01 May
01May

TÜRK CEZA KANUNUNUN UYGULAMA ALANI

Av. Nuri MEHMETOĞLU


Ceza hukukunda, uygulama alanı üç temel üzerinde incelenmektedir. Zaman, yer ve kişi bakımından uygulama alanı. Türk Ceza Kanununun uygulama alanı, Genel Hükümler’in ikinci bölümünde, 7-19. Maddelerde düzenlenmiştir.


Ceza Kanununun Zaman Bakımından Uygulanması

Kanunlarda yürürlüğe girme anından itibaren geriye yürüme, derhal uygulama ve ileriye yürüme şeklinde üç farklı uygulama şekli vardır.

Ceza kanununda genel kural, fiil işlendiği an, yürürlükteki kanunun uygulanmasıdır.

Anayasa’nın “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.” (Any.38/1) ile ceza kanununun “İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.”(TCK m.7/1) hükümlerinde, ceza kanunlarının kural olarak geriye ve  ileriye (yürürlükten kalktıktan sonraki zamana) uygulanmayacağı anlaşılmaktadır. Yani fiil işlendiğinde yürürlükte bulunan kanun uygulanacaktır.

Özelliği nedeniyle ceza kanunu hükümlerinde (kural olarak) geriye yürüme yasağı, ceza muhakemesi ile infaz hükümlerinde, derhal uygulama ilkesi geçerlidir

“Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.”(TCK m.7/2) hükmü bu kurala bir istisna getirmiştir. Buna göre, geçmişe yürüme yasağına rağmen, sonra yürürlüğe giren kanun, failin lehine ise yeni hüküm geçmişe uygulanır.

Bu istisna nedeniyle, eski 765 s. TCK yürürlükten kalkmış olmasına rağmen, o dönem için (2005 öncesinde işlenen fiillere), lehe hükümleri uygulanmaya devam edilmektedir.

“Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.”(TCK m.7/3) hükmünde de istisnalar düzenlenmiş olmasının yanında,“Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir.”(TCK m.7/4) hükmü geçici ve süreli kanun uygulamasına devam edileceği belirtilmiştir.


Ceza Kanununun Yer Bakımından Uygulanması

Ceza kanunlarının yer bakımından nere(ler)de uygulanacağını belirtir. “Türkiye'de işlenen suçlar hakkında Türk kanunları uygulanır. Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye'de işlenmesi veya neticenin Türkiye'de gerçekleşmesi halinde suç, Türkiye'de işlenmiş sayılır.”(TCK m.8/1) düzenlemesi gereği (bir suç, kısmen veya tamamen) Türkiye’de işlenmişse Türk kanunu uygulanacaktır.

Ayrıca; “Suç: a) Türk kara ve hava sahaları ile Türk karasularında, b) Açık denizde ve bunun üzerindeki hava sahasında, Türk deniz ve hava araçlarında veya bu araçlarla,          c) Türk deniz ve hava savaş araçlarında veya bu araçlarla, d) Türkiye'nin kıt'a sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgesinde tesis edilmiş sabit platformlarda veya bunlara karşı, İşlendiğinde Türkiye'de işlenmiş sayılır.” (TCK m.8/2) hükmüyle, belirtilen bu hallerde de yine Türk kanunu uygulanacaktır.

Ülkesellik (Mülkilik) ilkesi: ne göre, her devletin ceza kanunları, yürürlükte olduğu (kendi) ülke sınırları içerisinde işlenen suçlara uygulanır, ülke dışında işlenen suçlara uygulanmaz. Yurttaş veya yabancı, ülkede suç işleyen her kişi, ülke kanunlarına bağlıdır.

Ancak genellikle bu ilkeye birtakım istisnalar da koyma ihtiyacı ile karşılaşıldığından esnek uygulamalara da yer verilebilmektedir.

Devlet, ülke dışında işlenmiş oldukları halde, kendi çıkarlarına veya kendi yurttaş(lar)ı aleyhine karşı işlenen bazı suçlarda kendi kanununu uygular. Yurttaşının, yurt dışında işlediği bazı suçları da işlendiği yerde yargılanmış olsa bile kendisi de kovuşturup cezalandırma yoluna gidebilmektedir. Ayrıca, uyuşturucu madde, fuhuş, kadın ticareti, insan kaçakçılığı gibi bazı uluslararası suçları soruşturmayı da üstlenmektedir.

TCK’daki düzenlemeler: “Türkiye'de işlediği suçtan dolayı yabancı ülkede hakkında hüküm verilmiş olan kimse, Türkiye'de yeniden yargılanır.”(TCK m.9), 

“Yabancı ülkede Türkiye namına memuriyet veya görev üstlenmiş olup da bundan dolayı bir suç işleyen kimse, bu fiile ilişkin olarak yabancı ülkede hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş bulunsa bile, Türkiye'de yeniden yargılanır.”(TCK m.10), 

“(1) “Bir Türk vatandaşı, 13 üncü maddede yazılı suçlar dışında, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı bir yıldan az olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçu yabancı ülkede işlediği ve kendisi Türkiye'de bulunduğu takdirde, bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması ve Türkiye'de kovuşturulabilirliğin bulunması koşulu ile Türk kanunlarına göre cezalandırılır. (2) Suç, aşağı sınırı bir yıldan az hapis cezasını gerektirdiğinde yargılama yapılması zarar görenin veya yabancı hükûmetin şikayetine bağlıdır. Bu durumda şikayet, vatandaşın Türkiye'ye girdiği tarihten itibaren altı ay içinde yapılmalıdır.”(TCK m.11),

“(1) Bir yabancı, 13 üncü maddede yazılı suçlar dışında, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı en az bir yıl hapis cezasını gerektiren bir suçu yabancı ülkede Türkiye'nin zararına işlediği ve kendisi Türkiye'de bulunduğu takdirde, Türk kanunlarına göre cezalandırılır. Yargılama yapılması Adalet Bakanının istemine bağlıdır. (2) Yukarıdaki fıkrada belirtilen suçun bir Türk vatandaşının veya Türk kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisinin zararına işlenmesi ve failin Türkiye'de bulunması halinde, bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması koşulu ile suçtan zarar görenin şikayeti üzerine fail, Türk kanunlarına göre cezalandırılır. (3) Mağdur yabancı ise, aşağıdaki koşulların varlığı halinde fail, Adalet Bakanının istemi ile yargılanır: a) Suçun, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı üç yıldan az olmayan hapis cezasını gerektirmesi. b) Suçluların geri verilmesi anlaşmasının bulunmaması veya geri verilme isteminin suçun işlendiği ülkenin veya failin uyruğunda bulunduğu devletin hükûmeti tarafından kabul edilmemiş olması. (4) Birinci fıkra kapsamına giren suçtan dolayı yabancı mahkemece mahkûm edilen veya herhangi bir nedenle davası veya cezası düşen veya beraat eden yahut suçu kovuşturulabilir olmaktan çıkan yabancı hakkında Adalet Bakanının istemi üzerine Türkiye'de yeniden yargılama yapılır. (5) (Ek: 18/6/2014-6545/56 md.) Birinci fıkra kapsamına giren hâllerde rüşvet ve nüfuz ticareti suçlarından dolayı yargılama yapılması Adalet Bakanının istemine bağlı değildir.”(TCK m.12), 

“(1) Aşağıdaki suçların, vatandaş veya yabancı tarafından, yabancı ülkede işlenmesi halinde, Türk kanunları uygulanır: a) İkinci Kitap, Birinci Kısım altında yer alan suçlar. b) İkinci Kitap, Dördüncü Kısım altındaki Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci ve Sekizinci Bölümlerde yer alan suçlar. c) İşkence (madde 94, 95). d) Çevrenin kasten kirletilmesi (madde 181). e) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (madde 190). f) Parada sahtecilik (madde 197), para ve kıymetli damgaları imale yarayan araçların üretimi ve ticareti (madde 200), mühürde sahtecilik (madde 202). g) Fuhuş (madde 227). i) Deniz, demiryolu veya havayolu ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması (madde 223, fıkra 2, 3) ya da bu araçlara karşı işlenen zarar verme (madde 152) suçları. (2) (Ek ikinci fıkra: 29/6/2005 – 5377/3 md.) İkinci Kitap, Dördüncü Kısım altındaki Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerde yer alanlar hariç; birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı Türkiye'de yargılama yapılması, Adalet Bakanının talebine bağlıdır. (3) Birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerinde yazılı suçlar dolayısıyla yabancı bir ülkede mahkûmiyet veya beraat kararı verilmiş olsa bile, Adalet Bakanının talebi üzerine Türkiye'de yargılama yapılır.”(TCK m.13),

“11 ve 12 nci maddelerde belirtilen hallerde, soruşturma konusu suçun yer aldığı kanun maddesinde hapis cezası ile adli para cezasından birinin uygulanması seçimlik sayılmış ise soruşturma veya kovuşturma açılmaz.”(TCK m.14),

“(1) Miktarının soruşturma koşulu oluşturduğu hallerde ceza, soruşturma evresinde ileri sürülen kanuni ağırlaştırıcı nedenlerin aşağı sınırı ve kanuni hafifletici nedenlerin yukarı sınırı göz önünde bulundurularak hesaplanır.”(TCK m.15),

“(1) Nerede işlenmiş olursa olsun bir suçtan dolayı, yabancı ülkede gözaltında, gözlem altında, tutuklulukta veya hükümlülükte geçen süre, aynı suçtan dolayı Türkiye'de verilecek cezadan mahsup edilir.”(TCK m.16),

“(1) Yukarıdaki maddelerde açıklanan hallerde mahkeme, yabancı mahkemelerden verilen ve Türk hukuk düzenine aykırı düşmeyen hükmün, Türk kanunlarına göre bir haktan yoksunluğu gerektirmesi halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine Türk kanunlarındaki sonuçlarının geçerli olmasına karar verir.”(TCK m.17),

Şahsilik İlkesi ile Devleti Koruma ve Evrensellik İlkesi; gibi ilkeler, yurtdışında işlenen suçlar bakımından ceza kanunlarının uygulamalarında karşılaşılmaktadır. Şahsilik ilkesinde vatandaşa her zaman  milli kanunu uygulamaya (vatandaş fail ise cezalandıırmaya, mağdur ise korumaya) çalışılırken, Devleti koruma anlayışında, yurtdışında ülke çıkarları aleyhine işlenen fiillerin cezalandırılması yoluna gidilmektedir. Evrensellik ilkesi ise, uluslararası suçların cezalandırılmasını amaçlar.

Mülkilik “yer”i; şahsilik ilkesi ise “kişi”yi esas almaktadır.

Yabancı ülkede verilen cezaların, ülkede verilecek cezalardan mahsubu, cezaya bağlı hak yoksunluklarının, ülkede devam ettirilebilmesi, bazı şartlarda verilen cezaların yabancı ülke hukukunda belirlenen cezadan yüksek olamaması gibi özel durumlarda yabancı kanunlar da gözönünde bulundurulmakta ve tanınabilmektedir.

Şahsilik ilkesi, TCK’da (mülkilik ilkesinin dışında kalan suçlarda) ve belirli şartların gerçekleşmesiyle uygulanma imkanı bulunabilmektedir. Bu ilkeye göre, Türk vatandaşı yurt dışında bir suç işlerse (diğer koşulları da varsa) bazı koşulların varlığı halinde Türkiye’de yargılanabilmektedir. Bununla birlikte, yabancı bir ülkede Türkiye’nin zararına işlenen suçlardan dolayı yabancı hakkında, Adalet Bakanının istemi üzerine, Türkiye'de yargılama yapılabilmektedir. Ülke çıkarlarını tehlikeye atan ve/veya zarara uğratan fiiller de cezalandırılabilmektedir.

Buna ilişkin düzenlemeler TCK 12. maddesinde olup, hükümler yukarıda belirtilmiştir.


Ceza Kanununun Kişiler Bakımından Uygulanması

Türkiye’de işlenen suçlara (vatandaş veya yabancı) kim tarafından işlenirse işlensin, mülkilik ilkesi gereği, Türk Kanunları uygulanır. Ülkede işlenen suçlarla ilgili kanun hükümleri, kim tarafından işlenirse işlensin, eşit şekilde uygulanması genel ilke olmakla birlikte, bazı kanun hükümleri ile uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülükler; (Cumhurbaşkanı, milletvekilleri, diplomatlar ve asker kişiler gibi) bazı kişilere istisnalar getirmiştir.

Anayasa hükmü gereği (m.105 Cumhurbaşkanı, göreviyle ilgili işlemlerden dolayı sorumlu değildir. Bu sorumsuzluk bir şahsi cezasızlık sebebidir. Suç işlendiği sırada mevcut (Cumhurbaşkanı) sıfatı nedeniyle cezalandırılamamaktadır. Bazı hallerde hakkında soruşturma açılabilecekse de ancak belli koşullarda, TBMM tarafından soruşturmaya karar verilebilmektedir.

Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce başlanılanlar dışında milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. (Any.m.83/2) TBMM üyesi milletvekillerinin, ceza hukukunu ilgilendiren fiilleri için, yasama dokunulmazlığı ve yasama sorumsuzluğuna ilişkin düzenlemeler çerçevesinde, belirli bir süre için kovuşturma yasağı sözkonusudur. Ceza sorumluluğu tamamen kaldırılmamıştır. Bu nedenle bu sorumsuzluk maddi ceza hukukunun değil; ceza muhakemesi hukukuna girmektedir. Fakat Anayasa’nın yasama dokunulmazlığı düzenlemesindeki “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisce başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.” (Any.m.83/1) hükmü gereği yasama dokunulmazlığına sahiptirler.

Ülkelerini temsil eden, devletleri ile bulundukları devlet ilişkilerini devletleri adına yürüten diplomatlar, (Viyana Sözleşmesini onaylayan) 1984 tarihli 3042 sayılı kanuna göre, bu kişilere (büyükelçiler, elçiler, maslahatgüzarlar, elçi katipleri, ateşeler ve bunların yardımcıları ile diğer görevliler, ziyarette bulunan devlet temsilcileri ve uluslararası örgüt temsilcileri) uluslararası hukuktan kaynaklanan ayrıcalıklar tanınmıştır.

Diplomatlara tanınan dokunulmazlık gereği, bu kişiler hakkında, (görevli) bulundukları ülkede cezai takibat yapılamamaktadır. Ancak bu kişiler, istenmeyen adam ilan edilerek, ülkeden ayrılması sağlanabilmektedir.

Asker kişilerle ilgili istisnalar, devletlerin aralarındaki andlaşmalara dayanmaktadır. Örneğin; 1954 tarihli 6375 sayılı Kanun ile onaylanan NATO (Kuzey Atlantik) Antlaşmasına Taraf Devletler Arasında Kuvvetlerin Statüsüne Dair Sözleşme, yabancı askerlerin bulundukları ülkelerde suç işlemelerinde, bazı hallerde gönderen devletin mutlak yetkisi; bazı hallerde ise öncelikli yargı yetkisi kabul edilmiştir.


Geri Verme

Geri Verme; TCK’nun mülga 18. maddesinde konu edinip düzenlenmiş iken, bu konuyua mahsus (özel) bir kanun (2016 tarihli 6706 s. Cezai Konularda Uluslararası Adlî İş Birliği Kanunu) çıkarılarak yürürlüğe konulmuş olması nedeniyle, aslında TCK’nun konusu olmaktan çıkarılmış ise de kanunların uygulama alanı ile ilgisi nedeniyle kısaca burada değinmeye çalışacağız.

Geri verme, ceza hukuku alanında, devletlerarasında bir yardımlaşmadır.

Suç nedeniyle hakkında ceza kovuşturması başlatılan veya mahkûmiyet kararı verilen yabancı, talep üzerine, kovuşturmanın yapılabilmesi veya karar verilen cezanın infazı amacıyla geri verilebilmektedir.

2016 tarihli 6706 s. Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu’nda geri verme kuralları düzenlenmiştir. Bunun dışında (ikili veya çoklu) sözleşmelerle farklı kurallar da sözkonusu olabilmektedir. Bunlardan en önemlisi Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesidir.

Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler dışında, iadesi talep edilen kişinin Türk vatandaşı olması halinde suçlu iade edilmez.

Kanun hükümlerine göre; geriverme talebinin, sebebini oluşturan suçun her iki devlet kanunlarına göre, geriverme talebinin Türkiye’nin yargılama yetkisi dışında kalan bir fiil olması halinde, yargılama ve infaz aşamasında olmasına göre üst sınırları belli bir sınırın üstünde olması veya kişinin birden fazla suçu bulunması, suçun zamanaşımına veya affa uğramamış olması, ölüm cezası veya insan onuru ile bağdaşmayan bir ceza gerektiren suçlara ilişkin olmaması veya bu cezanın infaz edilmeyeceğine dair yeterli teminat verilmesi gibi hallerde geri verme mümkün olabilecektir.

Suç, Türkiye Devletinin güvenliğine karşı, Türkiye Devletinin veya bir Türk vatandaşının ya da Türk kanunlarına göre kurulmuş bir tüzel kişinin zararına işlenmişse, (kanunun diğer şartları da varsa) düşünce suçu, siyasî suç veya siyasi suçla bağlantılı bir suç (nispi siyasi suç), sırf askerî suç niteliğinde ise, geriverme talebi kabul edilmez.

Soykırım ve insanlığa karşı suçlar, siyasî suç olarak kabul edilmemekte ayrıca Devlet Başkanına ve aile fertlerine karşı işlenen suikast fiilleri, siyasi suç olarak görülmez. (Belçika kaidesi) Bu durumlarda da geri verme mümkündür.

İadesi talep edilen kişi hakkında, fiili nedeniyle Türkiye’de beraat veya mahkûmiyet kararı verilmemiş olması gerekmektedir.

İadesi talep edilen kişinin, talep tarihinde on sekiz yaşını doldurmamış olması, uzun zamandan beri Türkiye’de bulunuyor olması veya evli bulunması gibi kişisel hâllerde, iadenin, kişinin kendisini veya ailesini, fiilin ağırlığı ile orantısız şekilde mağdur edecekse talep kabul edilmeyebilir.

İadesi talep edilen kişinin, ırkı, dini, vatandaşlığı, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşleri nedeniyle soruşturma ya da kovuşturmaya veya cezalandırılacağına ya da işkence ve kötü muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebepleri varsa, talep kabul edilmez.

Geri Verme Usulü

Geri vermenin hukuki işlemlerle birlikte, siyasi bir süreci de vardır.

Talep olmadan iade işlemi yapılmaz.

Bir kişi hakkında birden fazla devlet tarafından talep edilirse suç(lar)ın ağırlığı, işlendiği yer, taleplerin geliş sırası, kişinin vatandaşlığı ve diğer şartlar dikkate alınarak, iade taleplerinden hangisine öncelik verileceği Adalet Bakanlığınca belirlenir

Talep sonrasında, öncelikle (kişinin bulunduğu yer ağır ceza mahkemesi, bu yoksa Ankara Ağır Ceza Mahkemesi tarafından) kişinin geri verilebilir kişi olup olmadığı tespit edilir.

Ağır ceza mahkemesince iade talebinin kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi hâlinde, kararın yerine getirilmesi, Dışişleri ve İçişleri bakanlıklarının görüşü alınarak Adalet Bakanının teklifi ve Cumhurbaşkanının onayına bağlıdır

Geri verme talebinin kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi halinde, ayrıca Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre tutuklama kararı verilebilir veya diğer koruma tedbirlerine başvurulabilir.

Ger verme halinde, kişi ancak geri verme kararına dayanak teşkil eden suçlardan dolayı yargılanabilir veya mahkûm olduğu ceza infaz edilebilir

 

BİLGİ: Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Nuri MEHMETOĞLU’na aittir. Emeğe saygı bakımından kaynak gösterilerek içeriklerin kısmen veya tamamen kullanılması serbesttir. (2010 Yılında Yazılmıştır)

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.