29 May
29May

MALVARLIĞINA KARŞI SUÇLAR

Av. Nuri MEHMETOĞLU

Giriş

Mülkiyet hakkı, günümüzde, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (İHEB) ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) başta olmak üzere, birçok uluslararası belgede ve buna pararllel olarak hemen hemen tüm dünya anayasalarında düzenlenen ve korunan, temel insan haklarından biri olarak kabul edilmektedir.

Doğal olarak, bu hakka yönelen hukuka aykırı fiillerin, çeşitli hukuki yaptırımlarla engellenmesine yönelik ceza hükümlerinin düzenlenmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımın sonucu olarak, kişinin malvarlığına yönelik çeşitli fiiller suç olarak düzenlenmiş ve cezai yaptırım öngörülmüştür.

Malvarlığına karşı suçların ortak özellikleri, kişilerin malvarlığı kapsamıdaki tüm maddi varlıklarını korumak ve bu varlıklardan kaynaklanan maddi ve manevi yararların ortadan kaldırılması veya değerlerinin yitirilmesine yönelik eylemler olmasıdır.

Bu bağlamda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun özel hükümlerinin bulunduğu 2. kitabının, kişilere karşı suçların düzenlendiği 2. kısmın, 10. bölümünde “Malvarlığına Karşı Suçlar” düzenlenmitir.

29 madde (141-169. maddeler) den oluşan bu bölümde; “hırsızlık” (m.141-147), “kullanma hırsızlığı” (m. 146), “yağma” (m.148-150), “mala zarar verme” (m.151-152), “ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme” (m. 153), “hakkı olmayan yere tecavüz”(m.154), “güveni kötüye kullanma” (m.155), “bedelsiz senedi kullanma” (m.156), “dolandırıcılık” (m.157-159), “kaybolmuş veya hata sonucu ele geçirilmiş eşya üzerinde tasarruf” (m.160), “hileli ve taksirli iflâs” (m.161-162), “karşılıksız yararlanma” (m.163), “şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi” (m.164), “suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi” (m.165) ve “bilgi vermeme” (m.166) suçları yer almaktadır. Ayrıca bu suç tipleriyle ilgili olarak; şahsî cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebepler (m. 167) ile bu suçlarla ilgili etkin pişmanlık hükümlerine (m. 168) de yer verilmiştir.


Hırsızlık

Hırsızlık, malvarlığına karşı işlenen suçların en bilinen, yaygın, ve eski şeklidir. Malvarlığına karşı işlenen suçların başatı olan hırsızlık, kişinin mülkiyet hakkına karşı yapılan haksız bir saldırıdır. Fail suçu işlemekle, kendisi veya başkası yararına, haksız bir kazanım ve zenginleşme sağlarken, mağdurun malvarlığında ise azalmaya neden olmaktadır.

Malvarlığına karşı işlenen suçların, malvarlığına ilişkin varlıkları korumaya yönelik olmaları nedeniyle, aralarında birçok yönden benzerlik bulunmaktadır. Bununla beraber, yağma, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, kaybolmuş veya hata sonucu ele geçirilmiş eşya üzerinde tasarruf, karşılıksız yararlanma gibi suçlar hırsızlık suçuna oldukça benzemekte veya hırsızlığın farklı görünümleri şekillerinde tezahür edebilmektedirler.

Türk Ceza Kanunu’nun 8 maddesi (m.141-147) hırsızlık suçunu düzenlemiştir. Temel maddesi olan 141’deki:

“Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir” (TCK m.141). hükmünde hırsızlık:  Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden almak, olarak tanımlanmıştır. Bu tanım, basit hırsızlık suçuna ilişkin bir tanımdır. Diğer görünümler ve nitelikli haller sonraki hükümlerde düzenlenmiştir.

Taşınır mal, ekonomik veya manevi değer taşıyan, alma eylemine konu olabilen alınabilecek, alıp götürülmesi mümkün olan her türlü eşyadır.

Taşınmaz mallar ile ekonomik bir varlığı olmayan hak ve hizmetler, hırsızlık suçunun konusunu oluşturmaz. Sahipli hayvanlar ise, hukuk sisteminde mal olarak kabul edildiklerinden, hırsızlık suçunun konusunu olabilmektedir.

Sahipsiz mallar bu suçun konusunu oluşturmaz. Ayrıca malın bir başkasına ait olması gerekir. Kişinin kendine ait bir mal ile ilgili olarak hırsızlık suçunu işlemesi mümkün değildir. Fakat bir mala paydaş veya elbirliği halinde (ortak) malik olanlardan biri tarafından işlenmesi mümkündür

Kanunda zilyetlik arandığından, malı elinde bulunduran kişinin mutlaka malik olması gerekmez. Elinde bulundurması (zilyet olması) yeterlidir. Ancak zilyetlik durumunun mutlaka haklı olması gerekmemektedir. Eşyayı haksız olarak elinde bulunduran, haksız zilyetin zilyetliğinden çalınma durumunda da hırsızlık oluşur. Hırsızın çaldığı şeyin çalınması da hırsızlıktır.

Mağdurun zilyetliğinin sona erdiği, yani zilyedin eşya üzerindeki zilyetliğini kullanamamasının gerçekleştiği anda hırsızlık suçu gerçekleşmiş olur. Aksi halde, zilyetliği devam ediyorsa (eşya halen mağdurun hakimiyetinden çıkmamış ve üzerinde tasarruf edebiliyorsa) hırsızlık (suç), oluşmamış demektir.

Suçun tamamlanması için çalınan maldan faydalanılması veya bizzat failin eliyle alınması zorunlu değildir.

Hırsızlık suçunun maddi unsuru, zilyedine ait taşınır malın bulunduğu yerden alınması, konusu ise taşınabilir mallardır. Korunan hukuki değer, mülkiyet hakkı, zilyetlik, malvarlığı ve malvarlığının doğurduğu haklarıdır.

Hırsızlık suçu, fail ve mağdur (malik ve/veya zilyed) bakımından herhangi bir özellik göstermez. Herkes bu suçun faili veya mağduru olabilir. Devlete ait mal(lar)a karşı hırsızlıkta, mağdur toplum, devlet, suçtan zarar görendir.

Hırsızlık, ancak kasten işlenebilen bir suçtur. Hırsızlığın manevi unsuru kendisine ya da başkasına, bir yarar sağlama maksadına yönelik olan kasttır. Kast suçun maddi unsurlarını bilme ve isteme olduğundan, fail, bilerek ve isteyerek zilyede ait taşınır malı bulunduğu yerden almaktadır. Taşınır malın başkasına ait olduğunu bilmeyen (yanlışlıkla alan) kişide hırsızlık kastı yoktur.

Hırsızlıkta özel bir hukuka uygunluk nedeni yoktur. Taşınır malın alınması, malı fiili olarak hâkimiyeti altında bulunduranın bilgisi hahilinde ise suç oluşmaz, zira bu durumda alma değil, verme sözkonusu olacaktır. Malvarlığı, kişinin üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabileceği haklardandır, malik veya zilyedin malın alınmasına rıza göstermesi halinde suç oluşmaz.

Hırsızlık suçu bakımından, zorunluluk hali, ayrıca özel olarak (TCK m.147) düzenlenmiştir. Olayın özelliğine göre, cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

Hırsızlık, teşebbüse elverişli bir suç olduğundan teşebbüs mümkündür. Hırsızlığa elverişli eylemlerin icrasına başlanıp elinde olmayan nedenlerle tamamlanamaması hırsızlık suçuna teşebbüsten cezayı gerektirir. Gönüllü vazgeçme de mümkündür.

Hırsızlık suçunun, birden fazla kişi tarafından iştirak halinde işlenmesi de mümkündür.  

Hırsızlık suçunun kanuni tarifindeki gerçekleştirmiş olabilir. Bu durumda müşterek faillik söz konusu olur veya her fail fiilin işlenişi üzerinde kurulan hakimiyete göre eyleminden sorumlu olur. Ortak hakimiyet varsa müşterek faillik, araç olarak kullanma varsa dolaylı faillik söz konusu olacaktır. Hırsızlık suçunun işlenişine azmettiren veya yardım eden sıfatıyla şerik olarak iştirak etmek de mümkündür. Azmettiren kişide asıl suçu işleyen fail gibi cezalandırılır.

Hırsızlık yapan kişi, aynı suç işleme kararının icrası kapsamında, aynı kişiye karşı değişik zamanlarda hırsızlık suçunu işlenmesinde zincirleme suç hükümleri uygulır. Faile tek ceza verilir ancak cezasında artırım yapılacaktır.

Mağdur farklı ise mağdur sayısı kadar suç oluşur ve gerçek içtima kuralları uygulanır.

Fail, hırsızlıkla birlikte başka suç gerçekleştirilmiş ise bu suçlardan dolayı da cezalandırılır.

Suçun; haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz. Ayrıca, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına işlenmesi halinde; şikayet varsa suça karşılık  ceza, (yarısı oranında) indirilerek uygulanır.

Malvarlığına karşı suçlarda pişmanlık gösterilmesinde, işlenmiş olan suçun etkileri tamamen ortadan kalkmaz ise de fail, suçu işledikten sonra gerçekleştirdiği suçun netice(ler)ini mümkün olduğu kadarı ile ortadan kaldırabilir. Bu nedenle, malvarlığına karşı bazı suçlarda etkin pişmalık hükümleri düzenlenmiştir. Buna göre: hırsızlık suçunda kovuşturmadan önce, pişmanlık ile beraber mağdurun uğradığı zararın aynen veya tazmin ile gidermesi halinde, ceza üçte ikisine kadarı, kovuşturma sırasında ise yarısına kadarı indirilir. Geri verme veya tazmin kısmen yapılmış ise mağdurun rızası varsa indirim yapılır.

Hırsızlık suçunn işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan (varsa) tüzel kiş(iler) hakkında (TCK m.169, m.60 gereği) bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Nitelikli hırsızlık

Hırsızlık suçunun nitelikli halleri üç grup halinde düzenlenmiştir. Birinci grupta sayılan şekillerde hırsızlık suçunun işlenmesi halinde verilecek ceza miktarı, basit (temel) hırsızlığa göre daha ağırdır. İkinci grupta belirtilen nitelikli hallerde de verilecek ceza miktarı birinci gruptan da ağırdır. Ayrıca ikinci gruptaki nitelikli hallerden “elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle” beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, 2. Grup için belirlenen ceza mikatrının da arttırılarak uygulanması öngörülmüştür.

Üçüncü grupta sayılan nitelikli hallerde; suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, yine daha ağır bir ceza ile suçun, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, cezanın artırılması öngörülmüştür.

“(1) Hırsızlık suçunun;

a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,

c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,

d) Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,

e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,

İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.(1)

(2) Suçun;

a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,

b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle,

c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,

d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle,(1)

e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle,

f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak,

g) büyük veya küçük baş hayvan hakkında

h) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,

İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.

(3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(4) Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz.

(5) Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır” (TCK m.142).

Kanun hükmüne göre: Hırsızlık suçunun; kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında, herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında, bir afet veya genel bir felâketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında, adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında ve elektrik enerjisi hakkında işlenmesi halleri ile,

Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanılarak, elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle, doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanılarak, haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle, bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle, tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı hâlde resmî sıfat takınarak ve barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçük baş hayvanlar hakkında işlenmesi halleri de, basit hırsızlıktan farklı olarak daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hal olarak düzenlenmiş ve daha ağır cezai yaptırım öngörülmüştür.

Hırsızlık suçunun; elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle yapılan nitelikli halinin, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde nitelikli halin gerektirdiği cezanın da arttırılması öngörülmüştür.

Ayrıca normalde şikayete tabi olan, konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun, hırsızlık amacıyla işlenmesi halinde, bu suçlardan soruşturma ve kovuşturma için şikâyet aranmayacağı da belirtilmiştir.

Hırsızlık suçunun; işlenmesi ile haberleşme, enerji, demiryolu veya havayolu ulaşımında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, verilecek ceza arttırılır.

Suçun gece vakti işlenmesi

“Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır” (TCK m.143).

Gece olarak tanımlanan güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi içinde işlenen her tür hırsızlık suçu için de cezada artırım yapılmasını gerektiren nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.

Daha az cezayı gerektiren haller

“Hırsızlık suçunun;

a) Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde,

b) Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla,

İşlenmesi halinde, şikayet üzerine, fail hakkında iki aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur” (TCK m.144).

Hırsızlığın; paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde veya bir alacağın tahsili amacıyla, işlenmesi halinde, şikayet üzerine, fail hakkında temel hırsızlık suçu için öngörülen cezai yaptırımdan daha az ceza veya adlî para cezası öngörülmüştür.

Malın değerinin az olması

“Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir” (TCK m.145).

Bu maddede de, hırsızlığa konu malın değerinin az olması halinde, cezada indirim yapılabileceği gibi, duruma göre, ceza verilemeyebileceği öngörülmüştür.

Malın değerinin azlığını, cezada yapılacak indirm oranını veya ceza vermemeyi hakim/mahkeme takdir edecek. Somut olayda, cezanın şahsileştirilmesinde verilecek ceza indirilebilecek veya hiç ceza verilmeyebilecektir.

Bir diğer husus ta hırsızlık için girdiği yerden bir şey almadan çıkan failin, teşebbüs hükümleri uyarınca ceza verilmesi yerine somut olayın durumuna göre, çalınan bir mal olmadığından bahisle, bu kapsamda değer az kabul edilerek cezanın düşürülmesi veya ceza verilmemesi mümkün olabilecektir.

Kullanma hırsızlığı          

“Hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi halinde, şikayet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz” (TCK m.146).

Bu maddede de hırsızlığa ilişkin başka bir hafifletici neden getirilmiştir. Bir mal alınıp, kullanıldıktan sonra, zilyede iade etme amacı varsa bu durum fail lehine uygulanmalıdır.

Bu durumun oluşabilmesi için failin çaldığı malı kullandıktan sonra geri iade etme amacında olması ve kullanma süresinin (makul süre kadar) kısa olması gerekmektedir.

Malın mutlaka iadesi gerekmez failin böyle bir amacının olması yeter.

Ancak mal, suç işlemek için kullanılmış ise bu hüküm uygulanmaz.

Burda düzenlenen kullanma hırsızlığının soruşturma ve kovuşturulması şikayete bağlıdır, fakat çalınan mal suç işlenmek için kullanılmış ise şikayet aranmadan soruşturma resen yapılır.

Zorunluluk hâli    

“Hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi halinde, olayın özelliğine göre, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir” (TCK m.147).

Hırsızlığın ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak üzere yapılmış olması halinde, olaya göre, cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir şeklindeki bu hüküm, bir başka hafifletici (veya cezalandırmayı kadırıcı) bir nedendir.

Burada zaruret (zorunluluk/mecburiyet) hali vardır. Hırsızlığın ağır ve acil olan bu (zorunlu/mecburi) ihtiyacı karşılamak için yapılmış olması gerekir.

Ağır ve acil bir ihtiyacın olup olmadığını, malın bu ihtiyacı karşılamak üzere çalınıp çalınmadığı, somut olaya göre hakim tarafından takdir edilecektir. Değerlendirme sonunda, verilen cezada indirim yapabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçebilecektir.

Bu suçlarda cezalandırmanın dışında devlet memurluğuna giriş başta olmak üzere “affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak” (657 s. Devlet Memurları Kanunu madde:48/5) şartı, çok sayıda kamu ve özel işin yapılması için aranan temel özelliklerdir.


Yağma       

Yağma (eski adıyla gasp) suçu, mülkiyeti ve/veya zilyetliği başkasına ait bir taşınır (menkul) malın, cebir veya tehdit kullanılarak, rızası olmadan, malın malik ve/veya zilyedini, bu malı kendisine teslim etmeye veya bulunduğu yerden alınmasına karşı koymamaya zorlaması ile alınması anlamına gelmektedir.

Hırsızlık ile yağma arasındaki ortak şey, başkasına ait olan malın alınması fiilidir.

Yağma suçunda, hırsızlıktan farklı olarak, başkasına ait malın alınması esnasında; cebir (zorlama) ve/veya tehdit kullanılmasıdır ki bu özellikler yağmayı bileşik suç haline getirir.

Yağma Suçu, Türk Ceza Kanununun 148. ve 150. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

“(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet haline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde de aynı ceza verilir.

(3) Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır” (TCK m.148).

Yağma suçunun koruduğu hukuki değer; yalnızca malvarlığı değerleri üzerindeki  mülkiyet hakkı ve zilyetlik değil,  aynı zamanda vücut dokunulmazlığı ve kişi özgürlüğüdür.

Yağmaya konu olan mal, taşınabilen belli bir maddi değeri olan bir eşya (menkul mal) dır. Gayrimenkul mallar, yağma suçunun konusu olamaz. Mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir sened veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan vesika da yağmaya konu olabilir.

Yağma suçunun işlenmesi, malın üzerinde fiili hakimiyet sahibi olan zilyedliğin olması halinde sözkonusu olabilir.

Yağma suçunu oluşturan fiil, mağdurun, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratılacağından bahisle, tehdit edilerek veya cebir kullanılarak, bir malı teslim etmeye veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılmasıdır.

Hem mağdurun taşınır malı rızası olmadan alınmakta, hem de (hırsızlıktan farklı olarak)  cebir veya tehdit kullanılmaktadır. Bu nedenle yağma; tehdit veya cebir ile malın alınmasını kapsadığından çok hareketli bir suçtur. Herhangi bir araçla mağdurun kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçun bakımından, cebir sayılır.

Yağmada, cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmekte veya malın alınmasına karşı koymamaktadır. Cebir veya tehdidin, mağduru malı teslim etmeye veya alınmasına sessiz kalacak düzeyde olması gerekir. Cebir, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralamaya neden olmamalıdır. Olursa bu nitelikli yağmaya girer.

Mal, alınmadan önce ve malın alınması sırasında, malı teslim etmeye veya alınmasında sessiz kalmaya sebep olan cebir ve tehdir olmalıdır. Bu durumda örneğin, malın alınıp kapıdan çıkılmasında, mal sahibi ile karşılır ve cebir veya tehdit kullanıldığında da yağma sözkonusu olur. Ancak mal alındıktan (hırsızlık tamamlandıktan) sonra, malını geri almaya çalışan kişiye karşı cebir veya tehdit olsa da suç hırsızlık olacaktır.

Yağma suçunda, herkes fail ve mağdur olabilir. Suça teşebbüs mümkündür. Suçun icrasına başlandıktan sonra suç tamamlanmadan gönüllü olarak vazgeçme sözkonusu olabilir.

Yağma, doğrudan kastla ve olası kastla işlenebilir.

Yağma suçununda, failin cezalandırılabilmesi için somut olayda kusurlu olması gerektiğinden, somut olayda failin kusurluluğu da araştırılmalıdır.

Suça iştirakin her şekli mümkündür. Müşterek faillik şeklinde işlenebilir. Azmettiren veya yardım eden olarak iştirak edilmiş olması da mümkündür.

Yağmada, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış halinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama hükümleri uygulanır.

Malvarlığına karşı suçlarda pişmanlık gösterilmesinde, işlenmiş olan suçun etkileri tamamen ortadan kalkmaz ise de fail, suçu işledikten sonra gerçekleştirdiği suçun netice(ler)ini mümkün olduğu kadarı ile ortadan kaldırabilir. Bu nedenle, malvarlığına karşı bazı suçlarda etkin pişmalık hükümleri düzenlenmiştir. Buna göre: Yağma suçunda kovuşturmadan önce, pişmanlık ile beraber mağdurun uğradığı zararın aynen veya tazmin ile gidermesi halinde, ceza, yarısına kadarı, kovuşturma sırasında ise üçte birine kadarı indirilir. Geri verme veya tazmin, kısmen yapılmış ise mağdurun rızası varsa indirim yapılır.

Nitelikli yağma

“(1) Yağma suçunun;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde,

e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,

h) Gece vaktinde,

İşlenmesi halinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” (TCK m.149).

Kanun düzenlemesine göre; yağma suçunun, mağdura gösterilerek veya doğrultarak tehdit veya cebir aracı olarak silahla, ne şekilde yapılırsa yapılsın failin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, suç işleme sırasında suç üzerindeki hakimiyet düzeyi ne olursa olsun suçun birden fazla kişi tarafından birlikte, yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak veya gece vaktinde işlenmesi hallerinde, temel yağma suçu için öngörülen cezadan daha ağır cezaya hükmolunacaktır.

Yağmada, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hal(ler)inin varlığı halinde, fail hakkında ayrıca kasten yaralama hükümleri de uygulanır.

Daha az cezayı gerektiren hâl

“(1) Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(2) Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir” (TCK m.150).

Bu düzenlemede, failin, bir alacağını tahsil edebilmek amacıyla, tehdit veya cebir kullanmış olması halinde, sadece tehdit veya cebir (ya da kasten yaralama) suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

Ayrıca; yağmaya konu malın değerinin azlığı halinde, verilecek ceza (hakim/mahkeme takdirinde olmak üzere) üçte birden yarıya kadar indirilebilir.


Mala zarar verme

Türk Ceza Kanunu (m.151,152) de düzenlenen mala zarar verme suçu, başkasının taşınır veya taşınmaz malını, kısmen veya tamamen yıkma, tahrip etme, yok etme, bozma, kullanılamaz hale getirme veya kirletme eylemlerinden biri veya birden fazlasının yapılmasıdır.

“(1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hale getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Haklı bir neden olmaksızın, sahipli hayvanı öldüren, işe yaramayacak hale getiren veya değerinin azalmasına neden olan kişi hakkında yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır” (TCK m.151).

Mala zarar verme suçunda korunan hukuki değer, kişilerin mal üzerindeki mülkiyet hakkıdır. Suçun konusu da taşınır ve taşınmaz mallardır. Sahipli hayvanlar da bu kapsamdadır.

Bu suç bir zarar suçudur. Fail kendisine yarar sağlarken mağdura zarar vermektedir.
Mala zarar verme suçu, seçimlik hareketli bir suçtur. Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkma, tahrip etme, yok etme, bozma, kullanılamaz hâle getirme, kirletme hareketlerinden biri veya birden fazlasının yapılması bu suçun hareketleri olabilir. Aynı konu ile ilgili seçimlik hareketlerden birden fazlasının gerçekleştirilse de suç tektir.

Mala zarar vermede fail ve mağdur bakımından herhangi bir özellik yoktur. Herkes fail veya mağdur olabilir.

Mala zarar verme, kasten işlenebilen bir suçtur. Doğrudan kastla veya olası kastla da işlenebilir. Taksirle işlenemez.

Kişinin cezalandırılabilmesi için, fiilin hukuka aykırı olması; (hukuka uygunluk sebeplerinin bulunmaması) gerekir.

Mala zarar verme suçu teşebbüse elverişlidir. Fail, mala zarar verme suçunun icrasına başlayıp da elinde olmayan sebeplerle suçu tamamlayamaz ise, suç teşebbüs aşamasında kalır.

Suça iştirakin her şekli mümkündür.

Zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanması mümkündür. Ancak, aynı kişiye ait birden fazla eşya üzerinde, aynı sayılabilecek zaman dilimi içinde seçimlik hareketlerin gerçekleştirilmesi halinde, hukuki anlamda tek bir fiil bulunduğu için tek bir mala zarar verme suçu oluşur.

Mala zarar verme suçunun basit hali şikayete tabidir.

Suçun; haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz. Ayrıca, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına işlenmesi halinde; şikayet varsa suça karşılık  ceza, (yarısı oranında) indirilerek uygulanır.

Malvarlığına karşı suçlarda pişmanlık gösterilmesinde, işlenmiş olan suçun etkileri tamamen ortadan kalkmaz ise de fail, suçu işledikten sonra gerçekleştirdiği suçun netice(ler)ini mümkün olduğu kadarı ile ortadan kaldırabilir. Bu nedenle, malvarlığına karşı bazı suçlarda etkin pişmalık hükümleri düzenlenmiştir. Buna göre: mala zarar verme suçunda kovuşturmadan önce, pişmanlık ile beraber mağdurun uğradığı zararın aynen veya tazmin ile gidermesi halinde, ceza üçte ikisine kadarı, kovuşturma sırasında ise yarısına kadarı indirilir. Geri verme veya tazmin kısmen yapılmış ise mağdurun rızası varsa indirim yapılır.

Mala zarar vermenin nitelikli halleri

“(1) Mala zarar verme suçunun;

a) Kamu kurum ve kuruluşlarına ait, kamu hizmetine tahsis edilmiş veya kamunun yararlanmasına ayrılmış yer, bina, tesis veya diğer eşya hakkında,

b) Yangına, sel ve taşkına, kazaya ve diğer felaketlere karşı korunmaya tahsis edilmiş her türlü eşya veya tesis hakkında,

c) Devlet ormanı statüsündeki yerler hariç, nerede olursa olsun, her türlü dikili ağaç, fidan veya bağ çubuğu hakkında,

d) Sulamaya, içme sularının sağlanmasına veya afetlerden korumaya yarayan tesisler hakkında,

e) Grev veya lokavt hallerinde işverenlerin veya işçilerin veya işveren veya işçi sendika veya konfederasyonlarının maliki olduğu veya kullanımında olan bina, tesis veya eşya hakkında,

f) Siyasi partilerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve üst kuruluşlarının maliki olduğu veya kullanımında olan bina, tesis veya eşya hakkında,

g) Sona ermiş olsa bile, görevinden ötürü öç almak amacıyla bir kamu görevlisinin zararına olarak,

İşlenmesi halinde, fail hakkında bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.(1)

(2) Mala zarar verme suçunun;

a) Yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak,

b) Toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olmak suretiyle,

c) Radyasyona maruz bırakarak, nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanarak,

İşlenmesi halinde, verilecek ceza bir katına kadar artırılır.

(3) Mala zarar verme suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır” (TCK m.152).

Maddenin düzenlemesine göre, mala zarar verme suçunun; kamu kurum ve kuruluşlarına ait, kamu hizmetine tahsis edilmiş veya kamunun yararlanmasına ayrılmış yer, bina, tesis veya diğer eşya hakkında, yangına, sel ve taşkına, kazaya ve diğer felaketlere karşı korunmaya tahsis edilmiş her türlü eşya veya tesis hakkında, devlet ormanı statüsündeki yerler hariç, nerede olursa olsun, her türlü dikili ağaç, fidan veya bağ çubuğu hakkında, sulamaya, içme sularının sağlanmasına veya afetlerden korumaya yarayan tesisler hakkında, grev veya lokavt hâllerinde işverenlerin veya işçilerin veya işveren veya işçi sendika veya konfederasyonlarının maliki olduğu veya kullanımında olan bina, tesis veya eşya hakkında, siyasî partilerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve üst kuruluşlarının maliki olduğu veya kullanımında olan bina, tesis veya eşya hakkında, sona ermiş olsa bile, görevinden ötürü öç almak amacıyla bir kamu görevlisinin zararına olarak, yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak, toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olmak suretiyle, radyasyona maruz bırakarak, nükleer, biyolojik veya kimyasal silâh kullanarak nitelikli halde işlenmesi hallerinde temel suç için belirlenen cezanın (bir kat) artırılarak,

Ayrıca; neticesinde haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksamasına neden olunması (nitelikli) hallerinde belirlenen cezanın (iki kat) artırılarak, uygulanması öngörülmüştür.


İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme  

Mala zarar verme suçunun, manevi anlamda özel bir önem arzeden ibadethanelere ve mezarlıklara yönelik olarak işlenmesi, mala zarar verme suçunun farklı bir görünümü olmasına karşın, nitelikli haller arasında düzenlenmemiş, bu yerlerin toplumsal (manevi) değeri dikkate alınarak, özel olarak düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre:

“(1) İbadethanelere, bunların eklentilerine, buralardaki eşyaya, mezarlara, bunların üzerindeki yapılara, mezarlıklardaki tesislere, mezarlıkların korunmasına yönelik olarak yapılan yapılara yıkmak, bozmak veya kırmak suretiyle zarar veren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkrada belirtilen yerleri ve yapıları kirleten kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(3) Birinci ve ikinci fıkralardaki fiillerin, ilgili dini inanışı benimseyen toplum kesimini tahkir maksadıyla işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır” (TCK m.153).


Hakkı olmayan yere tecavüz

Malvarlığına karşı işlenen hırsızlık ve yağma başta olmak üzere (önemli bir) bölümü sadece taşınır (menkul) mallara yönelik olarak düzenlenerek cezai yaptırım uygulanması öngörülmüştür. Taşınmaz (gayrimenkul) malların bir takım kendine has özellikleri bakımından taşınırlarlardan farklılık göstermesi nedeniyle, bunlara karşı işlenen suçlar için de özel düzenleme gerektirmiştir. Çalınmaya veya yağmaya konu olamayan ancak tecavüz edilebilen taşınmazlar hakkındaki “hakkı olmayan yere tecavüz” düzenlemesi de bu ihtyacı karşılamaya yöneliktir.

“(1) Bir hakka dayanmaksızın başkasına ait taşınmaz mal veya eklentilerini malikmiş gibi tamamen veya kısmen işgal eden veya sınırlarını değiştiren veya bozan veya hak sahibinin bunlardan kısmen de olsa yararlanmasına engel olan kimseye, suçtan zarar görenin şikâyeti üzerine altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir.

(2) Köy tüzel kişiliğine ait olduğunu veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunduğunu bilerek mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malları kısmen veya tamamen zapt eden, bunlar üzerinde tasarrufta bulunan veya sürüp eken kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır.

(3) Kamuya veya özel kişilere ait suların mecrasını değiştiren kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır” (TCK m.154).

Suçun; haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz. Ayrıca, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına işlenmesi halinde; şikayet varsa suça karşılık  ceza, (yarısı oranında) indirilerek uygulanır.


Güveni kötüye kullanma

Toplumsal yaşamın sorunsuz ve düzgün yürümesi, toplumu oluşturan bireyler arasında belli bir düzeyde güven duygularının bulunmasını ve güven kurallarına uyulmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle toplumsal güvenin korunması ihtiyacı da sözkonusu olmaktadır. Ceza hukuku, güvenin korunması ve yitirilmemesine yönelik düzenlemeleri de konu edinmiştir. Bu bağlamda,

“(1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur” (TCK m.155). düzenlemesi ile (eski adıyla emniyeti suiistimal olan) güveni kötüye kullanma fiili suç olarak düzenlenmiş ve fiil için cezai yaptırım öngörülmüştür.

Düzenleme ile mülkiyet hakkı ve kişiler arasındaki güven duygusunun korunması hedeflenmektir. Güveni kötüye kullanma suçunun maddi konusunu taşınır veya taşınmaz mallar oluşturur.

Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma veya bu devir olgusunu inkar edilmesi gerekir.

Suçun faili, suça konu malın teslim edildiği kişi, mağduru suç nedeniyle güveni sarsılan (malın sahibi veya zilyedi) kişidir.

Seçimlik hareketli bir suçtur. Mal üzerine devir amacı dışında tasarrufta bulunmak veya devir olgusunu inkâr etmek. Bu hareketlerin bir ya da birkaçının işlenmesi ile suç oluşur.

Kasten işlenebilir, taksirle işlenemez. Teşebbüs mümkündür. İştirak olabilir. Güveni kötüye kullanma suçu genel bir suçtur. Zimmet söz konusu ise güveni kötüye kullanma değil zimmete ilişkin hükümler uygulanır.

Hakkın kullanılması ve mağdurun rızası, hukuka uygunluk nedenidir.

Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hali nitelikli haldir ve daha ağır cezai müeyyideye tabi olur.

Güveni kötüye kullanma suçunn işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan (varsa) tüzel kiş(iler) hakkında (TCK m.169, m.60 gereği) bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Malvarlığına karşı suçlarda pişmanlık gösterilmesinde, işlenmiş olan suçun etkileri tamamen ortadan kalkmaz ise de fail, suçu işledikten sonra gerçekleştirdiği suçun netice(ler)ini mümkün olduğu kadarı ile ortadan kaldırabilir. Bu nedenle, malvarlığına karşı bazı suçlarda etkin pişmalık hükümleri düzenlenmiştir. Buna göre: güveni kötüye kullanma suçunda kovuşturmadan önce, pişmanlık ile beraber mağdurun uğradığı zararın aynen veya tazmin ile gidermesi halinde, ceza üçte ikisine kadarı, kovuşturma sırasında ise yarısına kadarı indirilir. Geri verme veya tazmin kısmen yapılmış ise mağdurun rızası varsa indirim yapılır.

Suçun; haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz. Ayrıca, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına işlenmesi halinde; şikayet varsa suça karşılık  ceza, (yarısı oranında) indirilerek uygulanır.

Bu suçlarda cezalandırmanın dışında devlet memurluğuna giriş başta olmak üzere “affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak” (657 s. Devlet Memurları Kanunu madde:48/5) şartı, çok sayıda kamu ve özel işin yapılması için aranan temel özelliklerdir.


Bedelsiz senedi kullanma

“Bedelsiz kalmış bir senedi kullanan kimseye, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası verilir” (TCK m.156).

Suçun; haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz. Ayrıca, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına işlenmesi halinde; şikayet varsa suça karşılık  ceza, (yarısı oranında) indirilerek uygulanır.


Dolandırıcılık

Dolandırıcılık suçu, kanunun, 157-159. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre: hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlama fiili dolandırılıktır.

“Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir” (TCK m.157).

Dolandırıcılık suçu ile korunan hukuki değer, kişilerin sahip oldukları malvarlığından kaynaklanan haklarıdır. Malvarlığına ilişkin (herhangi bir) hak veya değer bu suçun konusunu oluşturabilir.

Hile, gerçekte var olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek ya da gerçekleşmiş bir vakıayı gerçekleşmemiş gibi ya da olduğundan farklı göstererek kişiyi yanılgıya düşürmektir. Hile, fiili bir davranışla yapılabileceği gibi; kişinin, içine düştüğü hatadan, yanlış veya eksik bilgi sahibi olmasından yararlanılarak, (ihmali) olarak ta gerçekleştirilebilir. Kişinin, içine düştüğü hatadan yararlanarak yapılan hile de kişinin, hataya düşen karşı tarafı bilgilendirme yükümlülüğünün olması gerekir. Mağdur kandırılmış ve bu kandırılma sonucu faile veya bir başkasına çıkar sağlanmış olmalıdır.

Gerçekleştirilen hile ile elde edilen haksız menfaat arasında nedensellik (illiyet) bağı bulunmalıdır.

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, gerçekleştirilen hilenin etkisiyle, bu hileye maruz kalan kişinin veya bir üçüncü kişinin zararına olarak, fail veya bir başkası bir menfaat elde etmelidir. Hileli hareketler çıkar sağlamadan önce olmalıdır. Önce hileli hareketlerle mağdur aldatılmış olmalı daha sonra çıkar sağlanmalıdır.

Dolandırıcılık suçu, fail ve mağdur bakımından bir özellik göstermez. Herkes fail ve mağdur olabilir. Ancak, hileyi gerçekleştiren kişi ile haksız çıkar elde etmiş kişi farklı kişiler olabilir. Yine, aldatılan kişi ile malvarlığında eksilme meydana gelen kişi de aynı olmayabilir. Bu durumda, hileye maruz kalan kişi mağdur; malvarlığında eksilme meydana gelen kişi ise, suçtan zarar gören olur. Mağdur, yalnızca gerçek kişi olabilirken, suçtan zarar gören, gerçek veya tüzel kişi kişi olabilir.

Bu suç genel kast (doğrudan veya olası kast) ile işlenebilir. Fail, mağdurun malvarlığındaki eksilmenin, zararın kendi hileli davranışları ile oluştuğunu bilmektedir.

Dolandırıcılık teşebbüse elverişlidir, suçun teşebbüs aşamasında kalması mümkündür.

İştirakin her şekli mümkündür. Birden fazla kişi, birlikte müşterek fail olarak suçu işleyebilirler. Azmettiren veya yardım eden olarak da suça iştirak mümkündür.

Bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda aynı kişiye karşı suçun, birden fazla kez işlenmesi durumunda zincirleme suç sözkonusu olacak ve faile verilecek olan cezada artırım yapılacaktır. Tek fiil ile birden fazla kişiye karşı işlenmesi durumunda da, fikri içtima söz konusu olacaktır. Tek fiil (dolandırıcılık suçu) ile birlikte başka bir suça da sebebiyet verilmişse, failin, en ağır cezayı gerektiren suçtan sorumlu tutulması gerekecektir.

Suçun; haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz. Ayrıca, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına işlenmesi halinde; şikayet varsa suça karşılık  ceza, (yarısı oranında) indirilerek uygulanır.

Dolandırıcılık suçunn işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan (varsa) tüzel kişi(ler) hakkında (TCK m.169, m.60 gereği) bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Malvarlığına karşı suçlarda pişmanlık gösterilmesinde, işlenmiş olan suçun etkileri tamamen ortadan kalkmaz ise de fail, suçu işledikten sonra gerçekleştirdiği suçun netice(ler)ini mümkün olduğu kadarı ile ortadan kaldırabilir. Bu nedenle, malvarlığına karşı bazı suçlarda etkin pişmalık hükümleri düzenlenmiştir. Buna göre: dolandırıcılık suçunda kovuşturmadan önce, pişmanlık ile beraber mağdurun uğradığı zararın aynen veya tazmin ile gidermesi halinde, ceza üçte ikisine kadarı, kovuşturma sırasında ise yarısına kadarı indirilir. Geri verme veya tazmin kısmen yapılmış ise mağdurun rızası varsa indirim yapılır.

Nitelikli dolandırıcılık

“(1) Dolandırıcılık suçunun;

a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,

b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,

c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,

d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,

e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,

f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,

g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,

h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,

i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,

j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,

k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,

l) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,

İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz. 

(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır” (TCK m.158).

Kanundaki düzenlemeye göre dolandırıcılık suçunun; dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi, kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak, kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması, basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında, serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, sigorta bedelini almak maksadıyla ve kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi şekillerinde işlenmesi hallerinde temel ceza yerine daha ağır cezai yaptırım uygulanması öngörülmüştür.

Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişinin suçu da nitelikli sayılacaktır.

Ayrıca, dolandırıcılık suçlarının işlenmesinde verilecek ceza, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde (yarı oranında) ve suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde (bir kat) ceza artırılır.

Dolandırıcılıkta, değer azlığına dair düzenleme yoktur, ancak, cezanın belirlenmesinde hakim/mahkeme tarafından dikkate alınabilir.

Daha az cezayı gerektiren hal

“Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikayet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur” (TCK m.159).

Buna göre, dolandırıcılığın alacağın tahsili amacıyla işlenmesi halinde (ancak şikayet varsa) temel cezaya göre daha az bir cezaya hükmolunacaktır.

Bu suçlarda cezalandırmanın dışında devlet memurluğuna giriş başta olmak üzere “affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak” (657 s. Devlet Memurları Kanunu madde:48/5) şartı, çok sayıda kamu ve özel işin yapılması için aranan temel özelliklerdir.


Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf

“Kaybedilmiş olması nedeniyle malikinin zilyedliğinden çıkmış olan ya da hata sonucu ele geçirilen eşya üzerinde, iade etmeksizin veya yetkili mercileri durumdan haberdar etmeksizin, malik gibi tasarrufta bulunan kişi, şikayet üzerine, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” (TCK m.160).

Suçun; haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz. Ayrıca, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına işlenmesi halinde; şikayet varsa suça karşılık  ceza, (yarısı oranında) indirilerek uygulanır.


Hileli iflâs

“Malvarlığını eksiltmeye yönelik hileli tasarruflarda bulunan kişi, bu hileli tasarruflardan önce veya sonra iflasa karar verilmiş olması halinde, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Hileli iflasın varlığı için;

a) Alacaklıların alacaklarının teminatı mahiyetinde olan malların kaçırılması, gizlenmesi veya değerinin azalmasına neden olunması,

b) Malvarlığını kaçırmaya yönelik tasarruflarının ortaya çıkmasını önlemek için ticari defter, kayıt veya belgelerin gizlenmesi veya yok edilmesi,

c) Gerçekte bir alacak ve borç ilişkisi olmadığı halde, sanki böyle bir ilişki mevcutmuş gibi, borçların artmasına neden olacak şekilde belge düzenlenmesi,

d) Gerçeğe aykırı muhasebe kayıtlarıyla veya sahte bilanço tanzimiyle aktifin olduğundan az gösterilmesi, Gerekir” (TCK m.161).

Malvarlığına karşı suçlarda pişmanlık gösterilmesinde, işlenmiş olan suçun etkileri tamamen ortadan kalkmaz ise de fail, suçu işledikten sonra gerçekleştirdiği suçun netice(ler)ini mümkün olduğu kadarı ile ortadan kaldırabilir. Bu nedenle, malvarlığına karşı bazı suçlarda etkin pişmalık hükümleri düzenlenmiştir. Buna göre: hileli iflâs suçunda kovuşturmadan önce, pişmanlık ile beraber mağdurun uğradığı zararın aynen veya tazmin ile gidermesi halinde, ceza üçte ikisine kadarı, kovuşturma sırasında ise yarısına kadarı indirilir. Geri verme veya tazmin kısmen yapılmış ise mağdurun rızası varsa indirim yapılır.

Taksirli iflas

“Tacir olmanın gerekli kıldığı dikkat ve özenin gösterilmemesi dolayısıyla iflasa sebebiyet veren kişi, iflasa karar verilmiş olması halinde, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” (TCK m.162).

Malvarlığına karşı suçlarda pişmanlık gösterilmesinde, işlenmiş olan suçun etkileri tamamen ortadan kalkmaz ise de fail, suçu işledikten sonra gerçekleştirdiği suçun netice(ler)ini mümkün olduğu kadarı ile ortadan kaldırabilir. Bu nedenle, malvarlığına karşı bazı suçlarda etkin pişmalık hükümleri düzenlenmiştir. Buna göre: taksirli iflâs suçunda da kovuşturmadan önce, pişmanlık ile beraber mağdurun uğradığı zararın aynen veya tazmin ile gidermesi halinde, ceza üçte ikisine kadarı, kovuşturma sırasında ise yarısına kadarı indirilir. Geri verme veya tazmin kısmen yapılmış ise mağdurun rızası varsa indirim yapılır.

Bu suçlarda cezalandırmanın dışında devlet memurluğuna giriş başta olmak üzere “affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak” (657 s. Devlet Memurları Kanunu madde:48/5) şartı, çok sayıda kamu ve özel işin yapılması için aranan temel özelliklerdir.


Karşılıksız yararlanma

Otomat makinalardan ödeme yapmadan yararlanma, telefon hatları ile yayınlardan izinsiz yararlanma ile elektrik, su veya doğal gazdan sahibinin izni olmadan (bedelsiz veya kaçak olarak) tüketilmesi hallerindeki fiiller kanunda karşılıksız yararlanma adı altında suç olarak düzenlenmiş ve cezai yaptırım öngörülmüştür.

“(1) Otomatlar aracılığı ile sunulan ve bedeli ödendiği takdirde yararlanılabilen bir hizmetten ödeme yapmadan yararlanan kişi, iki aydan altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Telefon hatları ile frekanslarından veya elektromanyetik dalgalarla yapılan şifreli veya şifresiz yayınlardan sahibinin veya zilyedinin rızası olmadan yararlanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(3) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” (TCK m.163).

Kanun maddesinde suçun üç farklı türü düzenlenmiştir. Birincisi; hizmet otomatlarının sunduğu hizmetlerden ödeme yapmadan yararlanmaktır. Telefon kulübeleri, oyun, müzik, tartı, temizleme, masaj, eğlence, dürbün gibi cihazlar sayılabilir. Hizmet otomatı sayılmayan farklı araçlar veya insan tarafından sunulan diğer hizmetler bu kapsama girmeyecektir.

İkincisi; telefon hatları ile yapılan hertürlü şifreli ve/veya şifresiz (internet, televizyon yayınları gibi) yayınlardan izinsiz ve bedelsiz yararlanmadır.

Üçüncüsü de; abonelik olmaksızın elektrik, su veya doğalgazın bedelsiz (veya kaçak) olarak kullanılmasıdır.

Bu suç ancak kasten işlenebilir.

Bu suçun; haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili hakkında cezaya hükmolunmaz.

Malvarlığına karşı suçlarda pişmanlık gösterilmesinde, işlenmiş olan suçun etkileri tamamen ortadan kalkmaz ise de fail, suçu işledikten sonra gerçekleştirdiği suçun netice(ler)ini mümkün olduğu kadarı ile ortadan kaldırabilir. Bu nedenle, malvarlığına karşı bazı suçlarda etkin pişmalık hükümleri düzenlenmiştir. Buna göre: Karşılıksız yararlanma soruşturma tamamlanmadan önce pişmanlık ile beraber mağdurun uğradığı zararın tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir.

Suçun; haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz. Ayrıca, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına işlenmesi halinde; şikayet varsa suça karşılık  ceza, (yarısı oranında) indirilerek uygulanır.


Şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi

“Bir şirket veya kooperatifin kurucu, ortak, idareci, müdür veya temsilcileri veya yönetim veya denetim kurulu üyeleri veya tasfiye memuru sıfatını taşıyanlar, kamuya yaptıkları beyanlarda veya genel kurula sundukları raporlarda veya önerilerde ilgililerin zarara uğramasına neden olabilecek nitelikte gerçeğe aykırı önemli bilgiler verecek veya verdirtecek olurlarsa altı aydan üç yıla kadar hapis veya bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar” (TCK m.164). 

Suçun; haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz. Ayrıca, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına işlenmesi halinde; şikayet varsa suça karşılık  ceza, (yarısı oranında) indirilerek uygulanır.


Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi

Suç işlenmesinde herhangi bir iştirakı olmadan, suç sayılan herhangi bir fiilin işlenmesinden elde edilen eşya ya da herhangi bir malvarlığının alınması, satılması, kabulü ve devri suçtur ve cezai yaptırım gerektirmektedir.

“Bir suçun işlenmesiyle elde edilen eşyayı veya diğer malvarlığı değerini, bu suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır” (TCK m.165).

Bu suç ile malvarlığı zararı oluşturulması ile birlikte (birçok kez) delil niteliğinde olabilen eşyası yok edilmektedir. Suç eşyasının kasıtlı veya taksirli suçtan elde edilmesi önemli değildir. Adli suç olması yeterlidir. Kabahat ile elde edilen eşya bu kapsama girmez.

Bu suçtan suçlanılabilinmesi için kişinin eşyayı suç eşyası olduğunu bilerek veya öngörerek alması veya kabul etmesi gerekir. Aksi halde eylem suç sayılamayacaktır.


Bilgi vermeme

Hukuka uygun bir şekil olsa bile, elde edilen eşyanın suç işlemekle veya suç dolayısı ile elde edildiği öğrenildiğinde, yetkili makamlara bildirimde bulunmak zorunludur. Aksi halde cezai yaptırım ile karşılacaktır.

“Bir hukuki ilişkiye dayalı olarak elde ettiği eşyanın, esasında suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edildiğini öğrenmesine rağmen, suçu takibe yetkili makamlara vakit geçirmeksizin bildirimde bulunmayan kişi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” (TCK m.166).

Bu suçta; eşyanın elde edilmesinden sonra, suç nedeniyle elde edildiğinin öğrenilmesi sözkonusudur. Şayet, eşyanın suç nedeniyle elde edilen eşya olduğu, elde edilme  sırasında öğrenilmiş ise ya da zaten biliniyor ise o zaman suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu oluşacaktır.


Şahsi cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep

Bazı suç hallerinde, şahsa bağlı cezasızlık veya cezada indirim halleri düzenlenmiştir. Malvarlığına ilişkin suçlarda da, yağma ve nitelikli yağma dışında kalan diğer malvarlığına karşı suçlarda, belli kişilere cezasızlık, belli kişilere de cezada indirim öngörülmüştür. Bu bölümdeki (yağma ve nitelikli yağma dışındaki) cezalarda, cezasızlık veya indirim öngörüldüğünden, her suça işilkin maddede ayrı ayrı belirtilmeyerek tek bir maddede bölümün tamamı için ortak düzenleme yapılmıştır. Buna göre:

“(1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların;

a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,

b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,

c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,

Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.        

(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir” (TCK m.167).


Etkin pişmanlık

Malvarlığına karşı suçlarda pişmanlık hallerinde, işlenmiş olan suçun etkileri tamamen ortadan kaldırılamazsa da suçun netice(ler)inin mümkün olduğu kadarı ile ortadan kaldırması ile malvarlığına karşı bazı suçlarda etkin pişmalık hükümleri ile cezanın indirilmesi öngörülmüştür.

“(1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs (…) suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.

(2) Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir. 

(3) Yağma suçundan dolayı etkin pişmanlık gösteren kişiye verilecek cezanın, birinci fıkraya giren hallerde yarısına, ikinci fıkraya giren hallerde üçte birine kadarı indirilir. 

(4) Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.

(5) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz” (TCK m.168).


Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması

Hırsızlık, güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçlarında, haksız menfaat sağlayan tüzel kişiler için, bunlara özgü güvenlik tedbirlerine karar verilecektir.

“Hırsızlık, güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçlarının işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur” (TCK m.169). Buna göre: bu suçlardan yarar sağlayan tüzel kişilere ceza yaptırımı uygulanamadığından,  “tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri” uygulanacaktır. Bu kapsamda;

“(1) Bir kamu kurumunun verdiği izne dayalı olarak faaliyette bulunan özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle ve bu iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yararına işlenen kasıtlı suçlardan mahkûmiyet halinde, iznin iptaline karar verilir.

(2) Müsadere hükümleri, yararına işlenen suçlarda özel hukuk tüzel kişileri hakkında da uygulanır” (TCK m.60/1-2). Ancak bu hükümlerin “… uygulanmasının işlenen fiile nazaran daha ağır sonuçlar ortaya çıkarabileceği durumlarda, hakim bu tedbirlere hükmetmeyebilir” (TCK m.60/1-2).


 BİLGİ: Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Nuri MEHMETOĞLU’na aittir. Emeğe saygı bakımından kaynak gösterilerek içeriklerin kısmen veya tamamen kullanılması serbesttir. (2010’da Yazılmış 2020’de Gözden Geçirilmiştir.)

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.