VÜCUT DOKUNULMAZLIĞINA KARŞI SUÇLAR
Av. Nuri MEHMETOĞLU
Temel insan hakları kapsamda yer alan haklardan, önemli bir tanesi de kişinin vücut dokunulmazlığıdır. İnsanın yaşam hakkından sonraki en önemli varlığı, vücudu (bedeni) olduğunu söylemek mümkündür. Yaşam hakkı ile birlikte, vücut bütünlüğünün korunması önemsenmiştir.
Vücut dokunulmazlığı, anayasalar ve ceza hukuku sistemlerince teminat altına alınmış haklardandır. Çağdaş ceza kanunlarında vücut dokunulmazlığını ihlal eden fillerin suç olarak nitelendirildiği ve ceza yaptırımına tabi tutulduğu görülmektedir. Buna paralel olarak, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen “Kişilere Karşı Suçlar” kısmında da, “Hayata Karşı Suçlar”ın ardından “Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar” adlı bir bölüm düzenlenmiştir. Bu bölümde, maddeler halinde: Kasten yaralama, Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama, Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi, Taksirle yaralama, İnsan üzerinde deney ve Organ veya doku ticareti tipik suçları düzenlenmiş ve cezalandırma tür ve miktarları belirlenmiştir. Bölümün sonuna da bu suçlar bağlamında zorunluluk hali ve etkin pişmanlık halleri düzenlenmiştir.
Kasten yaralama
Kasten yaralama suçu, kişilerin vücut/beden sağlık ve bütünlüğü ile dokunmazlığına yönelik suçların başında gelen tipik suçtur. Bu önemine binaen vücut dokunulmazlığına karşı suçlar kapsamında kasten yaralama suçu, kanunda tipik suç olarak düzenlenmiş ve ceza yaptırımları öngörülmüştür.
“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silahla,
f) Canavarca hisle,
İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır” (TCK m.86).
Tipikliğin Maddi Unsurları: Kasten yaralama suçu genel bir suçtur ve faili için herhangi bir özellik aranmamış olduğundan herkes faili olabilir, bununla birlikte nitelikli hallerden bir kısmı ancak, belli vasıflara sahip kişiler tarafından gerçekleştirilebilmektedir. Bu nedenle, kasten yaralamanın, üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı işlenmesi ile kamu görevlisinin görevinin sağladığı nüfuzla işlenmesi hallerinde, ancak bu vasıfları taşıyanlar fail olabilirler.
Mağdulukta da aynı durum sözkonusudur. Bedeninde yaralamaya yönelik hareketin gerçekleştirildiği, bedeni zarar gören, vücut dokunmazlığı ihlal edilen kişi mağdur olabilse de, nitelikli hallerden bir kısmında, ancak belli vasıflara sahip kişiler mağdur olabilmektedir. Burda da, (kasten yaralama) suçun; üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayan kişiye karşı ve kamu görevlisine karşı işlenmesinde, ancak bu vasıfları taşıyanların fail olması mümkündür.
Kasten yaralama suçunun konusu mağdurun vücut bütünlüğüne karşı yapılan fiili saldırıdır. Vücut dokunulmazlığına ilişkin koruma, yaşama hakkında olduğu gibi, doğumla başlamakta ve ölümle sona ermektedir.
Kasten yaralama suçunda netice, yaralamaya yönelik fiilin sonucu olarak, kişinin acı çekmesi, sağlığının veya algılama yeteneğinin bozulmasıdır. Kasten yaralama suçu serbest hareketli bir suçtur. Suçun işlenebileceği hareketler sınırlandırılmamış. Vücut bütünlüğüne zarar veren her fıil bu suçu oluşturabililir.
Tipik suçtan sözedilebilmesi için netice hareketler olan mağdurun acı çekmesi, sağlığının veya algılama yeteneğinin bozulması hallerinden biri veya birden fazlasının gerçekleşmiş olması gerekir. Ancak, netice(ler)in gerçekleşmesi faili sorumlu tutmaya yeterli değil, netice(ler)in failin yaralamaya yönelik fiilinin sonucu olduğunun tespit edilmesi de geremektedir. Yaralama neticesi ile failin fiili arasında neden sonuç ilişkisi yoksa netice faile isnad edilemeyecek.
Tipikliğin Manevi Unsurları: Kasten yaralama suçu, doğrudan kast veya olası kastla işlenebilmektedir. Nitelikli hallerin isnat edilebilmesi için de nitelikli hallerin fail tarafından bilinmesi veya en azından olası addedilmesi gerekir.
Suçun Hukuka Aykırılık Unsuru: Kasten yaralamayı oluşturan fiillerin bir hukuka uygunluk nedeni dahilinde işlediği hallerde suç oluşmaz. O halde somut olayda kasten yaralamanın hukuka aykırı (ya da hukuka uygunluk nedeninin) olup olmadığının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Suçun Nitelikli Halleri: Kanunda kasten yaralama suçuyla ilgili olarak, hem daha az cezayı gerektiren nitelikli hal, hem de cezada artırım yapılmasını gerektiren nitelikli hallere yer verilmiştir.
Kasten yaralamanın basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde (o da şikayet varsa) tipik suçun cezasından daha düşük cezaya hükmolunur.
Ancak; kasten yaralamanın; üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı işlenmesi, yaralama fiilinin belli yakınlıktaki akrabalara karşı işlenmesi, beden veya ruh bakımından kendisini savunmayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi, kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi ve silahla işlenmesi hallerinde ise tipik suçun cezası arttırılarak uygulanır.
Suçun Özel Görünüş Biçimleri: Kasten yaralama suçuna teşebbüs ve suçun birden fazla kişinin iştiraki ile işlenmesi mümkündür. Bir fiil ile birden fazla kişinin yaralanmasına kasten sebebiyet verilen hallerde mağdur sayısınca kasten yaralama suçu işlenmiş olmaktadır. Aynı türden fikri içtima hallerinde, genel kurala göre tek cezanın artırılarak verilmesi kabul edilmemiş, işlenen suçların tamamı bakımından failin cezalandırılması kabul edilmiştir (m. 43/3).
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
Kasten yaralama suçundan sözedilebilmesi için, kişinin vücuduna acı veren, sağlığını veya algılama yeteneğini bozan bir fiilin kasten ve hukuka aykırı olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Kasten Yaralama Suçunun da dahil olduğu kast ve taksirle işlenebilen suçlarda, fiilin neticesi, tipik suç yapısından daha ağır sonuçlara doğurabilmektedir. Neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralama suçu, tipikliği bakımından (en azından taksirle) temel suçun neticesinden daha ağır netice doğurmuş halidir. Kanunda belirtilen ağır neticelerin ortaya çıktığı hallerde, failin bu ağır neticeler bakımından en azından taksirinin varlığı halinde sorumluluğu söz konusu olacaktır (m. 23).
Özetle; kasten işlenen temel suç tipi ve bundan fazla olarak, temel suçun meydana getirdiği neticeden, daha ağır netice bulunmaktadır. Ancak basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecedeki hafif yaralamanın ağır sonuçlar doğurmayacağı kabul edilmektedir.
“(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.
(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” (TCK m.87).
Kasten yaralama suçu, neticesi itibariyle; mağdurun, duyu veya organ kaybına veya işlevinin zayıflaması veya yitirilmesine, konuşmasında zorluğa veya yeteneğinin kaybolmasına, yüzünde sabit ize veya değişikliğine, yaşamını tehlikeye sokmasına veya iyileşmez bir hastalığa yakalanmasına veya bitkisel hayata girmesine, çocuk yapma yeteneğinin kaybına, gebe kadın olması halinde çocuğunun erken doğmasına veya düşmesine, kemik kırılmasına veya çıkığına sebebiyet verilmesi, yahut ölüme neden olma hallerinde, tipik suç için öngörülen ceza arttırılarak uygulacaktır.
Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi
Bir kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi nedeniyle meydana gelen yaralama neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, neticeye sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin, icrai davranışa eşit olması gerekir. Bu nedenle kasten yaralamaya yönelik ihmali bir davranışın ne zaman icrai davranışa eş değer olarak kabul edileceğinin tespiti gerekir.
Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesini düzenleyen kanun maddesinde “Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilebilir. Bu hükmün uygulanmasında kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin koşullar göz önünde bulundurulur” (TCK m.88). demek suretiyle, herhangi bir düzenleme yapılmadan ve ayrıntıya girilmeden “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine dair kurallara (nın 83) atıf yapılmakla yetinilmiştir.
Yani; kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi kuralları, kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesinde de uygulanacaktır.
Kişinin icrai davranışta bulunması hususunda kanundan, sözleşmeden ve önceki tehlikeli davranıştan kaynaklanan bir yükümlülüğü bulunmuyorsa, meydana gelen yaralamadan sorumlu tutulmayacaktır.
Kasten yaralamanın ihtimali davranışta işlenmesinde cezada indirim öngörülmüştür.
Taksirle yaralama
Taksirle yaralamanın tipikliği, objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışıyla bir kişinin vücuduna acı verilmesiyle veya sağlığının bozulmasına neden olmakla ya da algılama yeteneğinin bozulmasına sebebiyet vermekle oluşur.
Taksirle yaralama ile taksirle öldürmenin koşulları aynıdır.
“(1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Vücudunda kemik kırılmasına,
c) Konuşmasında sürekli zorluğa,
d) Yüzünde sabit ize,
e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.
(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.
(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(5) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz” (TCK m.89).
Taksirle yaralama suçunun faili, (dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı) taksirli davranışıyla, bir başkasının yaralanmasına neden olan kişi; mağduru, taksirli fiil sonucunda yaralanan, yani vücuduna acı verilen, sağlığı veya algılama yeteneği bozulan kişi, konusu, yaralama fiiline maruz kalan kişinin vücut bütünlüğüdür.
Gerçekleşen netice ile failin özen yükümlülüğünün ihlali arasında illiyet bağı bulunmalı ve fiil hukuka aykırı olmalıdır.
Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir sözkonusu olacaktır. Bilinçli taksirle işlenen suçlarda, taksirli suça ilişkin ceza miktarı artırılır.
Taksirle yaralama suçunun, neticesi sebebiyle ağırlaşmış halleri kanunda (89/2, 89/3) düzenlenmiştir. Sayılan neticelerin oluşmasına göre farklı ceza oranları uygulanacaktır.
Taksirle yaralama suçunda da, kasten yaralamada olduğu gibi, fiil ile birden fazla kişinin yaralanmasına kasten sebebiyet verilen hallerde mağdur sayısınca kasten yaralama suçu işlenmiş olmaktadır. Aynı türden fikri içtima hallerinde, genel kural gereği tek cezanın artırılarak verilmesi kabul edilmemiş, (89/4 düzenlemesine göre), taksirli fiil sonucunda birden fazla kişi yaralanmış ise, fail hakkında altı aydan üç yıla kadar cezalandırılması öngörülmüştür.
Taksirle işlenen yaralama suçlarında bilinçli taksirle neticeye neden olunmuşsa, verilecek ceza yandan altıda bire kadar indirilebilecektir. Kanunda da (m.22) taksirin, kasta göre istisnai bir sorumluluk şekli olduğu belirtilmiştir. Taksir, bir kusurluluk şekli değil, suçun işleniş şeklidir, bu nedenle taksirli suçta teşebbüs olmaz.
İnsan üzerinde deney
İnsan üzerinde deney suçu; mağdurun rızasına aykırı olarak veya rızanın kanun ve usule uygun alınmayarak, insan üzerinde bilimsel deney yapılmasıdır. Kanunda (m.90) “Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenmiştir.
Madde gerekçesinde özetle; Tıp biliminin, sürekli olarak yenilendiği, bu disiplindeki gelişmelerin önü kesilemeyeceği gibi, tamamen kontrol dışı da bırakılamayacağı, yeni bir tedavinin geliştirilmesine veya hastanın iyileştirilmesine hizmet etse de, henüz bilim tarafından tanınmamış ve tedavi için doğru metot olduğu ispatlanmamış olması nedeniyle, deney ve denemelerin gerçekleştirilmesinde, tıbbi olarak kabul görmüş yöntemlere nazaran daha katı şartların yerine getirilmesi aranacaktır.
Kanun metninde ise, önce; insan üzerinde bilimsel deney yapan kişinin cezalandırılacağına hükmedilmiş, daha sonra hangi hallerde (rızaya dayalı olarak) bilimsel deneyin ceza sorumluluğunu gerektirmeyeği belirtilmiştir. Başka bir deyimle: prensip itibarıyla suç olarak tanımlanan insan üzerindeki bilimsel deneyin, belli koşullar altında yapılması (suçu/fiili) hukuka uygun hâle getirmektedir.
(1) İnsan üzerinde bilimsel bir deney yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İnsan üzerinde yapılan rızaya dayalı bilimsel deneyin ceza sorumluluğunu gerektirmemesi için;
a) Deneyle ilgili olarak yetkili kurul veya makamlardan gerekli iznin alınmış olması,
b) Deneyin öncelikle insan dışı deney ortamında veya yeterli sayıda hayvan üzerinde yapılmış olması,
c) İnsan dışı deney ortamında veya hayvanlar üzerinde yapılan deneyler sonucunda ulaşılan bilimsel verilerin, varılmak istenen hedefe ulaşmak açısından bunların insan üzerinde de yapılmasını gerekli kılması,
d) Deneyin, insan sağlığı üzerinde öngörülebilir zararlı ve kalıcı bir etki bırakmaması,
e) Deney sırasında kişiye insan onuruyla bağdaşmayacak ölçüde acı verici yöntemlerin uygulanmaması,
f) Deneyle varılmak istenen amacın, bunun kişiye yüklediği külfete ve kişinin sağlığı üzerindeki tehlikeye göre daha ağır basması,
g) Deneyin mahiyet ve sonuçları hakkında yeterli bilgilendirmeye dayalı olarak açıklanan rızanın yazılı olması ve herhangi bir menfaat teminine bağlı bulunmaması,
Gerekir.
(3) (Değişik: 31/3/2005 – 5328/7 md.) Çocuklar üzerinde bilimsel deneyin ceza sorumluluğunu gerektirmemesi için ikinci fıkrada aranan koşulların yanı sıra;
a) Yapılan deneyler sonucunda ulaşılan bilimsel verilerin, varılmak istenen hedefe ulaşmak açısından bunların çocuklar üzerinde de yapılmasını gerekli kılması,
b) Rıza açıklama yeteneğine sahip çocuğun kendi rızasının yanı sıra ana ve babasının veya vasisinin yazılı muvafakatinin de alınması,
c) Deneyle ilgili izin verecek yetkili kurullarda çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanının bulunması,
Gerekir.
(4) Hasta olan insan üzerinde rıza olmaksızın tedavi amaçlı denemede bulunan kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, bilinen tıbbi müdahale yöntemlerinin uygulanmasının sonuç vermeyeceğinin anlaşılması üzerine, kişi üzerinde yapılan rızaya dayalı bilimsel yöntemlere uygun tedavi amaçlı deneme, ceza sorumluluğunu gerektirmez. Açıklanan rızanın, denemenin mahiyet ve sonuçları hakkında yeterli bilgilendirmeye dayalı olarak yazılı olması ve tedavinin uzman hekim tarafından bir hastane ortamında yapılması gerekir.
(5) Birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi sonucunda mağdurun yaralanması veya ölmesi halinde, kasten yaralama veya kasten öldürme suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Bu maddede tanımlanan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur” (TCK m.90).
Çocuklar üzerinde yapılan bilimsel deneyin, ceza sorumluluğunun ortadan kaldırılması için, belirlenmiş hukuka uygunluk şartlarına, bilimsel gereklilik, kendi rızası ile birlikte ana ve babasının veya vasisinin yazılı muvafakati ve çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanının bulunduğu yetkili kurul izni gibi bazı ek şartlar daha aranmıştır.
Aynı şekilde Hastalar Üzerinde Deney de suç olarak tanımlanmış, ancak, bilinen tıbbi müdahale yöntemlerinin uygulanmasının sonuç vermeyeceğinin anlaşılması üzerine, kişi üzerinde yapılan rızaya dayalı, bilimsel yöntemlere uygun tedavi amaçlı deneme, ceza sorumluluğunu gerektirmez, hükmü ile hukuka uygunluk istisnası da getirilmiştir.
Kanundaki tipik insan üzerinde deney suçunun işlenmesi sonucunda mağdurun yaralanması veya ölmesi hâllerinde, kasten yaralama veya kasten öldürme suçlarına ilişkin hükümler uygulanacaktır. Ancak, hukuka uygunluk açısından aranan koşullara riayet edilerek, insan üzerinde yapılan deney sonucunda, belirtilen sonuçların meydana gelmesi hâlinde, ceza sorumluluğu cihetine gidilebilmesi için, meydana gelen netice açısından, kişinin en azından taksir nedeniyle kusurunun bulunması gerekir.
Organ veya doku ticareti
Vücut dokunulmazlığına karşı suçlardan biri olan organ veya doku ticareti suçu; hukuken geçerli bir rıza olmaksızın, bir insandan doku veya organ alma, organ veya doku satın alma, satma, satılmasına aracılık etme, hukuka aykırı elde edilmiş organ veya dokuyu saklama, nakletme veya aşılama, belli bir çıkar karşılığında organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam verme veya yayınlama suçlarının, birçok seçimlik hareketle işlenmesi mümkündür.
“(1) Hukuken geçerli rızaya dayalı olmaksızın, kişiden organ alan kimse, beş yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun konusunun doku olması halinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Hukuka aykırı olarak, ölüden organ veya doku alan kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Organ veya doku satın alan, satan, satılmasına aracılık eden kişi hakkında, birinci fıkrada belirtilen cezalara hükmolunur.
(4) Bir ve üçüncü fıkralarda tanımlanan suçların bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Hukuka aykırı yollarla elde edilmiş olan organ veya dokuyu saklayan, nakleden veya aşılayan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(6) Belli bir çıkar karşılığında organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam veren veya yayınlayan kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(7) Bu maddede tanımlanan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(8) Birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi sonucunda mağdurun ölmesi halinde, kasten öldürme suçuna ilişkin hükümler uygulanır” (TCK m.92).
Yaşayan kişiden organ veya doku alınması, hukuken geçerli rızaya dayanmıyorsa suç oluşturur ve karşılığında fail cezalandırılır. Ölüden organ ve doku alınması suçu halindeki tipik suç ancak hukuka uygunluk nedenleri yoksa suç oluşturur. buna dair hukuka uygunluk nedenleri bakımından organ ve doku nakli kanunu hükümleri geçerlidir.
Ancak, gerek yaşayandan gerek ölüden temin edilmiş olsun, (hukuka uygun bir şekilde alınmış olsa dahi) organ veya doku alımı, satımı ve alım satımına aracılık suşlarında, hukuka uygunluk nedeni yoktur. Ödeme yer, zaman ve şekli ile hangi organ veya doku olmasının önemi olmayan bu suç, çok failli bir suç niteliğindedir. Bu suçun(ların) bir suç örgütü faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, daha ağır cezalara hükmedileceği gibi, fail(ler), suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan da ayrıca cezalandırılacaktır.
Hukuka uygun rıza olsa da, organ veya dokuyu saklama, nakletme ve/veya aşılama fiilleri ile belli bir çıkar karşılığında organ veya doku teminine yönelik ilan veya reklam verme veya yayınlama ayrıca suç tipi olarak düzenlenmiş ve cezalandırılacağı düzenlenmiştir.
Suçun tüzel kişiler tarafından işlenmesi hâlinde, tüzel kişi hakkında, bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır.
Kanundaki tipik, hukuken geçerli rızaya dayalı olmaksızın kişiden organ veya doku alma suçunun işlenmesi sonucunda mağdurun ölmesi halinde, kasten öldürme suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Zorunluluk hali
Zorunluluk halinin kabulü için tehlikeye ve korunmaya ilişkin bir takım şartların birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.
Tehlikeye ilişkin şartlar; devam eden ağır ve muhakkak bir tehlike olmalıdır, tehlike bir hakka yönelik olmalıdır, tehlikeye bilerek neden olunmamalıdır.
Korunmaya ilişkin şartlar da; tehlikeden başka türlü kurtulma imkanı bulunmamalıdır, tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmalıdır, failin tehlikeye karşı koyma görevi bulunmamalıdır.
“Organ veya dokularını satan kişinin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar göz önünde bulundurularak, hakkında verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir” (TCK m.91).
Türk Ceza Kanununda zorunluluk hali hukuka uygunluk nedeni değil, kusurluluğu ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmiştir. İşlenen suç/fiil kasten işlendiğinden, işlediği tipik suç tamamlanır ve ceza verilir ancak fiil zorunluluk hali kapsamında ise failin kusurlu olmadığı kabul edildiğinden kendisine ceza verilmemektedir.
Ceza Muhakemesi Kanununa (223/3-b) göre, zorunluluk halinde suç işleyen faile “beraat” değil, (TCK m.25/2 gereğince) “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilmelidir.
Etkin pişmanlık
Etkin pişmanlık, kişinin işlediği suçtan dolayı özgür iradesiyle sonradan pişman olması, suç teşkil eden fiilin meydana getirdiği zararları gidermesi ve olumlu davranışlarıyla ceza adaletine katkı sunması halinde ceza verilmemesini veya indirim yapılmasını sağlayan bir ceza hukuku kurumudur Suçu işleyen, suça azmettiren veya yardım eden etkin pişmanlıktan ceza indiriminden yararlanabilir.
“(1) Organ veya dokularını satan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce durumu merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Bu suç haber alındıktan sonra, organ veya dokularını satan kişi, gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve diğer suçluların yakalanmasına hizmet ve yardım ederse; hakkında verilecek cezanın, yardımın niteliğine göre, dörtte birden yarısına kadarı indirilir” (TCK m.93).
Önemli olan, verilen bilgiyle suçun aydınlatılması, suçun işlenmesine katılanların cezalandırılmasının temini veya varsa mağdurun uğradığı zararın giderilmesidir.
Etkin pişmanlık nedeniyle ceza indirimi, kanunda açık hüküm olduğu hallerde uygulanabilir. Fail, pişman olarak suç ortaklarının yakalanmasını sağlamış veya suçun meydana getirdiği olumsuzlukları gidermiş olmasına rağmen işlenen suç ile ilgili kanunda ceza indirimi uygulanacağına dair açık bir hüküm yoksa, failin ceza indiriminden yararlanması mümkün değildir.
BİLGİ: Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Nuri MEHMETOĞLU’na aittir. Emeğe saygı bakımından kaynak gösterilerek içeriklerin kısmen veya tamamen kullanılması serbesttir. (2010’da Yazılmış 2020’de Gözden Geçirilmiştir.)