01 May
01May

GÜVENLİK TEDBİRLERİ

Av. Nuri MEHMETOĞLU

Güvenlik tedbirler; işlenen suçla ilgili olarak, kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın,suçu işleyen kişi hakkında veya suçun konusu ile suçta kullanılan araç(lar)la ilgili olarak uygulanan, koruma veya iyileştirme amacına yönelik (hapis cezaları ve kısa süreli hapis cezasına seçenek kurumların dışında kalan) ceza hukuku yaptırımlarıdır.

Suçlunun kendisini ve toplumu koruyucu nitelik taşıyan ve kanunda belirtilen güvenlik tedbirlerine, suç işledikten sonra, suçun tekrarlanması ihtimaline karşı, toplum için “tehlikeli” görülen kişilere, hâkim (veya mahkeme) tarafından hükmedilir.

Kişi, fiili nedeniyle kusurlu olmadığında, cezalandırılamamakta ancak (tehlikeli) varsayılıyorsa güvenlik tedbiri uygulanabilmektedir. Yani, kişi kusurlu ise, suçun ağırlığı ile orantılı olarak cezaya ve güvenlik güvenlik tedbirine hükmedilebilirken, kusurlu olsun olmasın tehlikelilik durumuna göre güvenlik güvenlik tedbirine hükmedilebilir. Güvenlik tedbirleri, bu yönleri ile cezadan farklılık arz etmektedirler.

Türk Ceza Kanununun öngördüğü güvenlik tedbirleri: kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar, belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, eşya müsaderesi, kazanç müsaderesi, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri, mükerrirlere ve diğer özel tehlikeli suçlulara özgü güvenlik tedbirleri, sınır dışı edilme ve tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleridir.

Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar da aslında bir güvenlik tedbiri olmakla beraber cezalara alternatif kurumlar olduğundan, Türk Ceza Kanunda “cezalar” kısmında düzenlenmiştir.


Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma

Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, hapis cezasına ek olarak cezanın yanı sıra uygulanmaktadır. Buna göre:

“(1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;

a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,

b) Seçme ve seçilme ehliyetinden,

c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,

d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,

e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır” (TCM m.53/1).

Bu hak yoksunluğu, mahkûmiyetin kesinleşmesiyle başlayıp, hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam eder.

(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz” (TCM m.53/2).

(3) Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezası infaz edilen ya da koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezası infaz edilen ya da koşullu salıverilen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir” (TCM m.53/3).

Hapis cezasının ertelenmesi veya koşullu salıverilmede, velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerindeki kısıtlama kendiliğinden sona erer.

(4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz” (TCM m.53/4).

Hüküm gereği, kısa süreli hapis cezası ertelenen kişiler ile onsekiz yaşından küçüklere, hak yoksunluğu uygulanmaz.

Kural olarak, hak yoksunluğu, mahkûm olunan hapis cezasının süresiyle sınırlıdır, ancak kanundaki (53/1) hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlardan hapis cezasına mahkum olunması halinde, cezanın infazından sonra,  cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bunun için mahkemenin ayrıca karar vermesi gerekmektedir.

(5) Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet halinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar” (TCM m.53/5).

(6) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar” (TCM m.53/6)

Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, kasten işlenen suçlarla ilgili olarak uygulanan bir tedbir olmakla birlikte, belli bir meslek veya sanatın, ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılıktan işlenen, taksirli suçtan mahkumiyet hallerinde, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına, ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir.

Bu taksirli suçlara ilişkin özel bir hak yoksunluğudur ve cezanın infazından sonra da uygulanması söz konusu olabilmektedir.


Eşya müsaderesi

Suç karşılığı öngörülen güvenlik tedbirlerinden olan (el koyma) müsadere, kanunda, eşya müsaderesi ve kazanç müsaderesi olmak üzere iki türlü düzenlenmiştir.

Eşya müsaderesi; kasıtlı işlenen bir suçta kullanılan veya özel olarak suçun işlenmesine özgülenen, ya da suçtan meydana gelen, yahut niteliği itibariyle kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olup suçta kullanılmak üzere hazırlanan eşyanın mülkiyetine (devlet tarafından) el konulmasıdır.

Eşya müsaderesini düzenleyen kanun maddesi;

“(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/11 md.) Eşyanın üzerinde iyiniyetli üçüncü kişiler lehine tesis edilmiş sınırlı ayni hakkın bulunması hâlinde müsadere kararı, bu hak saklı kalmak şartıyla verilir.

(2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkansız kılınması halinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.

(3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.

(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.

(5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.

(6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur” (TCM m.54). şeklindedir.

Buna göre, yalnızca kasten işlenen suçlarla ilgili olarak müsadere kararı verilebilmektedir. Burda en önemli özellik, eşyanın iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmaması gerektiğidir.

Suçtan daha ağır sonuçlar doğurursa müsadereye hükmedilmeyebilir. Eşya, ele geçirilemiyorsa, eşyanın değeri kadar paranın müsaderesine karar verilir. Şartların varlığı halinde kısmi müsadere de mümkündür. Suça iştirak halinde kişinin payının müsaderesine hükmolunur. Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım-satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.

Özetle; müsadereye karar verilebilmesi için, kasten işlenen bir suçun bulunması, eşyanın suçun işlenmesinde kullanılmış olması, veya özel olarak amaca tahsis edilmiş olması ya da suçun işlenmesiyla varlık kazanmış olması ve iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmaması gerekir.


Kazanç müsaderesi

Hukuk Devletinde; suç, bir kazanç kaynağı olamaz ve suçtan elde edilen gelirin, kişiye (yanında kâr olarak) kalmaması gerekir.

Kazanç müsaderesine ilişkin düzenlemeyle, suç işlemekle kazanç elde edilmesinin engellenmesi amaçlanmıştır. Bu nedenle, ekonomik çıkara yönelik olarak işlenen suçlarda, suçun işlenmesi suretiyle elde edilen Kazanç (gelir) müsadere edilmektedir.

“(1) Suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilir. Bu fıkra hükmüne göre müsadere kararı verilebilmesi için maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir.

(2) Müsadere konusu eşya veya maddi menfaatlere elkonulamadığı veya bunların merciine teslim edilmediği hallerde, bunların karşılığını oluşturan değerlerin müsaderesine hükmedilir.

(3) Bu madde kapsamına giren eşyanın müsadere edilebilmesi için, eşyayı sonradan iktisap eden kişinin 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun iyiniyetin korunmasına ilişkin hükümlerinden yararlanamıyor olması gerekir” (TCM m.55).

Böylece kazanç müsaderesi, karapara aklama, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti, dolandırıcılık, kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma gibi ekonomik çıkar elde etme amacına yönelik işlenen suçlara karşı caydırıcı bir yaptırımdır.

Hükme göre suçtan elden edilen eşya, Medeni Kanun hükümleri çerçevesinde ve iyi niyetli olarak iktisap eden üçüncü bir kişinin elinde bulunması halinde, müsadere edilmeyecek.


Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri

Çocuklara özgü tedbirler; korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkarılan, 2005 tarihli 5395 s. Çocuk Koruma Kanununda düzenlenmiştir.

Bu nedenle ceza kanunu’nda “çocuklara özgü güvenlik tedbirleri”ne yer verilmeyerek “Çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin neler olduğu ve ne suretle uygulanacakları ilgili kanunda gösterilir” (TCM m.56). hükmü ile ilgili (Çocuk Koruma Kanunu) kanuna atıf yapılmıştır.

Çocuk Koruma Kanunundaki “bu kanunda düzenlenen koruyucu ve destekleyici tedbirler, suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından çocuklara özgü güvenlik tedbiri olarak anlaşılır” (5395 s. ÇKK m.11). diye belirtilen koruyucu ve destekleyici tedbirler 5. maddede belirtilmiştir.

Buna göre; suça sürüklenen çocuklarla ilgili ve çocuğun ihtiyaçlarına göre; danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık, barınma tedbirlerinden biri veya birkaçına karar verilebilir.


Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri

“Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur”(TCM m.32/1). hükmü gereği suç işleyen kişiye ceza verilemeyecek, ancak “Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar” (TCM m.57/1).

Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri, koruma ve tedavi amacına yönelik olarak uygulanır. Bu şekilde, toplum ve akıl hastasının ailesi, akıl hastasına karşı korunmakla birlikte, akıl hastasının tedavisi de sağlanmış olur. Tedbirlerin uygulama kuralları şöyledir:

“(2) Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastası, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirtilmesi üzerine mahkeme veya hakim kararıyla serbest bırakılabilir.

(3) Sağlık kurulu raporunda, akıl hastalığının ve işlenen fiilin niteliğine göre, güvenlik bakımından kişinin tıbbi kontrol ve takibinin gerekip gerekmediği, gerekiyor ise, bunun süre ve aralıkları belirtilir.

(4) Tıbbi kontrol ve takip, raporda gösterilen süre ve aralıklarla, Cumhuriyet savcılığınca bu kişilerin teknik donanımı ve yetkili uzmanı olan sağlık kuruluşuna gönderilmeleri ile sağlanır.

(5) Tıbbi kontrol ve takipte, kişinin akıl hastalığı itibarıyla toplum açısından tehlikeliliğinin arttığı anlaşıldığında, hazırlanan rapora dayanılarak, yeniden koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Bu durumda, bir ve devamı fıkralarda belirlenen işlemler tekrarlanır.

(6) İşlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişi hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre yerleştirildiği yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda düzenlenen kurul raporu üzerine, mahkûm olduğu hapis cezası, süresi aynı kalmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, mahkeme kararıyla akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.

(7) Suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına karar verilir. Bu kişilerin tedavisi, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığından kurtulmalarına kadar devam eder. Bu kişiler, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca bu yönde düzenlenecek rapor üzerine mahkeme veya hakim kararıyla serbest bırakılabilir” (TCM m.57).

Akıl hastası hakkında hükmolunan koruma ve tedavi amaçlı güvenlik tedbirinin süresi, suça bağlı olmayıp akıl hastasının toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalkmasına veya önemli ölçüde azalmasına (sağlığına kavuşmasına) bağlı olarak belirlenir. Serbest bırakılan akıl hastasının toplum için tehlikeliliğinin artması halinde, hükmü veren mahkeme tarafından, hakkında “koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine” yeniden karar verilebilir.


Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular (Mükerrirlere ve diğer özel tehlikeli suçlulara özgü güvenlik tedbirleri)

Kişinin, daha önce işlemiş olduğu bir suçtan dolayı kesinleşmiş bir kararla mahkûm olmasından sonra, (belli süre içinde) yeni bir suç daha işlemesine tekerrür, tekerrürde bulunan kişiye de mükerrir denilmektedir.

Tekerrürde, kişinin suç işlemede gösterdiği kararlılıkla, toplum açısından tehlikeliliğinin devam ettiği varsayılmaktadır. Bu şekilde suç işlemeye devam eden ve suç işlemeyi alışkanlık haline getiren mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanması gerekmiştir. Bu nedenle failin sonraki suçlarının cezalarının infazı farklı şekil(ler)de uygulanmaktadır.

Bir fail hakkında sonraki suç veya suçlarından dolayı tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için kanunda belirtilen tüm koşulların birlikte bulunması gerekir. Kanun hükmü şöyledir:

“(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.

(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;

a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,

b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl, Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz. 

(3) Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.

(4) Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.

(5) Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.

(6) Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.

(7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir.

(8) Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır.

(9) Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir” (TCM m.58).

Fail, kasıtlı bir suçun temel şekli veya nitelikli şekillerini bir yıl içinde ve farklı zamanlarda ikiden fazla işlerse itiyadi suçlu sayılacak ve itiyadi suçlular hakkında da mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanacaktır.

Onsekiz yaşından küçüklerin işlediği suçlar, kastıtlı suçlarla taksirli suçlar, sırf askeri suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz.

Tekerrüre bağlanan sonuçlardan ilki ve en önemlisi, koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanabilmek için ceza infaz kurumunda geçirilmesi gereken sürenin daha fazla olmasıdır. (5275 s.CGTİHK m.108/1) Tekerrürün tekrarında ise artık koşullu salıverilme hükümlerinden faydalanılamayacaktır (5275 s.CGTİHK m.108/3).


Sınır dışı edilme

“İşlediği suç nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilen yabancı, koşullu salıverilmeden yararlandıktan ve her halde cezasının infazı tamamlandıktan sonra, durumu, sınır dışı işlemleriyle ilgili olarak değerlendirilmek üzere derhal İçişleri Bakanlığına bildirilir” (TCM m.59).

Sınırdışı edilme, sadece yabancılara uygulanan bir tedbirdir. Yabancının, işlediği fiil nedeniyle hapis cezasına mahkum edilmesi ve infazın tamamalanması veya koşullu salıverilmesinden sonra, İçişleri Bakanlığı’nca idari kararla sınırdışı edilebilmektedir.


Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri

Tüzel kişiler (hareket yetenekleri bulunmadıklarından) kusur yeteneğine sahip değil, bu nedenle fiil ehliyeti ve ceza sorumlulukları da bulunmamaktadır. Bu nedenle ceza hukuku kapsamında tüzel kişilere ceza (hapis cezası ve adli para cezası) verilmez. Ancak, belli koşulların gerçekleşmesi halinde, tüzel kişilerin, güvenlik tedbirlerine tabi tutulmaları mümkündür.

“(1) Bir kamu kurumunun verdiği izne dayalı olarak faaliyette bulunan özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle ve bu iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yararına işlenen kasıtlı suçlardan mahkûmiyet halinde, iznin iptaline karar verilir.

(2) Müsadere hükümleri, yararına işlenen suçlarda özel hukuk tüzel kişileri hakkında da uygulanır.

(3) Yukarıdaki fıkralar hükümlerinin uygulanmasının işlenen fiile nazaran daha ağır sonuçlar ortaya çıkarabileceği durumlarda, hakim bu tedbirlere hükmetmeyebilir.

(4) Bu madde hükümleri kanunun ayrıca belirttiği hallerde uygulanır” (TCM m.60).

Bu düzenlemeler çerçevesinde tüzel kişilere tatbik edilecek güvenlik tedbirleri; iznin iptali ile eşya müsaderesi ve kazanç müsaderesidir.


 BİLGİ: Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Nuri MEHMETOĞLU’na aittir. Emeğe saygı bakımından kaynak gösterilerek içeriklerin kısmen veya tamamen kullanılması serbesttir. (2010 Yılında Yazılmıştır)

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.