HÜRRİYETE KARŞI SUÇLAR
Av. Nuri MEHMETOĞLU
Giriş
Özgürlük (Hürriyet), kişinin insani yaşam aktivitelerinden olan, her türlü düşünce, hareket ve davranışlarında (herhangi bir kişi, kurum veya başka güç(ler) tarafından) yasaklanma, kısıtlanma veya zorlanmaya maruz kalmadan, özgür (hür) iradesiyle hareket edebilme serbestliğidir. Kişinin, özgür iradesi ile dizayn ederek yaşamını sürdürmeye yönelik her türlü faaliyetleri kapsamında, uluslararası hukuk, anayasa ve yasalarla korunmuş haklarını kullanmayı, engelleyen veya sınrlayan fiiller, ceza hukukunca suç olarak kabul edilmiş ve cezai yaptırıma tabi tutulmuştur.
Ceza Hukukunda, kişinin; davranış özgürlüğü, düşünce ve davranışlarına karşı müdahale olmaksızın, özgürce hareket etmesi, hür iradede bulunması koruma altına alınmış ve kişi hürriyetini engelleyen veya kısıtlayan fiiler suç olarak düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanundaki “Kişilere Karşı Suçlar”ın tamamı bir bakıma hürriyete karşıdır ama diğer bölümlerde düzenlenen (hayata karşı suçlar, vücut dokunulmazlığına karşı suçlar, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar gibi) diğer suçlar, daha ortak ve belirgin özellikler taşıdıklarından, farklı başlıklar altında gruplandırılmış ve daha çok toplumsal yaşamda hareketliliği kısıtlamaya yönelik olanlar da, “Hürriyete Karşı Suçlar” başlığı altında toplanıp düzenlenmiştir.
“Hürriyete Karşı Suçlar” Türk Ceza Kanunu’nun “Kişilere Karşı İşlenen Suçlar” başlıklı kısmının yedinci bölümünde (106-124. madde) düzenlenmiştir. Hürriyete karşı suç kabul edilerek, ceza öngörülen suçlar, başlıkları ile şunlardır: tehdit, şantaj, cebir, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, eğitim ve öğretim hakkının engellenmesi, kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi, siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi, inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme, konut dokunulmazlığının ihlali, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali, sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi, haksız arama, dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi, nefret ve ayırımcılık, kişilerin huzur ve sükununu bozma ve haberleşmenin engellenmesi.
Tehdit
Korkutmak, gözdağı vermek, tehlikeli bir durum yaratmak, zarar vereceğinin bildirilmesi gibi anlamlara gelen tehdit; İnsanın iç huzur ve sükununu, güvenlik duygusunu bozarak rahatsızlık verir, endişe ve korkuya sevk eder. Tehdit, kişinin iç huzur ve sükununu bozarak, serbestçe karar verme veya kararlarına göre özgürce hareket edebilmesini engeller. Özgür ve dilediğince yaşama davranışlarını olumsuz etkiler.
Hukuk, yaşanabilecek bu tür olumsuzlukları engellemeye yönelik tedbirler kapsamında, kişinin karar verme ve hareket özgürlüğünü korumaya yönelik olarak tehdit eylemini suç olarak düzenleyip yaptırm uygulanacağını düzenlemiştir.
“(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir” (TCK m.106).
Türk Ceza Kanunu’nda, kişinin; kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi (fail)in, mağdurun şikayeti üzerine, cezalandırılacağına hükmedilmiştir.
Tehdit konusu eylemin gerçekleşip gerçekleşmemesi önemli değildir. Zaten tehdit konusu fiilin gerçekleşmesi durumunda, gerçekleştirilen fiil (eylem) bakımından, fail ayrıca cezalandırılacaktır.
Tehdit, yazılı, sözlü, hareketle, iletişim araçları veya herhangi bir işaretle gerçekleştirilebilir.
Bu suç, suç işleme kabiliyeti bulunan herkes tarafından işlenebileceği gibi, herkese karşı da işlenmesi mümkündür. Kime karşı olduğu belli olmayan eylemler tehdit oluşturmaz. Genel bir tehdit sözkonusu ise ve şartları varsa, tehdit suçu değil, halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçu (TCK m.213) sözkonusu olabilir.
Kanunda, tehdit suçu müstakil suç olarak düzenlenmiştir. Tehdidin mutlaka yüze karşı söylenmesi gerekmez. Mağdurun tehdit edildiğini bilmesi öğrenmesi yeterlidir. Tehditin konusu geleceğe yönelik olmalıdır.
Suçun oluşması için fiilin, mağdurun iç huzurunu bozarak, onu endişe ve korkuya sevk etmiş olması gerekir. Tehditle, tehdit konusu tecavüzün gerçekleştirileceği beyanıyla korkutularak, mağdurun davranışları sınırlandırılmaktadır. Bu bakımdan tehdit suçu, mağdurun karar veya hareket özgürlüğünü kaldıran veya bozan bir fiildir.
Madde metninde “kendisinin veya yakınının” şeklinde ifade edilmiş olduğundan, tehdidin mutlaka mağdura kendisine yöneltilmesine gerek yok, yakınlarına da yapılmışsa aynı sonucu doğurur.
Kanun maddesinde tipik tehdit suçu belirtilerek, tipik suça yaptırım (ceza) öngörüldükten sonra, tehditin bazı şekillerde yapılması hallerinde, daha ağır ceza uygulanağı belirtilen nitelikli haller de düzenlenmiştir. Bu bağlamda, tehdit suçunun; silahla, kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, birden fazla kişi ilr birlikte, var olan veya var olduğu sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hallerinde daha ağır ceza uygulanması öngörülmüştür.
Bununla birlikte, mağdurun kendisine değil (sadece) malvarlığına yönelik olarak büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit hali ise cezanın azaltılmasını gerektiren nitelikli hal olarak düzenlenmiş ve daha az ceza öngörülmüştür. Ayrıca bu nitelikli halin soruşturulması şikayete tabi tutulmuş olduğundan, ancak şikayet olması halinde soruşturulacaktır.
Tehdit suçu kasten işlenebilmektedir. Hareket ile netice arasına mesafe girmişse teşebbüs mümkündür. Ani harekette ise (sözlü tehdit gibi) teşebbüs olamaz.
Azmettiren, birlikte işleyen ve yardım eden sıfatları ile suça iştirakin bütün halleri mümkündür.
Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.
Şantaj
Şantaj, bir kişinin, istemediği bir davranışa zorlanması amacıyla, elverişli bir durumun kötüye kullanılarak baskı altına alınmasıdır.
Kişinin huzur ve güvenine karşı işlenen suçlardan olan ve tehdit suçunun özel bir biçimi olan şantaj suçunda, kişinin iç huzur ve sükunu ile güvenlik duygusunun bozulmasının etkisi daha daha fazladır. Tehditin daha ağırı da denebilir. Başka bir deyişle, şantajda, bir çıkar sağlamak amacıyla kişiyi, kendisiyle ilgili lekeleyici, kötüleyici, gözden düşürücü (doğru veya yanlış) bir bilgiyi açıklama, yayma korkusuyla tehdit sözkonusudur.
“(1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur” (TCK m.107).
Kanundaki tabirle; hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlama eylemi şantaj olarak kabul edilerek, suç olarak düzenlenmiş ce ceza öngörülmüştür.
Şantaj suçundan sözedilebilmesi için, kişinin bir şeyi yapmaya veya yapmamaya zorlanması gerekmektedir. Kişi, hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle mağduru belli şekilde hareket etmeye zorlamaktadır.
Kanundaki tarife göre; seçimlik hareketler sözkonusur: Bir kimseyi kanuna aykırı bir şeyi yapmaya zorlamak, bir kimseyi yapmakla yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya zorlamak, hak sahibi olduğu bir şeyi yapmak veya yapmamaktan bahisle bir kimse üzerinden haksız çıkar sağlamak ve bir kimseyi, şeref ve haysiyetine zarar verecek bazı özel hususların açıklanacağından bahisle korkutmak suretiyle haksız bir çıkar sağlamak.
Bu suç, suç işleme kabiliyeti bulunan herkes tarafından işlenebileceği gibi herkese karşı da işlenmesi mümkündür.
Şantaj suçunun oluşabilmesi için, mağdurun manevi olarak zorlanması yeterlidir. . Eğer maddi zorlama varsa, cebir veya kasten yaralama sözkonusu olabilecektir.
Şantajda gerçek içtima kuralları geçerlidir. Suç kapsamından başka suçlar işlenmiş ise her suç için ayrıca ceza verilir.
Cebir
Zor kullanma, zorlayış, zora başvurma anlamlarına gelen cebir de, tehditin bir başka şeklidir. Cebir ile tehdit arasında çok az fark vardır. Bir şeyin yapılması veya yapılmaması eyleminin müsaadeye veya engellenmeme şartına bağlanmışsa cebir, müsaade edilmesi veya engellenmemesi şartına bağlanmamışsa fiil tehdit olacaktır.
Hukuk; başkalarına zarar vermediği sürece kişinin, düşünme, değerlendirme, her türlü hareketi yapma veya yapmama özgürlüğünü korumakta, buna karşı olan engelleri (suçları da) cezalandırmaktadır. Cebir de kişinin özgürlüğünü kaldırmakta veya kısıtlamaktadır. Bu nedenle hukuk (kanun) kişilerin bu özgürlüğünü korumak adına cebiri suç kabul ederek cezaya bağlamıştır.
Cebir suçu, TCK İkinci Kitap, Yedinci Bölümde, Hürriyete Karşı Suçlar başlığı altında m.108’de müstakil bir suç olarak düzenlenmiştir.
“Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur” (TCK m.108).
Cebir; failin mağdura karşı bir şeyi yapması veya yapılmasına izin vermesi veya yapılmasına hareketsiz kalması için baskı yapılmasıdır.
Cebir, genel bir tehlike suçudur. Suçun gerçekleşmesi için amaca ulaşılmış olması şart değildir. Failin mağdura istediğini yaptırması gerekmez, zorlaması yeterlidir. Mağdurun bir şey yapması veya yapmaması için zorlandığı veya tehdit edildiği an suç tamamlanır.
Ancak belli bir amaç için kullanılması halinde başka suç(lar) ortaya çıkabilir. Böyle bir durumda fiil ile daha ağır hukuki değerlere zarar verilmektedir ve bu suç cebirin yerini almaktadır. Cebirin başka bir suçun ağırlatıcı sebebi olduğu durumlarda ayrıca cebir suçundan ceza verilmez. Fakat cebir suçu kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerini meydana getirmişse ayrıca kasten yaralama suçundan hüküm verilmesi gerekecektir.
Cebir suçu ancak kasten işlenebilir. Bu suç, suç işleme kabiliyeti bulunan herkes tarafından işlenebileceği gibi herkese karşı da işlenmesi mümkündür.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
Eski kanunda “hürriyeti tahdit suçu” olarak düzenlenen, “Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma” suçu, bir kimsenin, hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak zorunda bırakılması, hürriyetinden yoksun bırakılmasıdır. Bu suçta failin saiki önem arz etmemektedir, ancak failin eyleminin hukuka aykırı olması gerekir.
Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 109. maddesinde düzenlendikten sonra 110. maddede de bu suça dair etkin pişmanlık şartları ve sonuçları düzenlenmiştir.
“(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” (TCK m.109).
“Yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir” (TCK m.110).
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda korunan hukuki değer kişinin iradesine uygun olarak hareket özgürlüğünün sağlanmasıdır.
Kişi özgürlüğünden yoksun bırakıldığı anda suç oluşur, kişi özgürlüğüne yeniden kavuşuncaya kadar devam eder. Kısa veya uzun bir süre devam etmesi önemli değildir.
Herkes; bu suçun faili, hareket serbestisine sahip herkes de mağduru olabilir. Mağdurun suç sırasında hareket serbestisini kullanma imkânına sahip olup olmaması veya onu kullanmak isteyip istememesi önemli değildir. Hareket serbestisinin kısıtlandığını bilmeyen kişi de fiilinin mağduru olabilir. Mağdurun hareket edebilmesi için kendisine gerekli zorunlu araçların alınması durumunda da suç oluşur.
Temel şeklinde cebir, tehdit veya hile kullanılmasına gerek yoktur.
Suç, serbest hareketli bir suçtur. Bir kimseyi bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden alıkoyan davranışlar, suçun fiil unsurunu oluşturur. İhmali hareketle de işlenebilir. Mütemadi (sürekli/kesintisiz) bir suçtur. Suç sonucunda, mağdurun bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakılması gerekir. Çok uzun sürmesine gerek yok kısa süreli de olabilir ancak, anlık davranışlar fiil unsurunu oluşturmaz.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılmanın suç oluşturabilmesi için, fiilin hukuka aykırı olması gerekmektedir. Mağdurun rızasının olması olanaklı ise de kısmi olması halinde geçerli olacak, rıza, özgürlüğün bütününe ise yani kişiyi köle yapıyorsa geçersizdir.
Basit tıbbi müdahale ile iyileşebilen kasten yaralama suçu ile cebir suçu, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun kapsamındadır. Ancak bu suç sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılman suçu işlendiği sırada, cebir, tehdit veya hile kullanması ve kullanılmaması hallerinde iki farklı ceza miktarı belirlenmiştir. Anck hangi şekli olursa olsun suçun; silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi hallerinde öngörülen cezanın (bir kat) arttırılacağı şeklinde nitelikli hallerden sayılmıştır.
Mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olunması halinde, ayrıca adli para cezasına da hükmolunacaktır.
Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, verilecek cezalar ayrıca (yarı oranında) artırılacaktır.
Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır
Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunda Etkin Pişmanlık
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu işleyen kişi, soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakırsa, cezasında (üçte ikisine kadar) indiriim yapılacaktır.
Failin bundan yararlanabilmesi için iki unsur gerekmektedir: failin kendiliğinden ve zarar vermeden mağduru serbest bırakması ve henüz soruşturmanın başlamamış olması.
Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
Kanunda; tehdit, şantaj, cebir veya kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarında haksız kazanç sağlayan tüzel kişilere tedbir öngörülerek şu hüküm gertirilmiştir:
“Tehdit, şantaj, cebir veya kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının işlenmesi sonucunda yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur” (TCK m.111).
Hüküm gereği, sayılan suçların işlenmesinde haksız menfaat elde eden tüzel kişiler hakkında;
“(1) Bir kamu kurumunun verdiği izne dayalı olarak faaliyette bulunan özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle ve bu iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yararına işlenen kasıtlı suçlardan mahkûmiyet halinde, iznin iptaline karar verilir.
(2) Müsadere hükümleri, yararına işlenen suçlarda özel hukuk tüzel kişileri hakkında da uygulanır.
(3) Yukarıdaki fıkralar hükümlerinin uygulanmasının işlenen fiile nazaran daha ağır sonuçlar ortaya çıkarabileceği durumlarda, hakim bu tedbirlere hükmetmeyebilir.
(4) Bu madde hükümleri kanunun ayrıca belirttiği hallerde uygulanır” (TCK m.111).
Eğitim ve öğretim hakkının engellenmesi
İnsanın vazgeçemeyeceği ve korunması gereken temel haklarından biri olan eğitim ve öğretim hakkı da hukuk tarafından korunmaya alınmış, ihalaline yönelik eylemlere izin verilmemiş ve yaptırıma tabi tutulmuştur.
Anayasa’nın: “Kimse, eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamaz. (Any. m.42)” hükmü ile garanti altına alınan hakkın kullanılmasını engelleyen kişilere ceza yaptırıma dair düzenleme de Türk Ceza Kanununda düzenlenmiştir. Buna göre:
“Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla;
a) Devletçe kurulan veya kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine,
b) Kişinin eğitim ve öğretim hakkını kullanmasına,
c) Öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına, engel olunması hâlinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” (TCK m.112).
Eğitim ve öğretim hakkının engellenmesi suçu, kişilere yönelik olarak yapılabileceği gibi eğitim ve öğretim faaliyetinin yürütüldüğü okula/kuruma yönelik de gerçekleştirilebilir. Burada eğitim ve öğretimin alındığı kurumun özel veya devlet kurumu olması gerekmez. Önemli olan yürütülen eğitim ve öğretime bağlı kamu hizmeti faaliyetinin engellenmesi suçudur.
Eğitim ve öğretim suçunun oluşabilmesi için, eğitim ve öğretim için bu kuruluşlara verilen izinlerin var olması veya var olmakla birlikte bu iznin kötüye kullanılmaması gerekmektedir.
Kanunda eğitim hakkının engellenmesi suçunun oluşumu için birden fazla durum sayılmıştır: Eğitim faaliyetinin yürütüldüğü yere yapılan saldırılar, eğitim ve öğretim faaliyetlerine yapılacak olan cebir, tehdit ya da başka herhangi bir hukuka aykırı davranışla eğitim hakkının engellenmesi, öğrencilerin birlikte kaldığı yerlere yönelik olarak yapılan saldırılarla eğitim hakkının engellenmesi, kişinin eğitim ve öğretim hakkını kullanmasının engellenmesi gibi, eğitim ve öğretim hakkının cebir veya tehdit yahut hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi hallerinde suç oluşacaktır..
Bu suça teşebbüs ve İştirakin her türlüsü mümkündür.
Cebir ve tehdit, bu suçun kapsamında işlenmiş ise ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilmez. Fakat bu suç işlenirken kasten yaralamanın ağırlaşmış hali söz konusu olur ise ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı da ceza verilir.
Eğitim ve öğretim hakkının engellenmesi suçunun; silahla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, birden fazla kişi tarafından birlikte, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak ve kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi halinde, tipik suç için öngörülen ceza miktarı (TCK m. 119 gereğince bir kat) artırılarak uygulacaktır.
Kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi
Kamu hizmetleri, devlet birimleri veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların denetimi altında, genel ortak gereksinimleri karşılamak için yapılan ve topluma sunulmuş olan sürekli ve düzenli etkinliklerdir. Kamu hizmeti faaliyetleri saymakla bitmeyecek kadar çoktur. Bu hizmetlerin yerine getirilmesi veya hizmetin alınması hallerinde ortaya çıkan, kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi suçu; cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kamu faaliyetinin yürütülmesinin veya bireylerin kamu hizmetlerinden yararlanmasının engellenmesidir.
Kamu hizmeti kural olarak herkese eşit verilir ve bundan yararlanılması engellenemez.
Engelleme ihtimaline karşılık, kanun, bunu koruma altına almış ve kamu hizmetini engelleyen kişilere karşı da yaptırım öngörülmüştür.
“Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla;
a) Bir kamu faaliyetinin yürütülmesine,
b) Kamu kurumlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında verilen ya da kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak sunulan hizmetlerden yararlanılmasına, engel olunması hâlinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” (TCK m.113).
Buna göre: Cebir veya tehdit kullanılarak ya da herhangi başka bir hukuka aykırı şekilde bir kamu hizmetinin yürütülmesine engel olunması halinde, kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi suçu gerçekleşmiş olacak ve failler bu suç çerçevesinde cezalandırılacaktır.
Kamu hizmetinden yararlanma hakkının engellenmesi suçunun işlenmesi sırasında, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Kamu hizmetinden yararlanma hakkının engellenmesi suçunun; silahla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, birden fazla kişi tarafından birlikte, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak ve kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi halinde, tipik suç için öngörülen ceza miktarı (TCK m. 119 gereğince bir kat) artırılarak uygulacaktır.
Kamu hizmetinden yararlanma hakkının engellenmesi suçu dışında, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır yani kasten yaralama suçunun cezası kamu hizmetinin engellenmesi suçunun dışında cezalandırılır.
Siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi
Cebir veya tehditle kişinin siyasi partiye üye olması veya olmaktan vazgeçmesi, siyasi partinin faaliyetlerine katılmaya zorlanması veya engellenmesi ya da siyasi partiden ayrılması, bir kamu görevine aday olunmamasına veya seçildiği görevden ayrılmaya zorlanması gibi hallerde siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi suçu ile karşılaşılmış olacaktır.
“(1) Bir kimseye karşı;
a) Bir siyasi partiye üye olmaya veya olmamaya, siyasi partinin faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, siyasi partiden veya siyasi parti yönetimindeki görevinden ayrılmaya,
b) Seçim yoluyla gelinen bir kamu görevine aday olmamaya veya seçildiği görevden ayrılmaya,
Zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir siyasi partinin faaliyetlerinin engellenmesi halinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” (TCK m.114).
Bu hükümle, kişilerin bireysel ve toplumsal, siyasal hak ve özgürlükleri ile devletin siyasal hayatı korunmaktadır.
Suçun faili herkes olabilir. Mağduru ise kural olarak bütün vatandaşlardır, ancak vatandaşın siyasi bir hakkının olması gerekmektedir.
Siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi; bir siyasi partiye üye olmaya veya olmamaya, partinin faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, siyasî partiden veya siyasî parti yönetimindeki görevinden ayrılmaya, seçimle gelinen bir kamu görevine aday olmamaya veya seçildiği görevden ayrılmaya zorlama hareketleriyle gerçekleşebilir.
Tehdit ve cebir hareketlerinin neticeden ayrılabildiği ve bu suretle mesafe suçuna vücut verdiği durumlarda teşebbüse müsait bir suçtur.
İştirak mümkündür. İştirak bakımından genel hükümlere tabidir.
Eğer cebir ve tehdit kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine neden olmuş ise ayrıca kasten yaralamadan dolayı da ceza verilir. Ancak bu suç kapsamında gerçekleştirilen cebir ve tehditten dolayı ayrıca ceza verilmez.
Siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi suçunun; silahla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, birden fazla kişi tarafından birlikte, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak ve kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi halinde, tipik suç için öngörülen ceza miktarı (TCK m. 119 gereğince bir kat) artırılarak uygulacaktır.
İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme
İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçu; cebir veya tehdit yoluyla bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlama ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan menetme şeklinde fiillerin icra edilmesiyle oluşur. İnanç düşünce ve kanaat özgürlüğü uluslararası belgeler ile Anayasada da (Any m.10, 24) güvence alınmıştır.
Yaşam tarzına müdahale olarak ta bilinen inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçu, kanunda, hürriyete karşı suçlar arasında düzenlenmiştir.
“(1) Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin veya dini ibadet veya ayinlerin bireysel ya da toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi hâlinde, fail hakkında birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.
(3) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden veya bunları değiştirmeye zorlayan kişiye birinci fıkra hükmüne göre ceza verilir” (TCK m.115).
Kanuna göre: inanç düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engellemek, cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlamak ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan menetmektir. Bu eylem suç olarak düzenlenmiş ve karşılığında cezai yaptırım öngörülmüştür.
Ayrıca; dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin veya dini ibadet veya ayinlerin bireysel ya da toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi ile cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale etme veya bunları değiştirmeye zorlama eylemleri de buna dahildir.
İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçunun; silahla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, birden fazla kişi tarafından birlikte, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak ve kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi halinde, tipik suç için öngörülen ceza miktarı (TCK m. 119 gereğince bir kat) artırılarak uygulacaktır.
Konut dokunulmazlığının ihlali
Konut dokunulmazlığının ihlali; bir kimsenin konutuna, ve/veya konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak girmek veya (rızası ile girilmiş ise de) girdikten sonra rızasına aykırı olarak konuttan (ve/veya konutunun eklentilerinden) çıkmamaktır.
“(1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.
(4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” (TCK m.116).
Kanunun bu düzenlemesi ile, kişinin, kendisine ait özel hayat ve sükununu, konutundaki yaşamın huzur ve güvende olması için var olması gerekli güvenlik duygusunun sarsılmamasına ilişkin hukuki değer korunmaktadır.
Fail bakımından, her hangi bir özellik aranmadığından herkes bu suçun faili olabilmektedir. Herkes mağdur olabilse de somut olayda konu suçun geçtiği konutun maliki, meşru olarak oturan, kullanan ve birlikte yaşamakla kullananlar olmak üzere konutta yaşayan hak sahibi kişilerdir. Kiracının oturduğu konuta yönelik dokunulmazlık ihlalinde mağdur, malik değil oturandır, hatta bu durumda malikin kiracısına karşı fail olması da mümkündür.
Ailesiyle birlikte (aynı konutta) yaşayan aile fertleri bu suçun faili olamaz. Ancak (haklarında ayrılık kararı verilen eşler gibi) ailesiyle birlikte yaşamayan veya yaşama hakkını yitirenler bu suçun faili olabilir.
Konutta, tek başına rıza gösterme yetkisi olmayan kimselere karşı da bu suç işlenemez.
Bu suç konut ve konutun eklentilerine rızaya aykırı olarak girilmesi veya rıza ile girmekle birlikte rızaya aykırı olarak çıkmamakla oluşur.
Bir yerin konut olarak kabul edilebilmesi için; o yerin (barınma, yatma, yeme gibi) yaşamsal ihtiyaçların hepsini veya bir kısmını karşılaması, o yerin konut olarak kullanıldığının (dışarıdan bakmakla) anlaşılabilecek şekilde belli olması, yani konut olarak özgülenmiş olması ile oturan kişinin orada oturmaya hakkı olmalıdır.
Ev dışında bireysel faaliyetlere özgülenmiş yerler de konut sayılır. Bina veya yapı şeklinde olmasına gerek yoktur. Ancak fiilen kullanılmayan boş yerler konut sayılmaz.
Konut, ikametgâhı da içine alan geniş bir kavramdır. Kişilerin toplum kesiminden ayrıldığı, belli olan, kendine özel yerler, içinde kimsenin olup olmamasına bakılmaksızın, kişilerin fiilen yaşamsal faaliyetlerini geçirdikleri her yer konuttur.
Eklentiler, doğrudan veya dolaylı olarak konuta bağlı olup, fiilen konutun kullanılmasına özgülenen veya onu tamamlayan yerlerdir. Eklenti ile asıl konut arasında bir bağ olmalıdır. Konuta bağlı olan, fakat bitişik veya yakın olması şart olmayan, dış dünyadan belirli işaretlerle ayrılan ve rıza hilafına girildiğinde konuttakilerin huzur ve sükûnunun bozulduğu yerler, eklenti olarak kabul edilir.
İşyerleri bakımından bu suçun işlenmiş olarak kabul görmesi için, açık bir rızaya gerek duyulmadan girilmesi mutat yerlerden olmaması gerekir. Ancak bu gibi yerlere kapalı iken girilmiş ise konut dokunulmazlığını ihlali suçu oluşur.
Konut dokunulmazlığında fiil
Konut dokunulmazlığı ihlali, bir kişinin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak girmek veya rıza ile girdikten sonra çıkmamaktır. Çıkmamaktan maksat, mağdurun, söz, hareket ve tavırlarıyla kendisinin çıkmasının istenmesine rağmen, girilen yerden çıkılmamasıdır.
Eylemin, konut dokunulmazlığının ihlali suçunun oluşması bakımından çıkmamanın ne kadar süre devam etmesi gerektiği açık değildir.
İhlal oluşabilmesi için yetkili kişinin konuta girme konusunda rızasının olmaması gerekir.
Aile konutunda eşler birlikte hak sahibi olmaları sebebiyle, bir eşin vermiş olduğu rıza geçersizdir.
Suç; hem icrai, hem ihmali olarak işlenebilir. Suç kasten işlenebilir. Failin amaç veya saiki önemli değildir.
Konut dokunulmazlığında nitelikli haller
Konut dokunulmazlığının ihlali suçunun; silahla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, birden fazla kişi tarafından birlikte, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak ve kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi halinde, tipik suç için öngörülen ceza miktarı (TCK m. 119 gereğince bir kat) artırılarak uygulacaktır.
Konut dokunulmazlığında hukuka aykırılık unsuru
Rıza suçun hukuka aykırılığını ortadan kaldırır. Ancak rızanın hukuken geçerli bir rıza olması gerekir. Konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması halinde bu kişilerden birinin rızası hukuka aykırılığı ortadan kaldırır.
Bu suç kasten işlenebilir. Taksirle işlenmesi mümkün değildir. Ancak iştirak mümkündür.
Rızaya aykırı girme fiilinde teşebbüs mümkündür. Ancak girdikten sonra çıkmamak fiilinde ise teşebbüs mümkün değildir.
Sadece cebir (suçu varsa) konut dokunulmazlığının ihlali suçunun unsuru olur. Bu suç dışında başkaca suçlar işlenirse ayrıca ceza verilir. Konut dokunulmazlığının ihlali suçunun işlenmesi amacıyla veya işlenmesi sırasında kullanılan cebir, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesine sebebiyet vermişse, fail ayrıca bu ağır neticelerden cezalandırılır.
Fail hem girmek hem de çıkmamak hareketlerini yaparsa gerçek içtima hükümleri uygulanmaz. Tek bir suç olur ve faile iki ayrı ceza verilmez.
Konut dokunulmazlığının ihlali suçu, hırsızlık suçu için konut ve eklentisine girerek işlemesi halinde, faile ayrıca konut dokunulmazlığının ihlali suçundan da ceza verilmektedir.
Yağma suçunun konut veya işyerinde işlenmesi halinde bileşik suç söz konusu olur ve faile (ağırlaştırıcı) nitelikli halden tek ceza verilir. Zira yağma suçunun unsurudur.
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali
Çalışma özgürlüğü, herkesin gelir elde etmek amacıyla, mal ve hizmet üretme, çalışma, sözleşme yapma ve teşebbüs kurma gibi iş ve çalışma alanındaki haklarını kapsar. İş ve çalışma özgürlüğü de hem uluslarası belgeler, hem anayasa ve yasalardaki düzenlemelerle korunan haklardan olup, kullanımının engellenmesi de yasaklanarak, yaptırıma tabi tutulmaktır.
Anayasada; “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir” (Any. M. 48). ile, “Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır” (Any. M. 49). hükümleriyle iş ve çalışma özgürlüğü bağlamında temel düzenlemeler ile korunmasının da devlet tarafından yapılacağı belirtilmiştir.
Türk Ceza Kanununda da bu parallelde, iş ve çalışma özgürlüğünü koruyucu olarak, “iş ve çalışma hürriyetinin ihlali”ne yönelik eylemleri, suç olarak düzenlemiş ve yaptırım öngörülmüştür.
“(1) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla, iş ve çalışma hürriyetini ihlal eden kişiye, mağdurun şikayeti halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.
(2) Çaresizliğini, kimsesizliğini ve bağlılığını sömürmek suretiyle kişi veya kişileri ücretsiz olarak veya sağladığı hizmet ile açık bir şekilde orantısız düşük bir ücretle çalıştıran veya bu durumda bulunan kişiyi, insan onuru ile bağdaşmayacak çalışma ve konaklama koşullarına tabi kılan kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis veya yüz günden az olmamak üzere adlî para cezası verilir.
(3) Yukarıdaki fıkrada belirtilen durumlara düşürmek üzere bir kimseyi tedarik veya sevk veya bir yerden diğer bir yere nakleden kişiye de aynı ceza verilir.
(4) Cebir veya tehdit kullanarak, işçiyi veya işverenlerini ücretleri azaltıp çoğaltmaya veya evvelce kabul edilenlerden başka koşullar altında anlaşmalar kabulüne zorlayan ya da bir işin durmasına, sona ermesine veya durmanın devamına neden olan kişiye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir” (TCK m.117).
Kanunun düzenlemesinde, iş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suç olarak tanımlanmış ve bu suçu işleyen failler için cezai yaptırım öngörülmüştür.
Suçun gerçekleştirilmesi, cebir veya tehdit kullanılması ya da hukuka aykırı başka bir davranışla gerçekleştirilebilmektedir. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçunda, soruşturma ve kovuşturma yapılması şikayete bağlıdır.
İş ve çalışma özgürlüğünün ihlali suçu, temel olarak iki farklı şekilde tezahür etmektedir; biri, cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla, ikincisi, çaresizliğini, kimsesizliğini ve bağlılığını sömürmek suretiyle kişi veya kişileri ücretsiz olarak veya sağladığı hizmet ile açık bir şekilde orantısız düşük bir ücretle çalıştıran veya bu durumda bulunan kişiyi, insan onuru ile bağdaşmayacak çalışma ve konaklama koşullarına tabi kılınarak.
Ayrıca, iş ve çalışma özgürlüğünün ihlali suçunun oluşumunu sağlamak üzere bir kimseyi tedarik veya sevk veya bir yerden diğer bir yere nakletme eylemleri de bu suç kapsamında kabul edilmektedir.
İş ve çalışma özgürlüğü ihlalinin bir başka şekli olarak kabul edilen, cebir veya tehdit kullanarak, işçiyi veya işverenlerini ücretleri azaltıp çoğaltmaya veya evvelce kabul edilenlerden başka koşullar altında anlaşmaları kabulüne zorlayan ya da bir işin durmasına, sona ermesine veya durmanın devamına neden olma halleri de yaptırıma tabi tutulmuş hem de daha ağır bir ceza ile.
İş ve çalışma hakkının engellenmesi suçunun icrasında, kasten yaralama suçunun, neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler de uygulanır.
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçlarının; silahla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, birden fazla kişi tarafından birlikte, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak ve kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi halinde, tipik suç için öngörülen ceza miktarı (TCK m. 119 gereğince bir kat) artırılarak uygulacaktır.
Sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi
Sendikal haklar, çalışma özgürlüğü kapsamında, çalışma hayatına bağlı ve ilişkili haklardır. Bu haklar da yine uluslarası belgeler ve iç hukuk tarafından korunan haklardan olup, kullanımının engellenmesi de yasaklanmış ve yaptırıma tabi tutulmaktır.
“Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz” (Any. M. 48). Anayasal hükmüyle çerçevesi belirlenen sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi de iş ve çalışma özgürlüğünün ihlalinde olduğu gibi Türk Ceza Kanununda, sendikal hakların kullanılmasının ihlali de suç olarak düzenlemiş ve yaptırım öngörülmüştür.
“(1) Bir kimseye karşı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir sendikanın faaliyetlerinin engellenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” (TCK m.118).
Buna göre: cebir veya tehdit ile kişinin, sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlanması gibi sendikal faaliyetlerinin engellenmesi hallerinde, kanunda belirlenen cezai yaptırımlar uygulanacaktır.
Ortak Hüküm
Türk Ceza Kanununun, ikinci kitap ikinci kısmı olan “Kişilere Karşı Suçlar”ın yedinci bölümünde “Hürriyete Karşı Suçlar” düzenlenmiştir.
Hürriyete Karşı Suçlar, bölümü (106-124. maddeler olan) 19 maddeden oluşmaktadır. Bu bölümde sırasıyla Tehdit (m.106), Şantaj (m.107), Cebir (m.108) ve Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (m.109) suçları düzenlendikten sonra, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna münhasır olmak üzere, Etkin pişmanlık (m.110) düzenlemesi yapılmış ve ardından, Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması (m.111) hükmünde: tehdit, şantaj, cebir veya kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının işlenmesi ile ilgili tüzel kişiler hakkında özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı belirtilmiştir.
Aynı bölümün devamında: Eğitim ve öğretim hakkının engellenmesi (m.112), Kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi (m.113), Siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi (m.114), İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme (m.115), Konut dokunulmazlığının ihlali (m.116), İş ve çalışma hürriyetinin ihlali (m.117) ve Sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi (m.118) suçları düzenlendikten sonra “Ortak Hüküm” (m.119) başlığı altında bu suçların ağırlaştırıcı nitelikli halleri düzenlenmiştir.
“(1) Eğitim ve öğretimin engellenmesi, kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi, siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi, inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme, konut dokunulmazlığının ihlali ile iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçlarının;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
e) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
İşlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
(2) Bu suçların işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” (TCK m.119).
Madde metninde: eğitim ve öğretimin engellenmesi, kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi, siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi, inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme, konut dokunulmazlığının ihlali ile iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçlarının; silahla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, birden fazla kişi tarafından birlikte, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak ve kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi halinde, tipik suç için öngörülen ceza miktarı (bir kat) artırılacağı, ayrıca, bu suçların işlenmesinde kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.
Ortak hüküm yukarıda saydığımız maddelerden sonrasına yerleştirilmekle ve kendinden önceki 7 maddede düzenlenen 7 suç tipinden 6 tanesinin isimleri belirtilmesine karşılık kendinden bir önceki maddede yer alan suç (sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi) sayılmamıştır. Bu nedenle “sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi” suçuna da bu ağırlaştırıcı nitelikli hal hükümlerinin uygulanıp uygulanmması konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
Ancak madde metninde sayılan diğer 6 suç bakımından herhangi bir tereddüt yoktur.
Haksız arama
Temel insan haklarından olan insan onuru ve özel hayatın gizliliği de gerek uluslararası gerek yerel düzenlemelerle sıkı sıkıya korunmuştur, zira insan hak ihlallerinin yoğun olarak yaşandığı alanlardan biridir.
Çerçevesi Anayasada belirlenmiştir.
“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar” (Any. m. 20).
Bu bağlamda, Türk Ceza Kanununda da “Haksız Arama Suçu”na yer verilmiştir.
“Hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını arayan kamu görevlisine üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir” (TCK m.120).
Böylece, özel hayatın gizliliği çerçevesinde, kişinin hukuka aykırı ve gerekçesiz şekilde aranması suç sayılmış ve ceza öngörülmüştür.
Kamu görevlisinin hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını araması ile suç oluşur. Suç şüphesi altında olmayan kişinin üstünün aranması veya konutuna girilerek arama yapılması durumlarında suç oluşacaktır. Mevzuata uygun yapılan arama suç oluşturmaz.
Arama; kanunen geçerli bir arama kararı olmaksızın ya da karar olsa bile kararda belirtilen sınırlamaları aşan bir aramanın yapılması, ya da aramada uyulması gereken yasal kurallara uyulmaması hallerinde hukuka aykırı olacaktır.
Düzenleme ile İnsan haysiyeti ve özel hayatın gizliliği korunmaktadır.
Haksız arama suçu, özgü (mahsus) bir suçtur. Bu suçun faili ancak kamu görevlisi olabilir. Kamu görevlisi olmayan sivil bir kişinin iştirak etmiş olması halinde, iştirak eden kişi somut olaya göre azmettiren ya da yardım eden sıfatı ile sorumlu olabilir.
Haksız arama suçu ancak kasten işlenebilen bir suçtur. Taksirle bu suç işlenemez. Bu suça teşebbüs mümkündür. Arama için girilen evde kolluk görevlisinin arama yapmadan engel olunması durumunda teşebbüs söz konusu olacaktır. Birden fazla kolluk görevlisi bu suçu işleyebilir.
Haksız arama suçu aynı zamanda görevi kötüye kullanma suçudur. Fakat haksız arama suçu özel bir düzenleme olduğu için sadece haksız arama suçundan dolayı ceza verilir.
Bu suç ile birlikte başkaca bir suç işlenmiş olunması halinde ise o suçtan dolayı da ayrıca ceza verilir.
Dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi
Dilekçe, kişilerin (herhangi bir) hakkını kullanmak veya bilgi almak üzere kamu makamlarına yaptıkları yazılı başvurudur.
Dilekçe hakkı, öncelikle Anayasada; “Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.
Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler” (Any. m.74).
sonra da 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun “Türk vatandaşları kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve yetkili makamlara yazı ile başvurma hakkına sahiptirler” (3071 s. K. M.3). hükümleri ile tanınmıştır.
Anayasa ve yasalarla güvence altına alınmış olan dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi de Türk Ceza Kanununda suç olarak tanımlanmış ve ceza uygulaması öngörülmüştür.
“Kişinin belli bir hakkı kullanmak için yetkili kamu makamlarına verdiği dilekçenin hukuki bir neden olmaksızın kabul edilmemesi halinde, fail hakkında altı aya kadar hapis cezasına hükmolunur” (TCK m.121).
Düzenlemelere göre belli bir hakkı kullanmak için yetkili kamu makamlarına verilen dilekçenin hukuki bir neden olmaksızın kabul edilmemesi suçtur ve cezayı gerektirir.
Bu suçun oluşabilmesi için (3071 s.) kanun’a uygun bir dilekçe ile kamu makamlarına başvuru yapılmış, dilekçesinin hukuki bir neden olmadan kabul edilmemiş olması gerekir.
Nefret ve ayırımcılık
Ayrımcılık, kısaca; dil, din, ırk, renk, etnik köken, yaş, engellilik, cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, siyasi görüş farklılığı gibi nedenlerden dolayı veya bunların dışında her ne nedenle olursa olsun, kişi veya kişilere veya gruba karşı eşit davranmamak, haklarını kullanmalarına engel olmak, ya da mağduriyetlerine neden olmak yahut mağduriyetlerine neden olacak şartlar oluşturmak gibi bütün eylem ve davranışlardır.
Ayrımcılık yasağı uluslararası ve ulusal düzenlemelerde önemli derecede yer tutan konulardan biridir. Bu bağlamda Türk Ceza Kanununda da “ayırımcılık” olan madde başlığı 2014 tarihinde “nefret ve ayırımcılık” değiştirilen 122. maddesinde düzenlenmiştir.
“Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle;
a) Bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini,
b) Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını,
c) Bir kişinin işe alınmasını,
d) Bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını,
engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” (TCK m.122).
Kanun düzenlemesinde; dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle; bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini, kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını, işe alınmasını, olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını, engelleyen kişiye ceza uygulanması öngörülmüştür.
Yalnızca kasten işlenebilen bir suçtur.
Herkes suçun faili olabilir. Tüzel kişiler cezalandırılamayacağından haklarında yalnızca güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
Nefret ve ayrımcılık suçu, seçimlik hareketli bir suçtur. Kanun metninde belirtilen fiillerden birinin işlenmesi ile seçimlik hareketler gerçekleştiği zaman suç oluşmuş olur.
Kişilerin huzur ve sükununu bozma
“ Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir” (TCK m.123). düzenlemesi ile bazı davranışlarla kişinin huzur ve sükûnunu bozan kişinin (mağdurun şikayeti üzerine) cezalandırılacağı belirtilmiştir.
Bu hükümle korunması amaçlanan hukuki değer, kişilerin huzur ve sükûn içerisinde hayatlarını sürebilme haklarıdır.
Fail ve mağdur herkes olabilir. Her hangi bir özellik aranmamaktadır.
Suçun maddi unsurunu bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması oluşturmaktadır.
Bu suç; suç sayılan hareketlerin rahatsız etmek maksadıyla yapıldığında tamamlanmış olur. Aksi halde kabahat olur. Bu halde kanun özel bir amaç aradığı için bu suç özel kast ile işlenebilen bir suçtur.
Haberleşmenin engellenmesi
Haberleşme, (iletişim, yazışma) insanın, duygu, düşünce, durum, davranış veya bilgilerini çeşitli haberleşme araçları ile diğer insanlara aktarımıdır.
Haberleşme özgürlüğü, Anayasada şöyle düzenlenmiştir:
“Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz…
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.” (Any. m.22)
Türk Ceza Kanununda da haberleşmenin engellenmesi düzenlenmiştir.
“(1) Kişiler arasındaki haberleşmenin hukuka aykırı olarak engellenmesi halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Kamu kurumları arasındaki haberleşmeyi hukuka aykırı olarak engelleyen kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Her türlü basın ve yayın organının yayınının hukuka aykırı bir şekilde engellenmesi halinde, ikinci fıkra hükmüne göre cezaya hükmolunur” (TCK m.124).
Buna göre: haberleşmenin hukuka aykırı olarak engellenmesi, kamu kurumları arasındaki haberleşmenin hukuka aykırı olarak engellenmesi ile basın, yayın organı yayınının hukuka aykırı şekilde engellenmesi eylemleri suç olarak düzenlenmiş ve ceza yaptırımı öngörülmüştür.
Haberleşmenin engellenmesi suçu üç farklı şekilde ortaya çıkabilir: kişiler arasındaki haberleşmenin engellenmesi suçu, kamu kurumları arasındaki haberleşmenin engellenmesi suçu ve basın ve yayın organının yayınının engellenmesi suçu.
Haberleşmenin engellenmesi suçu ancak doğrudan kastla işlenebilir.
Suçun faili herhangi bir kimse olabilir. Mağduru da herhangi bir kimse olabilse de 3. fıkradaki basın ve yayın organının yayınının engellenmesi suçunda ise mağdur ancak bir basın yayın organı olabilir.
BİLGİ: Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Nuri MEHMETOĞLU’na aittir. Emeğe saygı bakımından kaynak gösterilerek içeriklerin kısmen veya tamamen kullanılması serbesttir. (2010’da Yazılmış 2020’de Gözden Geçirilmiştir.)