TEŞEBBÜS
Av. Nuri MEHMETOĞLU
Bir fiilin cezalandırılabilmesi için, işlenen suçun kanuni tanımındaki maddi, manevi unsurların bulunması ve hukuka aykırı olması gerekir. Ancak kanun, toplumsal düzenin korunması için, tamamlanmış suçların yanında, unsurları eksik kalmış, fakat tehlike teşkil etmesi nedeniyle, tam anlamıyla vücut bulamamış (bazı) fiillere özgü, özel düzenleme olan suça teşebbüse yer vererek bu fiillerin de cezalandırılmasına imkan vermiştir.
Suça teşebbüs düzenlemesiyle, tamamlanmamış fiillere de ceza hukuku yaptırımları uygulamasıyla, cezalandırma alanı genişletiletilmektedir.
Ceza kanunlarının özel kısmında düzenlenmiş olan suçlar genel olarak; (fail tarafından) suçun işlenmesine karar verilmesi, icraya yönelik hazırlık yapılması, fiilin icrası ve neticenin gerçekleştirilmesi süreci sonunda tamamlanmaktadır.
Teşebbüs, suçun icraya başlanmasıyla, suçun tamamlanma(ma)sı arasındaki durumdur.
Teşebbüs; Kanunda. “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayaması” (TCK 35/1). şeklinde tanımlanmıştır.
Türk Ceza Kanunu bakımından teşebbüsten sözedilebilmesi için, kişinin kastettiği suçu işlemeye ve neticelendirmeye elverişli hareketlerle, icraya başlamış olması gerekmektedir. Bunun için işlenecek suçun kanuni tarifiyle ile bağlantılı hareketlerin yapılması aranmaktadır.
Suç temelde iki şekilde yarıda kalabilir: icra hareketlerinin tamamlanamaması, icra hareketlerinin tamamlanmasına karşılık neticenin gerçekleşmemesi
İşlenmek istenen suçun, icra hareketlerinin bitirilememesi veya icra hareketlerinin bitirilmesine karşılık, neticenin meydana gelmemesi halinde teşebbüs hükümleri uygulanır. Teşebbüs aşamasında kalan suça, tamamlanmış suça nazaran daha az ceza verilir.
“Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” (TCK 35/2).
Eski TCK’da “eksik teşebbüs” ve “tam teşebbüs” olarak iki düzenleme varken, yeni TCK’nda bu ayırım yoktur.
Teşebbüsün kurucu unsurunu oluşturan, elde olmayan sebeplerle icra hareketlerinin tamamlanamaması, halinde (cezalandırılabilir bir) teşebbüsten sözedilemeyecektir.
Gönüllü Vazgeçme
Teşebbüsün varlığından sözedilebilmesi için; kasten işlenen bir suçun varlığı, icra hareketlerine başlanması, suçun icrasına elverişli hareketlerle başlanması, failin elinde olmayan nedenlerle icra hareketlerinin tamamlanamaması veya neticenin gerçekleşmemesi gereklidir.
Suçun icra hareketlerinin tamamlanmaması veya neticenin gerçekleşmemesi elde olmayan nedenlerden, yani zorunluluktan değil de, failin artık fiili icra etmekten vazgeçmesi ya da tamamladığı icra hareketlerinin neticeyi oluşturmasına engel olma iradesine dayanırsa, gönüllü vazgeçme ortaya çıkar.
Gönüllü vazgeçme TCK m.36’da düzenlenmiştir. Buna göre, “Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır”.
Belirtildiği gibi icra hareketlerinin tamamlanamaması veya neticenin gerçekleştirilememesi halinde teşebbüs olmayacaktır.
Fail, suçun icrasından gönüllü vazgeçer veya kendi karar ve çabası ile teşebbüsün gerçekleşmesini önlerse, (kanun tabiri ile) gönüllü vazgeçme durumu ortaya çıkar ve kanun gönüllü vazgeçme halinde, o ana kadar yaptığı eylemlerden, ayrıca suç oluşturanlar dışında, failin “teşebbüsten dolayı cezalandırılmayacağını” öngörmüştür.
Kanuni düzenlemeden, suçun tamamlanmasına kadar, gönüllü vazgeçmenin mümkün olduğu anlaşımaktadır.
BİLGİ: Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Nuri MEHMETOĞLU’na aittir. Emeğe saygı bakımından kaynak gösterilerek içeriklerin kısmen veya tamamen kullanılması serbesttir. (2010 Yılında Yazılmıştır)