnsan hakları, Amerikan ve Fransız insan hakları belgeleriyle, bütün insanlığa seslenen, genel, soyut formüllere kavuşmuş olsa da, ulusal belgeler olması nedeniyle, uluslararası hukuk konusu olmasını güçleştirmiştir.
köle ticaretini ve köleliği yasaklayan uluslararası antlaşmalar ile I. Dünya Savaşı sonrasındaki bazı antlaşmaların azınlık haklarına yer verip bu alandaMilletler Cemiyeti’ni yetkili kılması insan haklarının uluslararası hukuka girmesinin ilk dönem örnekleridir. Daha sonra ıı. Dünya savaşı sonrası BM’in kurulması ile yeni bir döneme girilmiş ve İnsan Hakları Konusu Uluslararası Hukukun vazgeçilmez parçası haline gelmiştir.
Birleşmiş Milletler Çatısı Altında Ortaya Çıkan İnsan Hakları Belgeleri
• Birleşmiş Milletler Şartı (1945)
• İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (10 Aralık 1948)
• Medenî ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi (1966)
• Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (1966)
• Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına ilişkin Sözleşme (1948; 1951)
• Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına ilişkin Uluslararası Söz. (1965; 1969)
• İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ve Küçültücü Ceza ve Muamele S. (1975;1987)
• Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına ilişkin Söz. (1979;1981)
• Gelişme Hakkına ilişkin Bildiri (1986)
• Çocuk Hakları Sözleşmesi (1989;1990)
• Ulusal ya da Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Hakları Bildirisi(1992)
Avrupa Konseyi Zemininde Ortaya Çıkan İnsan Hakları Belgeleri
• Avrupa Konseyi Kuruluş Statüsü (1949)
• Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (1950)
• Avrupa Sosyal Şartı (1961)
• İnsanlığa Karşı Suçlarla Savaş Suçlarında Yasal Sınırlamaların Uygulanmaması S. (1974;2003)
• Çiftçilerin Sosyal Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (1974;1977)
• Evlilik Dışı Doğan Çocukların Yasal Statüsü Hakkında Avrupa Sözleşmesi (1975;1978)
• Göçmen İşçilerin Yasal Statüsü Hakkında Avrupa Sözleşmesi (1977;1983)
• Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı (1992;1998)
• Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi (1995;1998)
• Çocuk Haklarının Uygulanması Hakkında Avrupa Sözleşmesi (1996;2000)
• Kadına Karşı Şiddet ile Aile İçi Şiddeti Önleme ve Bununla Mücadele Sözleşmesi (2011)
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
Amerikan Devletler Örgütü’nün ve Inter-Amerikan İnsan Hakları Komisyonu
Amerika İnsan Hakları Sözleşmesi (1969) Inter-Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi
Afrika İnsan ve Halkların Hakları Şartı (1981)
Afrika İnsan ve Halkların Hakları Mahkemesi (2004)
İNSAN HAKLARI KUŞAKLARI
Ortaya çıktıkları tarihsel dönem, ortaya çıkış dinamikleri, ilişkili oldukları sorun ve gereksinimler, insan haklarının üç ana kuşakta toplanmasına neden olmuştur.
Birinci kuşak haklar, klasik haklar olarak tanımlanan kişi özgürlükleri ile siyasal haklar; ikinci kuşak haklar: sosyal haklar ve üçüncü kuşak haklar da dayanışma haklarıdır.
Birinci Kuşak (Klasik) haklar:
• Yaşam hakkı ve kişi dokunulmazlığı
• Kişi özgürlüğü ve güvenliği
• Düşünce ve düşünceyi açıklama [ifade] özgürlüğü
• İnanç ve ibadet özgürlüğü
• Konut dokunulmazlığı
• Mülkiyet hakkı
• Eşitlik [yasa önünde eşitlik] hakkı
• Dernek kurma hakkı
• Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı
• Çalışma özgürlüğü
• Dilekçe hakkı
• Seçme ve seçilme hakkı
• Kamu hizmetine girme hakkı
• Tarafsız bir yargıç önünde yargılanma hakkı
İkinci Kuşak (Sosyal) Haklar:
• Çalışma hakkı
• Sendika kurma hakkı
• Grev ve toplu sözleşme hakkı
• İşyeri yönetimine katılma hakkı
• Dinlenme hakkı
• Sosyal güvenlik hakkı
• Parasız öğrenim ve eğitim görme hakkı
• Kültürel yaşama katılabilme hakkı
• Sağlık hakkı
• Beslenme hakkı
• Konut hakkı
• Anne, çocuk, sakat, yaşlı gibi korunmaya muhtaç kesimlerin korunmasıyla ilgili haklar
Üçüncü Kuşak (Dayanışma) Haklar:
• Self - Determinasyon Hakkı
• Gelişme Hakkı
• Azınlık Hakları
• Barış Hakkı
• Çevre ve İnsanlığın Ortak Mirasına Saygı Hakları
NOT: 2014-2015 Yılları Liselerde verilen İnsan Hakları Seminerler için yazılmıştır.
BİLGİ: Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Nuri MEHMETOĞLU’na aittir. Emeğe saygı bakımından kaynak gösterilerek içeriklerin kısmen veya tamamen kullanması serbesttir.