29 May
29May

KAMU BARIŞINA KARŞI SUÇLAR

Av. Nuri MEHMETOĞLU

Giriş

Ceza hukukunda, kamu barışı, Devletin egemenliğinde olmak üzere, toplumsal yaşamın sorunsuz işleyişi, vatandaşların uyum ve barış içinde (kamu düzenini bozmadan) yaşamalarının sağlanmasıdır.

TCK (madde gerekçesine) göre; kamu barışı kavramından, bireyler arasındaki ilişkilerde, hukukun egemen olduğu toplum düzeni anlaşılmalıdır. Bireylerin, barışa dayalı bir hukuk toplumunda yaşadıklarına dair duygunun da, kamu barışı kavramı içerisinde düşünülmesi gerekmektedir. Bu kavram, kamu güvenliği kavramından daha geniş bir içeriğe sahiptir.

Düzenlemelerle, kamu düzeni veya kamu barışı şeklinde ortaya çıkan hukuki varlık olarak devletin, korunması amaçlanmaktadır. Kamu terimi de zaten birçok kez ve yerde devlet yerine kullanılmakta veya devlet anlamına gelebilmektedir.

Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitap, üçüncü kısım, beşinci bölümünde (213-222. maddelerde) kamu barışına karşı suçlar düzenlenmiştir.

Kamu barışına karşı suçlarda; halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit, suç işlemeye tahrik, suçu ve suçluyu övme, halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama, kanunlara uymamaya tahrik, görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçları düzenlenmiş, Ayrıca bu suçlardan bir kısmı için ortak hüküm ile (suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarında) etkin pişmanlık şartları ve sonuçları düzenlenmiştir.


Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit

“(1) Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak amacıyla hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da malvarlığı bakımından alenen tehditte bulunan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun silahla işlenmesi halinde, verilecek ceza, kullanılan silahın niteliğine göre yarı oranına kadar artırılabilir” (TCK m.213).

Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit düzenlemesi ile ülkenin belli bir bölgesinde yaşayan halkın hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da malvarlığı bakımından tehdit edilmesi, suç hâline getirilmiştir.

Suçun oluşması için belirli kişi veya kişilerin değil, gayri muayyen kişilerden oluşan kitlelerin tehdide muhatap olması aranır. Tehdidin halkın hayatı, sağlığı, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da malvarlığı bakımından bir korku, endişe veya panik meydana getirmek amacıyla yapılmış olması gereklidir.

Suçun oluşması bakımından bu hâllerin fiilen gerçekleşmiş olması aranmaz. Tehdidin objektif olarak böyle bir hâle sebebiyet verebilecek nitelikte olması yeterlidir.

İkinci fıkrada, fiilin silâhla işlenmesi hâli, silâhın niteliği de dikkate alınarak bir ağırlaştırıcı sebep olarak öngörülmüştür.

Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi, (TCK m.218 gereği) daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâl olarak kabul edilmiş ve verilecek cezanın (yarı oranına kadar) artırılması öngörülmüştür. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz


Suç işlemeye tahrik          

Tahrik, bir şeyin gerçekleştirilmesi veya gerçekleştirilmemesi yahut hareketsiz kalınması için kişinin iradesinin etkilenmesidir.

Tahrik ile etkileyerek, insan iradesinin harekete geçirilmesi ile kişinin suça yönelik iradesini kuvvetlendirmek veya suç işleme iradesini önleyen duygularını zayıflatmak suretiyle suç işlemeye yönlendirmek mümkündür.

“(1) Suç işlemek için alenen tahrikte bulunan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kısmını diğer bir kısmına karşı silahlandırarak, birbirini öldürmeye tahrik eden kişi, onbeş yıldan yirmidört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Tahrik konusu suçların işlenmesi halinde, tahrik eden kişi, bu suçlara azmettiren sıfatıyla cezalandırılır” (TCK m.214).

Düzenlemede, suç işlemeye alenen tahrik fiili, iştirak ilişkisinden bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. Burada bir tehlike suçu söz konusu olduğundan, suç işlemeye tahrik suçunun tamamlanabilmesi için tahrik konusu suçların işlenmesi gerekmemektedir. Suç işlemek için tahrik, aslında tahrik konusu suça bir hazırlık hareketi niteliğindedir. Ancak aleni olarak gerçekleştirilen bu tür fiillerin, kamu barışı açısından ifade ettiği tehlike nedeniyle, zararlı neticenin doğmasını beklemeden ve iştirak kurallarından bağımsız olarak ceza yaptırımı altına alınması gerekmiştir. Burada önemli olan, belirli olmayan kimselerin suç işlemeye tahrik edilmesidir. Eğer muayyen kişiler, belli bir suçu işlemek için teşvik veya azmettirilmiş ise, meselenin iştirak kuralları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

Halk kesimlerinin silâhlı şekilde birbirlerine karşı öldürmeye tahrik edilmesi de iştirak hükümlerinden bağımsız olarak cezalandırılmaktadır. Suç, halkın bir kısmını diğer bir kısmına karşı silâhlandırarak, birbirini öldürmeye tahrik edilmesiyle oluşur. Suçun tamamlanabilmesi için öldürmenin ya da fiili saldırının başlaması gerekmez. Belirli kişilerin öldürülmesinin istenmesi, tahrikin bu doğrultuda yapılmış olması hâlinde; konunun iştirak kuralları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

Tahrik konusu suçların işlenmesi hâlinde, tahrikçi, işlenen suçların her birinden dolayı azmettiren sıfatıyla sorumlu olacaktır.

Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi, (TCK m.218 gereği) daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâl olarak kabul edilmiş ve verilecek cezanın (yarı oranına kadar) artırılması öngörülmüştür. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz


Suçu ve suçluyu övme

İşlenmiş olan bir suçu, ya da işlemiş olduğu fiil ile suç işlemiş olan suçlunun, alenen övülmesi suç olarak düzenlenmiştir. Buna göre:

“İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, bu nedenle kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması hâlinde, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” (TCK m.215).

Düzenlemede suçu veya suçluyu övme suçunun oluşması için, failin işlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu bir suçtan dolayı bir kişiyi alenen övmesi gerekmektedir. İşlenmiş olan bir suçun failini veya kanuna uymayan kişiliğini, sırf suç işlemesi sebebiyle övme hâli de cezalandırılmaktadır. Suç işlemiş olan kişinin övülmesi hâlinde, aslında bu kişi aracılığıyla işlenmiş olan suç övülmektedir.

Kanun maddesinin ilk halinde soyut tehlike suçu olarak düzenlenmişken, 2013 tarih ve 6459 sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (madde:10) ile yapılan değişiklik ile “bu nedenle kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması hâlinde,” ibaresi eklenmiş ve suç somut tehlike suçu haline dönüştürülmüştür.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından insan hakları ihlalleri kararları karşısında yapılan bu değişiklik sonrası bu suçtan mahkumiyetler azalmıştır.

Terör örgütlerinin işlediği suçların övülmesinde, Terörle Mücadele Kanunu madde 6/2 ve 7/2, diğer suç örgütlerinin işlediği suçların övülmesi durumunda ise TCK md. 220/8 uygulama alanı bulacaktır. Ancak; övülenin bir suçlu olması durumunda ikili bir ayrım yapılacak ve suçlu örgüt üyesi ise TCK md. 215 uygulanacak, suçlu terör örgütü üyesi ise Terörle Mücadele Kanunu 7/2-b uygulanacaktır.

Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi, (TCK m.218 gereği) daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâl olarak kabul edilmiş ve verilecek cezanın (yarı oranına kadar) artırılması öngörülmüştür. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz


Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama

İfade özgürlüğü esas itibariyle düşünsel olarak sınırsız olsa da (Anayasa çerçevesinde meşru amaçlarla)  sınırlamalara tabi tutulmaktadır. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama düzenlemesi de suç ve ceza ile birlikte ifade özgürlüğünün de sınırlandırılmasıdır.

“(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” (TCK m.216).

Birinci fıkrada tanımlanan “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçu, hukuk devleti olma standardı yüksek olan birçok ülkenin Ceza Kanunlarında yer almaktadır. Hiçbir devlet, vatandaşları arasında, muayyen özelliklere sahip bir kesiminin diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa, öç almayı gerektirecek şiddetli nefrete yönlendirilmesine seyirci kalamaz.

Öte yandan çağdaş dünyada, gelişmenin temel dinamiği olarak düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kabul edilmektedir. Bu bağlamda; kişilerin düşündüklerini hür bir ortamda söyleyebilmeleri, demokratik toplumun varlığı için zaruri sayılan unsurlardandır. Söz konusu suç tanımı, bu düşünceler dikkate alınarak yapılmıştır.

Suçu oluşturan “tahrik”, soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karşı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır. Fail sübjektif olarak da bu amacı gütmeli, halk kesimini kin ve nefrete tahrik etmelidir. Bu kapsamda salt yüz çevirme, soyut bir ret veya saygısızlık ifade eden bir davranışta bulunma veya bu yönde sözler sarfetme, suçun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Fiilin suç teşkil etmesi için bunların ötesinde, ağır ve yoğun bir tarzda kin ve düşmanlığa tahrikin var olması gerekir. Failin fiili, adet ve şahıs olarak muayyen olmayan toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmalıdır.

Kin, “öç almayı gerektirecek şiddetli düşmanlık hareketlerin zeminini oluşturan psikolojik bir hâl”; düşmanlık ise, “husumet beslenen konuya karşı düşünerek, tasarlayarak zarar vermeye, onu mağlup etmeye yönelmiş kin duygusu” olarak da tanımlanabilir. Şu hâlde kin ve düşmanlık; “husumet beslenen konuya karşı tasarlayarak zarar vermeye, öç almayı gerektirecek şiddette nefret duymaya yönelik hareketlerin zemini oluşturan psikolojik bir hâl” olarak açıklanabilir.

Fiilin kamu güvenliğini tehlikeye düşürecek biçimde yapılması arandığı için, suç; soyut tehlike suçu olmaktan çıkarılmış, somut tehlike suçu hâline getirilmiştir. Bu suretle, çağdaş hukuktaki soyut tehlike suçlarını azaltma yönündeki eğilim dikkate alınmış, temel hak ve hürriyetlerin kullanım alanı genişletilmiştir. Bu düzenleme sayesinde "kin ve düşmanlık" ibaresinin anlamı da dikkate alındığında sadece "şiddet içeren ya da şiddeti tavsiye eden tahrikler" madde kapsamında değerlendirilebilecektir.

Söz konusu suçun oluşması için, kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak varlığı gereklidir. Bu tehlike, somut bir tehlikedir. Bu somut tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlerken failin söz ve davranışlarının neden olduğu tehlike neticesinin gerçekleşmesi gerekir. Hâkim, kullanılan ifadeler dolayısıyla bu tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğini, dayanak noktalarını göstermek suretiyle belirleyecektir. Bu kapsamda, kişinin söz ve davranışlarının kamu güvenliğini bozma açısından yakın bir tehlike oluşturduğunun tespit edilmesi gerekir. Kişinin söz ve davranışlarının, halkın bir kesimi üzerinde tahrik konusu fiillerin işleneceği hususunda duyulan endişeyi haklı kılacak bir etki oluşturması gerekir. İfade özgürlüğü ile bu tip tehlike suçları arasında “açık ve mevcut tehlike” kriterinin var olması gerekir. Buna göre, yapılan konuşma veya öne sürülen düşünceler toplum açısından açık ve mevcut bir tehlike oluşturduğu takdirde yasaklanabilmekte, keza böyle bir tehlikenin varlığı somut olarak, açıkça tespit edilmedikçe söz konusu suçtan dolayı cezalandırma yoluna gidilemez.

Maddenin ikinci fıkrasında, halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge bakımından farklı bir kesiminin alenen aşağılanması suç sayılmıştır. Suçun oluşması için fıkrada belirtilen özelliklere sahip ve halkın bir kesimini oluşturan gayrimuayyen sayıdaki kişilerin aşağılanması, tahkir edilmesi gerekir. Bu fıkrada, kamu barışını korumak amacıyla halk kesimlerinin alenen aşağılanması, suç olarak tanımlanmıştır.

Maddenin üçüncü fıkrasında bir halk kesiminin benimsediği dinî değerlerin alenen aşağılanması, suç hâline getirilmiştir. Fiilin cezalandırılabilmesi için, “kamu barışını bozmaya elverişli” olması gerekir.

Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi, (TCK m.218 gereği) daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâl olarak kabul edilmiş ve verilecek cezanın (yarı oranına kadar) artırılması öngörülmüştür. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz


Kanunlara uymamaya tahrik

“Halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik eden kişi, tahrikin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” (TCK m.217).

Bu düzenlemede “kamu barışını bozmaya elverişli” olması halinde halkın, kanunlara uymamaya tahrik (ve teşvik) edilmesi suç olarak kabul edilmiş ve cezai yaptırım öngörülmüştür. Somut tehlike suçudur.

Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi, (TCK m.218 gereği) daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâl olarak kabul edilmiş ve verilecek cezanın (yarı oranına kadar) artırılması öngörülmüştür. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz


Ortak hüküm

“Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” (TCK m.218). 

Basın ve yayın yoluyla işlenmesinin, daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâl olan suçlar; kamu barışına karşı suçlar, halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit, suç işlemeye tahrik, suçu ve suçluyu övme, halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama ve kanunlara uymamaya tahrik suçlarıdır.


Görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma

“(1) İmam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi dini reislerden biri vazifesini ifa sırasında alenen hükümet idaresini ve Devlet kanunlarını ve hükümet icraatını takbih ve tezyif ederse bir aydan bir seneye kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır veya bunlardan birine hükmolunabilir.

(2) Yukarıdaki fıkrada gösterilen kimselerden biri işbu sıfattan bilistifade hükümetin idaresini ve kanun ve nizam ve emirleri ve dairelerden birine ait olan vazife ve salahiyeti takbih ve tezyife veya halkı kanunlara yahut hükümet emirlerini icraya veya memuru memuriyetinin vazifesi icabına karşı itaatsizliğe tahrik ve teşvik edecek olursa üç aydan iki seneye kadar hapse ve adlî para cezası ve müebbeden veya muvakkaten bilfiil o vazifeyi icradan ve onun menfaat ve aidatını almaktan memnuiyetine hükmolunur.

(3) Kendi sıfatlarından istifade ederek kanuna göre kazanılmış olan haklara muhalif iş ve sözlerde bulunmaya, bir kimseyi icbar ve ikna eden din reis ve memurları hakkında dahi baladaki fıkrada yazılı ceza tertip olunur.

(4) Bunlardan biri dini sıfatından istifade ederek, birinci fıkrada yazılı fiillerden başka bir cürüm işlerse altıda bir miktarı çoğaltılmak şartıyla o cürüm için kanunda yazılı olan ceza ile mahkûm olur.

(5) Şu kadar ki kanun işbu sıfatı esasen nazarıitibara almış ise cezayı çoğaltmaya mahal yoktur” (TCK m.219).

İmam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi dini reisler görevlerini yerine getirdikleri sırada, Devlet ve hükümet idaresi ve icraatları ile kanunları kınaması, kötülemesi veya düşürmesi suç olarak düzenlenmiş ve cezai yaptırım öngörülmüştür.

Bu din reislerinden biri sıfatından yararlanarak, Devlet idaresini veya kanunlarını veya hükümet icraatını kötülemeleri, yahut memurların memuriyetinin vazifesi icabına karşı itaatsizliğe tahrik ve teşvik etmelerinde ise daha ağır cezaya hükmolunacağı gibi geçici ve kalıcı olarak görevlerinden el çektirilebilir ve ödenekleri kesilebilir.

Sıfatlarından istifade etmek suretiyle kişiyi, kazanılmış haklara aykırı iş ve sözlerde bulunmaya, zorlayan veya ikna eden din reis ve memurları hakkında da aynı hükümler uygulanır.

Bunlardan birinin, sıfatlarına dayanarak, birinci fıkradaki fiiller dışında başka bir suç işlemesi halinde suçun karşılığı ceza miktarı (altıda bir oranıında) arttırılarak tatbik edilir. Ancak belirlenen cezada zaten sıfatı değerlendirilmiş ise ceza arttırımına gidilmez


Suç işlemek amacıyla örgüt kurma

“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir. (2)

macıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2)

(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.

(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.

(6) (Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.(Ek cümle: 11/4/2013-6459/11 md.) Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır. 

(7) (Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.

(8) Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır” (TCK m.220).

“Kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek ile bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak, işlenmesi amaçlananlardan ayrı suçlar olarak tanımlanmıştır.

Örgüt, suçlar açısından sadece bir araç niteliğindedir. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye sokmaktadır. Ayrıca belirtilmelidir ki, suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede bir kolaylık sağlamaktadır. Bu nedenlerle, işlenmesi amaçlan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller, ayrı suçlar olarak tanımlanmıştır.

Bu suç tanımı ile korunan hukukî değer, kamu güvenliği ve barışıdır. Kamu güvenliği ve barışının bozulması ise, bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyecektir. Bu nedenle söz konusu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasada güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmaktadır.

Maddenin birinci fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek suçu tanımlanmıştır. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Bu seçimlik hareketler, suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmektir.

Örgüt, soyut bir birleşme değildir, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki hâkimdir. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır.

Örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Örgüt, niteliği itibarıyla, devamlılık arzeder. Bu itibarla, kişilerin belli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde, örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur. İştirak ilişkisinden bahsedebilmek için, suç ortakları nezdinde suçun, konu veya mağdur bakımından somutlaşması gerekir. Buna karşılık, örgüt yapılanmasında, işlenmesi amaçlanan suçların konu veya mağdur itibarıyla somutlaştırılması zorunlu değildir.

Suç işlemek için örgüt kurulması bir somut tehlike suçudur. Örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması aranmalıdır. Bu bakımdan, örneğin sadece üç kişinin bir araya gelmesi, devletin ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik suçları işleme açısından somut bir tehlike taşımayabilir; buna karşılık, ekonomik çıkar sağlamaya yönelik suçlar açısından elverişli olabilir.

Bu suç, bir amaç suç niteliği taşımaktadır. Bu nedenle, söz konusu suç, ancak doğrudan kastla işlenebilir. Kişiler, suç işlemek amacıyla bir örgütlenme yapısı içinde bulunmalıdırlar.

Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Örgüte üye olmak, fiilî bir katılmadır. Örgüte üye olmak için örgüt yöneticilerinin rızasının varlığına gerek yoktur. Tek taraflı iradeyle de katılmak mümkündür.

Üçüncü fıkraya göre, örgütün silâhlı olması, bir ve ikinci fıkrada tanımlanan suçların daha ağır ceza ile cezalandırılmasını gerektiren nitelikli unsurunu oluşturmaktadır. Suç örgütünün silâhlı olup olmaması veya sahip olunan silâhların cins, nitelik ve miktarı, somut tehlikenin belirlenmesi veya var olan somut tehlikenin ağırlığı bakımından dikkate alınmalıdır.

Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunacaktır. Bir veya ikinci fıkrada tanımlanan suçlardan dolayı cezaya hükmedilebilmesi için, ayrıca örgütün amacı çerçevesinde bir suçun işlenmesi gerekmez. Örgütün faaliyeti çerçevesinde ayrıca suç işlenmesi hâlinde, hem bir veya ikinci fıkrada tanımlanan suçtan hem de amacı oluşturan suçtan dolayı gerçek içtima kurallarına göre cezaya hükmedilmelidir.

Maddenin beşinci fıkrasında, örgüt yöneticilerinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılması gerektiği kabul edilmiştir. Örgüt yapısı içinde, kendisine suç işlemek gibi örgütün amacına uygun bir görev verilen kişi bu görevini yerine getirmezse, hemen yerine bir diğeri rahatlıkla ikame edilebilmektedir. Bu nedenle, örgütün yöneticisi konumunda olan kişiler, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak sorumlu tutulmalıdırlar.

Örgüte hâkim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgüt adına suç işleyen kimsenin örgüt üyesi olarak kabul edilmesi ve bu nedenle de sorumlu tutulması gerekir.

Örgüte hâkim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişinin, örgüt üyesi kabul edilerek cezalandırılması öngörülmüştür. Bu nedenle, “örgüte yardım ve yataklık” adıyla ayrı bir suç tanımlaması yapılmamıştır. Bu kavram altında söz konusu edilen fiiller, nitelik bakımından örgüte üye olmak dolayısıyla sorumluluğu gerektirmektedir.

Örgütün veya amacının propagandasının yapılması da bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu propagandanın basın ve yayın yolu ile işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir”. denilmiştir.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun nitelikleri

Örgütlü suçlar veya  organize suçlar da denilen “suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu” 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile getirilmiş temel bir suç tipi olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu tüm hukuk duzeni acısından temel bir suç tipi olacak şekilde sistematik ve unsurları somut hale getirilmiştir.

4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu ve diğer bazı kanunlarda yer alan örgütlu veya organize suç tiplerine de temel suç tipi oluşturmaktadır.

Türk Ceza Kanununun tarifine göre: (ceza) kanunlarının suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan ve amaçladığı suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip olan ve en az üç üyesi bulunan yapılar suç örgütü olarak kabul edilmektedir.

Örgütün kurulması, başlı başına bir suç tipi olup, örgütün kurulma nedeni olan amaç suçların işlenmiş olması şartı aranmamaktadır.

Suç işlemek amacıyla kurulan örgüt, işlenmesi amaçlanan suçları işlemek için bir araçtır. Bu nedenle örgüt, bir bakıma işlenmesi amaçlanan suçlar için bir hazırlık hareketi olarak nitelendirilebilse de bu hareket bağımsız bir suç tipi olarak tanımlanmış ve düzenlenmiştir.

Normal olarak ceza hukukundaki genel ilke, hazırlık hareketlerinin cezalandırılmaması şeklindedir. Ancak, kamu duzeni, kamu güvenliği ve barışı açısından özel ve somut bir tehlike suçu oluşturması nedeniyle, tehlike suçu niteliğindeki bu hazırlık hareketleri bağımsız bir suç olarak kabul edilmiş olan “suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme” fiilleri cezalandırılmaktadır.

Sonuçta suç işlemek için bir araya gelen kişiler, suç işledikleri için değil, suç işlemek için bir araya geldikleri için cezalandırılmaktadır. Ayrıca örgüt kurulmasında işlenmesi amaçlanan suçlardan herhangi birisinin işlenmiş olmasına gerek yoktur. Amaçlanan suçların işlenmesi halinde ise ayrıca cezalandırılacaktır.

Dolayısıyla, somut tehlikeyi oluşturacak olan örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından elverişlilik hususları gercekleşmişse, failler hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan cezaya hükmolunacaktır

Örgüt üyelerinin kendilerine ait silahlarla amaç suçları işlemeleri, örgütün silahlı örgüt olması sonucunu doğurmaz. Amaç suçu işlemeye elverişli araç ve gereçlerin, örgüt tarafından temin edilmesi ve örgütün amaç suçlarında kullanmaya özgülenmiş olması gerekir. Örgütün silahlı örgüt olması, bu suçun nitelikli halidir. Kuruluş amacı ve diğer şartları varsa 314. maddedeki silahlı örgüt kapsamına girer.

Suç örgütünden sözedebilmek için, en az üç kişinin suç işlemek amacıyla hiyerarşik ilişki ve devamlılık içerisinde içinde, araç ve gereç bakımından da amaç suçları işlemeye elverişli olarak bir araya gelmesi gerekir. Bu nedenle suç örgütünün unsurlarınının başında, kanunun belirlediği asgari üç kişiden oluşması gelmektedir. Asgari üç kişinin suç işlemek amacıyla örgüt kurma konusunda birararya gelmeleri halinde bu suç oluşacaktır. Üç kişinin altında kişinin, amaç suç(lar)ı işlemek bakımından bir araya gelmesi halinde, örgüt değil, iştirak gündeme gelecektir. Örgütün varlığı için en az üç kişinin bir araya gelmesi gereklidir, fakat (kişi sayısı bakımından) üst sınır yoktur.

Suç örgütünün bir diğer unsuru da devamlılıktır. Örgütte, iştirakte olduğuna benzer şekilde, belirli bir suç veya suçları işlemek amacıyla bir araya gelmek söz konusudur. İştirakte süreklilik yoktur, ancak örgütte amaç suçların işlenmesi bakımından bir araya gelinmesinde  süreklilik taşımaktadır. Sadece bir veya birkaç suç işleyerek dağılma amacı yoktur. Amaç, amaç suçları sürekli ve devamlı olarak işlemeye yöneliktir.

Bir diğer unsur da, amaç suçları işlemeye elverişliliktir. Örgütün, üye sayısı, araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması gerekir.

Suç işlemek amacıyla örgüt suçları

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma düzenlemesinde birbirleri ile bağlantılı olsa da aslında beş farklı suç tipi düzenlenmiştir.

1. Örgüt kurma veya yönetme (188/1)

2. Örgüte üye olma (188/2)

3. Örgüte üye olmadan örgüt adına suç işleme (188/6)

4. Örgüte yardım etme (188/7)

5. Örgüt propagandası yapma (188/8)

TCK dışında, Terörle Mücadele Kanunu’nda da suç örgütleri ile ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. Terör olarak nitelendirilen fiilleri işleyen örgüt suçları daha ağır cezayı gerektiren nitelikli haller olarak düzenlenmiştir. Bir başka önemli düzenleme de TCK Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar kısmındaki “Silâhlı Örgüt” düzenlemesidir. Ancak, bu yazının konusu TCK 188 düzenlemesi ile sınırlıdır. (Diğerleri ayrıca incelenecektir)

1. Örgüt kurma veya yönetme (188/1)

Sadece, suç örgütünün kurulması, yönetilmesi, örgüte üye olunması, başka hiçbir suç işlenmese dahi suçtur. Bu örgüt faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi durumunda, ayrıca bu suçlardan da sorumluluk doğacaktır.

Suç, fiil unsuru bakımından, örgüt kurmak veya örgütü yönetmek şeklinde iki farklı seçimlik harekete sahiptir. Seçimlik hareketlerden herhangi birinin gerçekleştirilmesi, ile suçun işlenmesi tamamlanmış olur. Seçimlik hareketlerden her ikisinin de gerçekleştirildiği durumda, sonra gerçekleştirilen seçimlik hareketten ayrıca cezai sorumluluk doğmayacaktır.

Kişi örgütü kurduktan sonra kurma eylemi tamamlanmış olur. Ancak kurma sonrasında da yöneticiliği veya üyeliği devam eder. Bu durumda asli norm tali norm değerlendirmesi yapılmalıdır. Örgüt kurma, örgüt yönetme suçuna göre aslidir; örgüt yönetmede örgüt üyesi olmaya göre asli suç olacaktır.

Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek suçları, kurmak veya yönetmek seçimlik hareketlerden birisinin yapılması ile suç tipi gerçekleşir.

Örgüt kurucusu olmayan örgüt yöneticisi ise, örgüt yapılanmasına gore örgütu ve örgüt üyelerini ve faaliyetlerini sevk ve idare eden yetkili kişidir.

Örgütün kuruluşunda bulunmayan bir kişi, örgüte üye olarak girdikten sonra örgüt yoneticisi konumuna gelip, bu sıfatı kazanırsa, suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme hükümlerine göre (yönetici olarak) sorumlu olacaktır.

2. Örgüte üye olma (188/2)

Örgüt üyesi, önceden kurulu ve mevcut olan, hiyerarşik yapıya sahip ve devamlı yapılanma içinde, örgütun amaçlarına yonelik suçları işlemek veya katkıda bulunmak üzere örgüt hizmetine girerek, örgüt adına faaliyetlerde bulunan veya bulunmaya amade olan kişidir.

Örgüt üyeliğinden bahsedilebilmesi için, bu örgüte devamlı yöndeki katılıma ilişkin iradenin, somut ve aktif olarak ortaya konması gerekir.

Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak, suç olarak düzenlenmiş ve cezai yaptırım öngörülmüştür.

Bununla birlikte, örgüte üye olmak için örgüt yoneticileri ile üye arasında iradelerin uyuşması veya yoneticilerin onayı şart değildir. Bu nedenle örgüt yönetici(ler)inin onayı olmadan da, örgüte üye olmak ve bunun doğal sonucu olarak üyelik nedeniyle cezalandırılmak mümkündür.

Örgüte üye olmak, örgütün hiyerarşik yapısında yer almayı da beraberinde getirir. Örgüte üye olunması ile, örgütün faaliyetlerinde yer almanın bir devamlılık teşkil etmesi gerekir. Yani örgüt kurma fiili mütemadi olmamasına rağmen, örgüt üyeliği mütemadidir.

3. Örgüte üye olmadan örgüt adına suç işleme (188/6)

“Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır”. şeklindeki kanun düzenlemesi, örgüt adına suç işleme suçunu örgüt üyesi ile eşdeğer tutmuştur. Örgüte bilerek ve isteyerek yardımda bulunanlar, örgüt üyeleri gibi cezalandırılır. Örgüte bir kez yardım edilmesi yeterlidir. Sürekli yardım gerekmez. Peşinden gelen “örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir”. hükmüyle de cezalandırmanın üyelik cezasında daha düşük olacağı düzenlenmiş, son olarak “bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır. hükmü ile de de istisna düzenlemesi yapılmıştır.

Buna göre örgüte yardım etme suçu sadece silahlı örgütler bakımından uygulama alanı bulacak, silahlı olmayan örgütlerde ise bu hüküm uygulanmayacaktır. Ancak, örgüt adına suç işleyen kişinin, işlemiş olduğu suçun varlığı halinde işlediği suçtan sorumlu olacaktır.

4. Örgüte yardım etme (188/7)

Örgüte yardım etme suçu da; “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır”. hükmü ile önce örgüt üyesi ile eşdeğer tutulmuş, peşinden gelen; “Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir”. hükmü ile cezalandırmanın üyelik cezasından daha düşük olması öngörülmüştür.

Böylece örgütsel hiyerarşiye dahil olmadan, bilerek ve isteyerek örgüte yardım eden kişiye, örgüt üyesine oranla daha az ceza uygulanacaktır.

Farkında olmadan, suç örgütüne yardım veya hizmette bulunulmuş olması halinde, herhangi bir sorumluluk söz konusu olmayacaktır.

Örgüte yardım eden kişiler açısından, suça iştirak kuralları kapsamında şerik olarak sorumlu tutulabilecekken, kanunun, örgüt kurma suçundaki bu özel düzenleme ile yardım eden olarak sorumlu tutulmuştur.

Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin fiili ile başka bir bağımsız suç işlemesi halinde, yardım eden olarak değil  örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekten sorumlu tutularak cezalandırılacaktır

5. Örgüt propagandası yapma (188/8)

“Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır” düzenlemesi ile, suç işlemek amacıyla örgüt kurma veya yönetme, örgüte üye olma, örgüte üye olmadan örgüt adına suç işleme, örgüte yardım etme, suçlarının yanında bir de örgüt propagandası yapma fiili suç olarak düzenlenmiş ve cezai yaptırım öngörülmüştür.

Burada yalnızca, suç işlemek amacıyla kurulmuş bulunan örgütun propagandasını yapmak suç olarak düzenlenmiştir.

Düzenlemeye göre: örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi cezalandırılacak, bu suçu basın ve yayın yolu ile işleyen kişinin cezası arttırılacaktır.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun unsurları

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuksal değer, kamu düzeni, güvenliği ve barışı ile dolaylı olarak toplumdaki kişilerin, barış ve huzur içinde güvenli bir biçimde yaşama hakkının korunmasıdır.

Suçun failleri bakımından özel bir düzenleme olmadığından, herkes suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarının faili olabilir. Bununla beraber örgütün varlığı için en az üç kişinin varlığı gerektiğinden, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nitelik itibariyle cok failli bir suçtur. Tüm kurucular, yöneticiler, üyeler, örgüt adına suç işleyenler, yardım edenler ve propaganda yapanlar suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun failidir.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun mağdurları bakımından da özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Suç, kamuya karşı işlendiğinden toplumu oluşturan herkes suçun mağdurudur. Bununla beraber,  korunan hukuksal değer göz önüne alındığında, bu suçun mağdurunun kamu olduğu da söylenebilir. Ayrıca, örgüt kapsamında işlenen (her) suç bakımından, işlenen suçla hakları zarar gören veya tehlikeye düşen kişiler bu suçun mağdurudur. 

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme suçunun manevi unsuru kast olmakla beraber burada iki farklı amaç sözkonusudur. Kanunun suç saydığı fiilleri işleme kastı ve bu fiilleri işlemek üzere örgüt kurma veya yönetme kastı.

Failin, örgüt kurma veya yönetme bakımından, örgüt kurma veya yönetme şekillerindeki secimlik hareketlerden birini (veya ikisini) bilerek ve isteyerek icra etmesi gerekmektedir. Bu nedenle, bu suç bir amaç suçudur. Çünkü kanuni tanımda, fiilin icra edilmesi değil, amacı aranmaktadır. Bu nedenle, bu suç ancak kastla işlenebilir, olası kastla da işlenmesi mümkün değildir.

Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan bir örgüte üye olma suçunun manevi unsuru doğrudan kasttır. Fail, üye olduğu örgütün suç işlemek amacıyla kurulduğunu biliyor ve bunu bilerek,  bilinçli olarak örgüte üye olmaktadır. Failin işlenmesi amaçlanan suçların türlerini ve niteliklerini bilip bilmemesi önemli değildir. Bu nedenle de suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak ta olası kastla işlenememektedir.

Kanunda düzenlenen; suç örgütünün içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmadan, suç işlemek amacıyla kurulmuş  örgütün kurucusu, yöneticisi hatta üyesi olmadan, örgüt adına suç işleme ve örgüte yardım etme suçları, örgütün yapısı ve niteliği konusunda bilgili olunarak ve suçun bilerek ve isteyerek işlenmesi fiilini iradesiyle yapmaktadır. Bu nedenle, burada da manevi unsur doğrudan kasttır. Fiilin örgüt yararına değil de kişisel çıkar veya amaçlarla yapılmış olması yahut taksirli bir fiil ile örgüte hizmet edilmiş olması halleri somut olaya göre değerlendirilmelidir.

Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan bir örgütün veya amacının propagandasının yapılmasında da manevi unsur doğrudan kasttır. Çünkü fail, suç örgütünün amaçlarını bilerek ve isteyerek propagandasını yapmaktadır.

Fiiller, hukuka aykırı olmadıkça suç oluşmaz. Hukuka uygunluk nedeni yoksa, fiil hukuka aykırı (yani suç) olacaktır. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu ve (diğer görünümleri), esas itibariyle (hukuka aykırı olarak) suç işleme amacı taşıdığından, bu suçlar için esas olarak hukuka uygunluk nedeni yoktur.

Fakat yine de, bir hukuka uygunluk nedeni olarak, kanun hükmünü icra ve bir görevin ifası bağlamında gizli soruşturmacı kapsamında, istihbarat için kişilerin örgüte sokulması suretiyle kamu görevlilerinin örgütte yer alması mümkün görülebilmektedir. Bu hukuka uygunluk sebepleri örgüte üye olmak bakımından gündeme gelebilir. Fakat örgütü kurma ve yönetme hukuka uygunluk nedeni olmaz.

Bu suçla ilgili olarak kişinin kusurluluğunu etkileyen en önemli hususlar, zorunluluk hali ile cebir ve şiddet, korkutma veya tehdittir. Örgüt kurma ve yönetmede olmazsa da, üye olma, yardım etme, örgüt adına suç işleme, propagandasını yapma suçlarında bu etkileri görmek mümkündür.

Bu gibi durumlarda, somut olaya göre, zorunluluk hali veya cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit hükümleri uygulanabilir.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun nitelikli halleri

Örgütün silahlı olması halinde, suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme ile suç işlemek amacıyla kurulmuş olan bir örgüte üye olma suçlarının nitelikli halleri olarak düzenlenmiş ve bu hallerde verilecek cezanın (dörtte birinden yarısına kadar) arttırılması öngörülmüştür. Suç örgütünün silahlı olması bakımından, silahların sayı, cins, nitelik ve miktarları, açısından oluşturduğu somut tehlikenin ağırlığı dikkate alınmalıdır.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundaki örgütün silahlı olması şeklindeki nitelikli unsuru ile TCK (madde 314)’te düzenlenen “silahlı örgüt” suçu karıştırılmamalıdır. TCK 314. maddedeki silahlı örgüt düzenlemesi, münhasıran “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” ile “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar”ı işlemek amacıyla kurulan silahlı örgüt suçunu düzenlemektedir.

Fail hakkında; suç işleme amacıyla örgüt kurma ve yönetme ile suç işlemek amacıyla kurulmuş olan bir örgüte üye olma suçlarının yanısıra, örgüt faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmiş olması halinde, bu suçlardan dolayı da, ayrıca cezaya hükmolunur.

Örgüt yöneticileri de, suç işleme amacıyla örgüt kurma ve yönetme suçunun yanısıra, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı da ayrıca fail olarak cezalandırılır.

Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasının, basın ve yayın yolu ile işlenmesi, cezanın (yarı oranında) arttırılmasına neden olan nitelikli halidir.

Suçun özel görünüş biçimleri

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunda teşebbüsün mümkün olup olmadığı konusunda doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Bu nedenle örgüt kurmaya teşebbüs konusunda tartışma vardır.

Örgütün kurulması belirli bir hazırlık aşamasını gerektirse de, en az üç kişinin bir araya getirilmesi, ile araç ve gereçlerin temini hareketi tamalamış olacaktır. Unsurların eksik olması halinde ise örgütten sözedilemeyecetir. Örgüt kurmaya yönelik faaliyetler, örgüt kurmaya da elverişli ise suç tamamlanmış ve örgüt kurulmuş olur. Elverişli değilse örgüt kurulmamış olacağından suç teşebbüs aşamasında kalır. Ancak burda bu kez örgüt suçundan söz etmek tartışmalı olacaktır.

Suçlar, bir kişi tarafından tek başına işlenebileceği gibi, birden fazla kişinin iştirakiyle de işlenebilir. Bir suçun icrasına iştirak eden suç ortaklarının bu suçun işlenişine etki ve suça hakimiyetleri değerlendirilerek faillik ve şeriklik şekillerinde sorumlulukları tespit edilir.

Bunların dışında suça katkıları, kanundaki haksızlığı gerçekleştirmeyen diğer suç ortakları olarak, azmettiren ve yardım eden olarak iki farklı tezahürü daha söz konusu olabilir.

Bu bağlamda, madde içerisinde suç işlemek amacıyla örgüt kurma veya yönetme, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma, örgütun veya amacının propagandasını yapma açısından şerik olarak suça iştirak etmek mümkündür.

Ancak örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi ile örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi hakkında, örgüt adına suç işlenmesi ve örgüte yardım şeklinde iki suç tipi daha düzenlenmiştir.

Kanunda, örgüt adına suç işleme ve örgüte yardım etme suçlarında, şerikliğe ilişkin hükümlerin uygulanması yerine, (nisbeten indirilmek suretiyle) örgüt üyesi olarak cezalandırılma öngörülmüştür.

Türk Ceza Kanunu’ndaki temel içtima kuralı “fiil sayısı kadar suç, suç sayısı kadar ceza” şeklindeki gerçek içtimadır. Bu kuralın istisnaları olarak, bileşik suç (m. 42), zincirleme suç (m. 43/1,3), aynı türden fikri içtima (m. 43/2,3) ve farklı türden fikri içtima (m. 44) kuralları da düzenlenmiştir.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetmede suçların içtimaı hükümlerinin uygulanmasına olanak yoktur.

Ayrıca, örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunacağı belirtilmiş olduğundan dolayı, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüt tarafından amaç suçların işlenmesinde, fikri içtima kuralları da uygulanamayacaktır. Bu bağlamda faile, hem amaç suçun, hem de işlenen suç niteliğindeki suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme veya üye olma suçunun cezası verilecektir. Bu aynı zamanda,  bileşik suçun da istisnası niteliğindedir.

Örgütün amacı olan suçlardan birinin örgüt üyelerinden biri tarafından işlenmesi halinde, örgüt yöneticisi suçu işlememiş olsa dahi, hem örgütü yönetmek suçunun faili hem de örgüt üyesince işlenen amaç suçun dolaylı faili olarak cezalandırılır.

Kanundaki değişiklikler:

Maddenin örgüt propagandası suçunu düzenleyen 8. fıkrasının ilk hali:

“Örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır”. 

Şeklinde iken, 11.04.2013 tarih ve 6459 sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (madde 11) ile değişikli yapılarak şöyle düzenlenmiştir:

“Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır”.

Değişiklikle örgüt propagandası suçunun ceza miktarı değiştirilmeden içerik yönünden kapsamı daraltılmıştır. İlk metinde “örgütün veya amacının propagandasını yapmak” suç olarak düzenlenirken, şimdi “örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapmak” suç olarak düzenlenmiştir.

İkinci değişiklik te, maddenin 1. ve 2. Fıkralarında tanımlanan örgüt kuranlar ve yönetenler ile üye olanlar hakkında belirlenmiş ceza miktarı arttırılmıştır. 14.04.2020 tarih ve 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (madde 13) ile 1. fıkrada düzenlenen örgüt kuranlar ve yönetenler için belirlenmiş ceza miktarı “iki yıldan altı yıla” kadar iken “dört yıldan sekiz yıla” kadar, 2. fıkrada tanımlanan örgüt üyeleri hakkında belirlenmiş ceza miktarı da“bir yıldan üç yıla” kadar iken “iki yıldan dört yıla” kadar yükseltilmiştir.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarını düzenleyen maddenin 6 ve 7. fıkralarında da daha sonra önemli değişikler yapılmıştır.

Buna göre, 6. fıkranın “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır”. Şeklindeki ilk metni  02.07.2012 tarih ve 6352 sayılı “Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun” (madde 85) ile “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir”. Şeklinde değiştirilerek örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişilere uygulanan üyelik cezasının yarıya kadar indirilmesi ile ceza indirimine gidilmiştir.

Daha sonra, 11.04.2013 tarih ve 6459 sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (madde 11) ile “Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır”. Cümlesi eklenerek kapsam daraltılmış ve fıkrada belirtilen suç tipi sadece silahlı örgütlere münhasır hale getirilmiştir.

7. fıkrada tanılanan “örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” fiili de örgüt üyeliği ile eşit görülürken, 02.07.2012 tarih ve 6352 sayılı “Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun” (madde 85) ile fıkra, “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir”. şeklinde değişiklikle, örgüte yardım eden kişilerin ceza miktarları, örgüt üyeliği  cezasından indirim öngörülmüştür.


Etkin pişmanlık

Türk Ceza Kanununda, (sadece) suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla ilgili olarak cezayı ortadan kaldıran ya da azaltan şahsi bir neden olarak (özel bir) etkin pişmanlık düzenlemesi yer almaktadır. Cezayı kaldıran veya azaltan şahsi nedenler, suçun işlenmesi sırasında bulunmayan, suç işlendikten sonra ortaya cıkan, bir takım nedenler, kişiye ceza verilmemesini veya cezasında indirim yapılmasını sağlayabilmektedir.

“(1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.

(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.(1)

(5) Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla kadar uzatılabilir.

(6) (Ek: 6/12/2006 – 5560/8 md.) Kişi hakkında, bu maddedeki etkin pişmanlık hükümleri birden fazla uygulanmaz” (TCK m.221).

Madde metninde, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak suçlarına münhasır olarak etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir.

Örgüt kurucu veya yöneticileri ile ilgili etkin pişmanlık hükmünde; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek dolayısıyla haklarında soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda (herhangi bir) suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kişiler hakkında cezaya hükmolunmaz.

Örgüte üyesi, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi koşullarının gerçekleşmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmayacaktır. Örgüt üyesi olmaktan dolayı soruşturma başlatılmış olmasının veya örgütün faaliyeti çerçevesinde başkaları tarafından suç işlenmiş olmasının, etkin pişmanlıktan yararlanma açısından bir önemi bulunmamaktadır.

Yakalanmış olmasına rağmen, (221/3 fıkrasında) belirlenen şartların gerçekleşmesi hâlinde örgüt üyesi cezalandırılmayacaktır. Şartlardan birisi, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmak; diğeri, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermektir. Verilen bilginin, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli olup olmadığının takdiri mahkemeye aittir.

Kişi, örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmakla birlikte, örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkanından yoksun ise de, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacaktır.

Kurucu, yönetici veya üyenin, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgileri yakalandıktan sonra vermesi hâlinde, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı hakkında verilecek cezada belli oranda indirim yapılması kabul edilmiştir.

Kişi hakkında cezaya verilmemesine de  indirilmiş cezaya da hükmolunması halinde, etkin pişmanlıktan yararlanarak serbest bırakılan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmelidir. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi hâkim kararıyla üç yıldan fazla olmayak şekilde uzatılabilecektir.

Bir kişi hakkında, etkin pişmanlık hükümleri birden fazla uygulanmaz.


Şapka ve Türk harfleri

Şapka ve Türk harfleri başlıklı Türk Ceza Kanununun 222. maddesinin ilk kabul edilen metni şu şekildeydi:

Mülga “25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanunla, 1.11.1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun koyduğu yasaklara veya yükümlülüklere aykırı hareket edenlere iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir” (TCK m.219).

Mülga düzenleme ile sayılan (671 ve 1353 sayılı) “Devrim Kanunları”na aykırı davranışlar, suç olarak tanımlanmış ve cezai yaptırım öngörülmüştür, ancak 02.03.2014 tarihli 6529 sayılı Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (madde:16) ile yürürülükten kaldırılmıştır.


 BİLGİ: Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Nuri MEHMETOĞLU’na aittir. Emeğe saygı bakımından kaynak gösterilerek içeriklerin kısmen veya tamamen kullanılması serbesttir. (2010’da Yazılmış 2020’de Gözden Geçirilmiştir.)

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.