01 May
01May

SUÇA İŞTİRAK

Av. Nuri MEHMETOĞLU

Giriş

Suçlar, çoğunlukla tek kişi tarafından işlenmekte ise de, bazı suçlar kanun hükmü gereğince ya da nitelikleri itibariyle (zorunlu olarak) birden fazla kişi ya da bir grup tarafından işlenebilmekte, ya da tek bir fail tarafından işlenebilecek iken, birden fazla kişi tarafından işlenebilmektedir.

Tek bir kişi tarafından işlenebilen bir suçun, birden fazla kişi tarafından işlenmesi haline “suça iştirak” denilmektedir. Tipik suç; kural olarak tek kişiyle gerçekleştirilmesi mümkün iken, suçun işlenmesine birden fazla kişinin katılmasıyla (iştirak halinde) işlenmektedir. Tipik fiili gerçekleştirenlerin dışındaki kişilere de ceza verilebildiği için iştirak, ceza sorumluluğunu genişletmektedir.

Çok failli suçlar ceza kanununun özel hükümler kısmında düzenlenmişken, iştirak genel hükümlerde düzenlenmiştir.

İştirake ilişkin hükümler, kasten işlenebilen suçlara uygulanabilmektedir. TCK'nda (m.22/5) birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkesin kendi kusurundan sorumlu olacağı hükmü nedeniyle, iştirak hükümleri taksirle işlenebilen suçlarda uygulanamamaktadır.

Suça iştirakin genel özellikleri olarak; birden fazla fail olması, kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir suçun bulunması, suçun en azından teşebbüs aşamasında olması, katılma iradesinin var olması, tüm faillerin suç tamamlanıncaya kadar katılma iradesi gösterilmesi ve faillerin birbirinden haberdar olması sayılabilir.

Türk Ceza Kanununda; suça iştirak, faillik ve ortaklığı kapsacak şekilde geniş tututlmuştur. Faillik; doğrudan faillik, müşterek faillik, dolaylı faillik ve yan yana faillik kavramlarını, ortaklık ise azmettirme ve yardım etmeyi içermektedir.


Faillik

Doğrudan faillik, müşterek faillik, dolaylı faillik ve yan yana faillik gibi türleri olan failliğin kanuni düzenlemesi;

“(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.

(2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır” (TCK m.37). şeklindedir.

Kanuni tanıma uygun suçu, tek başına ve bizzat işleyen kişi doğrudan faildir. Doğrudan faillikte, failin kendisi veya başkasının yararına hareket etmiş olması önemli değil, kanuni tanımındaki suçu bizzat gerçekleştirmesi yeterlidir.

“Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur” şeklindeki kanuni tanımda tanımlanan “müşterek faillik”tir. Müşterek failler; birlikte suç işleme kararıdadır ve fiili birlikte icra etmektedir. Yani, kanuni tanımında yer alan suç/fiil üzerinde hakimiyetlerinde de müştereklik söz konusudur.

Suçun işlenişine iştirak eden her fail, kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.

Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini haiz kişi fail olabildiğinden, bu suçlarda iştirak edenler azmettiren veya yardım eden olabilecektir.

TCK (m.37/2) düzenlemesine göre, suçun, bir başkasını araç olarak kullanılması ile işlenmesinde dolaylı faillik sözkonusudur.

Dolaylı fail, suçta araç olarak kulladığı kişi üzerindeki hakimiyeti; zorlama ile iradeye hakimiyet olması ve/veya araç konumundaki kişiyi hataya düşürmesi, şekillerinde kurabilir.

Dolaylı faillikte; arka plandaki kişi, fiili işlettiği kişinin iradesi üzerinde hakimdir ve suç sürecini yönetip, yönlendirmektedir. Bu nedenle, suçun işlenmesinden fail olarak sorumlu tutulmaktadır.

Dolaylı fail, söz konusu suç ile ilgili, doğrudan fail gibi cezalandırılacaktır. Suçun işlenmesinde, kusur yeteneği olmayan kişilerin araç olarak kullanan dolaylı faile verilecek olan ceza artırılır.

Kusur yeteneği bulunmayan (çocuk, akıl sağlığı yerinde olmayan kişi gibi) kişilerin suçun işlenmesinde araç olarak kullanılması halinde kişiyi kullanan kişi de dolaylı fail olarak cezalandırılır.

Birbirinden habersiz olarak, suçu tesadüfen aynı anda işleyen kişiler yan yana failler olarak nitelenir. Bu kişilerin suçu iştirak halinde işlemediklerine şüphe yoktur. Yan yana faillik, daha çok taksirli suçlarda görülebilmektedir. Yanyana faillikte her fail kusuru oranında cezalandırılır.

Failliğin geniş anlamda faillik kavramına göre, ceza hukukunun koruması altındaki bir hukuki değerin ihlaline hukuka aykırı ve kusurlu şekilde katılan herkes, bu katkının mahiyeti ne olursa olsun faildir. Dar anlamda fail kavramı ise, ilgili suç tipini bizzat gerçekleştiren kişi faildir.

Suçun işlenmesinde, illi etkisi ve katkıları olmasına karşın fail olmadığı varsayılan diğer kişiler, bu kavrama göre, suç ortakları/şerik olarak nitelendirilmekte ve suça iştirak hükümlerine göre cezalandırılabilmektedir. TCK’nın benimsediği fail anlayışı dar anlamda failliktir. Bu çerçevede suça iştirake ilişkin hükümler, cezalandırma alanını genişleten bir fonksiyona sahiptir.


Azmettirme

Azmettirme; suç işleme konusunda kararı olmayan ve/veya suç işlemeyi düşünmeyen, yahut kararı olsa bile suç işlemeyi düşünmeyen bir kişinin, suç işleme konusunda, karar ve/veya düşüncesini güçlendirerek, suç işlemeye yönlendirilmesi ve nihayetinde suç işlettirilmesidir.

Aralarında benzerlik olmasına karşılık azmettirme ile dolaylı faillik farklıdır. Dolaylı faillikte; dolaylı fail suçun işlenmesinde (fiilin icrasında) etkilidir ve başından sonuna kadar olayı kontrolünde bulundurmaktadır. Azmettirmede ise; azmettiren, suçu işleme kararını verdirmekle, fiil üzerinde etkili olmasına karşın, suçun işlenişi esnasındaki olaylara hakim değildir.

Azmettirmede; fail, azmettiren adına suç işlediğinin bilinci ve görevi ile özgür iradesi ile hareket ediyorken, dolaylı faillikte araç olarak kullanılan şahıs ise, özgür iradeye sahip değil, suçta kullanıldığını ve suç işlediğinin farkında değildir.

Azmettirmeye ilişkin kurallar, Türk Ceza Kanunu 38. maddesinde düzenlenmiştir.

“(1) Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.

(2) Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme halinde, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların suça azmettirilmesi halinde, bu fıkra hükmüne göre cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz.

(3) Azmettirenin belli olmaması halinde, kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortağı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilir. Diğer hallerde verilecek cezada, üçte bir oranında indirim yapılabilir” (TCK m.38).

Azmettiren; suçu bizzat işlememekle birlikte, failin iradesi üzerinde doğrudan etkili olduğundan, fiil üzerinde de etkilidir. Azmettirenin olmaması halinde işlenen suçun işlenmeyeceği olasıdır. Bu nedenle; kanun gereği: (m.38/1) “Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır”.

Çocukların suça azmettirilmesi ile üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme halinde, azmettirenin cezası artırılır.

Azmettirenin belli olmaması durumunda, azmettirenin bulunması ve cezasız kalmaması amacıyla, azmettirenin kim olduğunu ortaya çıkaranlara cezada indirime gidilmektedir.

Azmettirilen; failin işlenmiş fiilin tipik suçu oluşturması karşısında; azmettiren, kasten hareketle, suç işleyen (azmettirilen) kişiye, suç işleme kararının verdirilmesi sözkonusu ise cezalandırılacaktır.

Azmettirilen, karar verdirildiği suçu işlerken, azmettirenin kastettiği suçtan (nitelikli hal/bileşik suç gibi) daha fazlasını gerçekleştirmesi durumunda, azmettirme kastına, göre nicelik yönünden önemli sapmalar azmettirene yüklenemeyecek, azmettiren, bağlılık kuralı gereğince yalnızca azmettirdiği fiilden dolayı sorumlu tutularak cezalandırılır.


Yardım etme

Bir suçun işlenmesine her türlü yardım niteliğindeki eylemlerle katılarak, failin tipik suçu gerçekleştirmesini teşvik edip, kolaylaştıran kişiler, bu katkıları nedeniyle yardım eden olarak sorumlu tutulurlar.

“(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.

(2) Aşağıdaki hallerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:

a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.

b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.

c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak” (TCK m.39).

Yardım etmeyi düzenleyen kanun hükümlerine göre: suç işlemeye teşvik, suç işleme kararını kuvvetlendirmek, sonrasında yardım vaat etmek, suçun işlenmesinde yol göstermek, suç araçlarını sağlamak ve suçun icrasını kolaylaştırmak eylemleri ile suçun işlenmesine katkıda bulunanlar, yardım eden sıfatıyla sorumlu olacaktır.

Özetle; tipik suçun işlenmesini kolaylaştıran, yoğunlaştıran veya garantileyerek katkıda bulunan, maddi/manevi tüm eylemler yardım niteliğindedir.

Yardım edene, yardım edilen suçun cezasından indirim yapılarak ceza tatbik edilir (TCK m.39/1).


Bağlılık kuralı

Bağlılık kuralı; ceza hukuku düzenlemelerinde,  suçun (fiil) işlenmesinde her türlü katkı sağlayan (diğer) kişilerin cezalandırılmasının dayanağıdır. Düzenleme; 

“(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.

(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.

(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir” (TCK m.40). şeklindedir.

Buna göre; suç ortaklarının cezalandırılması, suçun failinin gerçekleştirdiği suç/fiille bağlantılıdır. Suç ortağının, kanuni tanıma uygun suçtan (haksızlıktan) sorumluluğu, suçun konusuyla doğrudan bir bağlantısı olmadan, sadece faille bağlantısı sebebiyle ve ancak bağlılık prensibi vasıtasıyla mümkün olmaktadır.

Fail tarafından fiilin kasten ve hukuka aykırı olarak işlenmesi, ortakların ceza sorumluluğunun tartışılması için gerekli ve yeterlidir.

Bir kişi suç işlemeye azmettirilmiş ya da suç işlemesi için yardımda bulunulmuş olmasına rağmen, kişi suçu işlemezse veya suç hukuka uygun hale gelmiş ve suç olmaktan çıkmış ise sonuçta ortada cezalandırılabilir bir suç olmayacağından bağlılık kuralı nedeniyle, ortakların ceza sorumluluğundan söz edilemeyecektir.

Öte yandan, işlenmiş bir suça iştirak eden herkesin kusurluluğuna ya da cezalandırılmasına dair koşullar kendisi bakımından değerlendirilecektir.

Özgü suçlarda, yalnız faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabileceğinden bu suçlara iştirak edenler fail olamaz ancak, azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilirler.


İştirak hâlinde işlenen suçlarda gönüllü vazgeçme

TCK'nın 41. maddesinde düzenlenen “İştirak Halinde İşlenen Suçlarda Gönüllü Vazgeçme” hükümlerinin temel prensibi, tüm ortakların değil, sadece gönüllü vazgeçen suç ortağının gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanmasıdır. Bu prensip gerği, suç ortaklarından birinin gönüllü vazgeçmesi diğerleri bakımından etkili değildir. Çünkü gönüllü vazgeçme cezayı kaldıran, şahsi bir sebeptir.

“(1) İştirak halinde işlenen suçlarda, sadece gönüllü vazgeçen suç ortağı, gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanır.

(2) Suçun;

a) Gönüllü vazgeçenin gösterdiği gayreti dışında başka bir sebeple işlenmemiş olması,

b) Gönüllü vazgeçenin bütün gayretine rağmen işlenmiş olması,

Hallerinde de gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanır” (TCK m.41).

Gönüllü vazgeçme genel hükümlerde düzenlendiği için teşebbüse müsait olan tüm suçlarda mümkündür.

Gönüllü vazgeçmenin hüküm ifade edebilmesi için, gönüllü vazgeçenin, suça katkısından vazgeçmesi yeterli değil, suçun işlenmemesi için elinden gayreti de göstermesi gerekmektedir. Ancak, vazgeçenin elinden gayreti göstermesine rağmen, suç, başka bir nedenle işlenememiş olsa da gönüllü vazgeçen, gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlandırılır.

Gönüllü vazgeçenin, bütün gayretine rağmen, diğer suç ortaklarının, suçu işlemiş olmaları halinde, suçun işlenmiş olmasına rağmen, gönüllü vazgeçenin suçun işlenmemesi için elinden gelen gayreti gösterdiğinden suça iştirakten sorumlu tutulmaması gerekir. Ancak, gönüllü vazgeçme anına kadar gerçekleştirdiği eylemlerle bağımsız bir suç ilemiş ise, bu suçtan sorumlu tutulur.

Fail; azmettiren veya yardım eden suç ortakları ile birlikte suçun icrasına başlayıp, sonra gönüllü vazgeçmiş olması halinde, (TCK m. 36 gereği) cezalandırılmaz. Azmettiren veya yardım eden ise, bundan yararlanamaz. Teşebbüs hükümlerine göre sorumlu tutulurlar.

Azmettiren veya yardım eden (ortakların) gönüllü vazgeçmesinin hüküm ifade edebilmesi için, suçun işlenmemesi için elinden gelen gayreti göstermesi gerekir. Ancak, vazgeçenin elinden gelen gayreti göstermesine rağmen, suç, başka bir nedenle işlenememiş olsa da gönüllü vazgeçen, gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlandırılır.


 BİLGİ: Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Nuri MEHMETOĞLU’na aittir. Emeğe saygı bakımından kaynak gösterilerek içeriklerin kısmen veya tamamen kullanılması serbesttir. (2010 Yılında Yazılmıştır)

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.