EKONOMİ, SANAYİ VE TİCARETE İLİŞKİN SUÇLAR
Av. Nuri MEHMETOĞLU
Giriş
Ceza hukuku (çok basit olarak) toplumsal yaşamda kişilerin, yapmaması gereken kuralları (suçları) belirler ve belirlenen kuralların ihlali halinde uygulanacak yaptırımları (cezaları) belirlemektedir. Ceza hukuku yaptırımlarının, özgürlüğü kısıtlayıcı özelliğe sahip olması açısından diğer hukuk dallarından farklıdır.
Toplumsal yaşamın, güvenlik ve hukuka uygun yaşanmasını hedefleyen ceza hukukunun belirlediği suç ve cezalar toplumunsal yaşamın her alanını kapsamaktadır.
Ekonomi; toplumun üretme ve paylaşma, ilişki ve eylemlerinin tümü anlamına gelir. Bu anlamda, ekonomik düzen ve ekonomik çıkarlar da korunması gereken hukuki değerler olarak ortaya çıkmaktadır. Toplumsal yaşamda önemi giderek artan ekonomik ilişkiler de doğal olarak ceza hukukunun konuları arasına girmektedir.
Ekonomik ilişkilere ilişkin ceza hukuku düzenlemeleri, doktrinde ekonomik suç, ekonomik ceza, ekonomik ceza hukuku ve benzeri terimlerle ifade edilebilmektedir. Buna göre, toplumun ekonomik ilişkileri içindeki, ticari ve mali düzenlemelere ilişkin hukuka aykırılıklar ve bunlara karşı alınacak (yaptırım ve) önlemlere ekonomi ceza hukuku demek mümkündür.
Yaptırımlarıyla ekonomik düzeni koruyan ekonomi ceza hukuku, ekonomik ilişkilerdeki güveni korumak açısından oldukça önemli bir fonksiyonu yerine getirmektedir.
Anayasa başta olmak üzere, ekonomiyi ilgilendiren, hatta cezai yaptırım öngören, çok sayıda kanun ve düzenleme mevcuttur.
Yazımızın konusu olan, Türk Ceza Kanununun (235-242. maddelerinden oluşan) “Ekonomi, Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçlar” başlığı altındaki (2. kitap, üçüncü kısım, dokuzuncu) bölümünde; ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, fiyatları etkileme, kamuya gerekli şeylerin yokluğuna neden olma, ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması, mal veya hizmet satımından kaçınma ve tefecilik suçları düzenlenmiş ve bu suçlarla ilgili tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması kuralları belirlenmiştir.
İhaleye fesat karıştırma
Devlet idaresi, kamu hizmetlerini yerine getirme ve yürütme maksadıyla, gerçek veya tüzel kişiler ile alım, satım, kiralama, imal ve yapım alanlarında birtakım sözleşmeler yapmaktadır. Ancak bu sözleşmeler, kendine özgü usül ve esaslara göre yapılmak zorundadır.
Devlet tarafından gerçekleştirilen alım, satım, kiralama, imal ve yapım, işlem ve sözleşmelerinin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ile 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunları, çerçevesinde yapılması öngörülmektedir.
kamu alım, satım, kiralama, imal ve yapım, işlem ve sözleşmelerinin yapılması ve yürütlmesi ile ilgili kimi (hukuka aykırı) eylemler
Hukuka aykırı olarak yapılabilecek kimi Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak düzenlenmiş ve cezai yaptırım öngörülmüştür. İhaleye fesat karıştırma suçu da bunlardan biridir.
“(1) Kamu kurumu veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara ilişkin ihaleler ile yapım ihalelerine fesat karıştıran kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Aşağıdaki hallerde ihaleye fesat karıştırılmış sayılır:
a) Hileli davranışlarla;
1. İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye veya ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek,
2. İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak,
3. Teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olduğu halde, sahip olmadığından bahisle değerlendirme dışı bırakmak,
4. Teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olmadığı halde, sahip olduğundan bahisle değerlendirmeye almak.
b) Tekliflerle ilgili olup da ihale mevzuatına veya şartnamelere göre gizli tutulması gereken bilgilere başkalarının ulaşmasını sağlamak.
c) Cebir veya tehdit kullanmak suretiyle ya da hukuka aykırı diğer davranışlarla, ihaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye, ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek.
d) İhaleye katılmak isteyen veya katılan kişilerin ihale şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek için aralarında açık veya gizli anlaşma yapmaları.
(3) İhaleye fesat karıştırma suçunun;
a) Cebir veya tehdit kullanmak suretiyle işlenmesi hâlinde temel cezanın alt sınırı beş yıldan az olamaz. Ancak, kasten yaralama veya tehdit suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bu suçlar dolayısıyla cezaya hükmolunur.
b) İşlenmesi sonucunda ilgili kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zarar meydana gelmemiş ise, bu fıkranın (a) bendinde belirtilen hâller hariç olmak üzere, fail hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) İhaleye fesat karıştırma dolayısıyla menfaat temin eden görevli kişiler, ayrıca bu nedenle ilgili suç hükmüne göre cezalandırılırlar.
(5) Yukarıdaki fıkralar hükümleri, kamu kurum veya kuruluşları aracılığı ile yapılan artırma veya eksiltmeler ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler veya kooperatifler adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara fesat karıştırılması halinde de uygulanır” (TCK m.235).
Bu hükümle korunmak istenen hukukî değer, kamusal faaliyetlerin dürüstlük ilkesine uygun olarak yürütüldüğüne dair ve özellikle, kamu adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımı gibi ihale işlemlerinin yapılmasıyla ilgili olarak, kamu görevlilerine duyulan güvendir.
Suçun konusu, mal veya hizmet alım veya satımına ilişkin ihale ya da kiralama ihalesidir. İhalenin konusunun, suçun oluşması açısından bir önemi yoktur. İhaleye fesat karıştırma suçunun oluşabilmesi için, yapılan ihalenin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu veya 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi bir ihale olması şart değildir. Söz konusu suçun oluşabilmesi için önemli olan, yapılan ihalenin kamu kurum veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara ilişkin ihale olmasıdır.
Kamu adına yapılan satım ve kiraya verme işlemlerinde bedel artırım esası; buna karşılık mal veya hizmet alımları ve kiralama gibi işlemlerde ise, bedel eksiltme esası kabul edilmiştir. Buna göre, artırmalarda tahmin olunan bedelden aşağı olmamak üzere, teklif olunan bedellerin en yükseği; eksiltmelerde ise, tahmin olunan bedelden fazla olmamak üzere, teklif olunan bedellerden tercihe layık görüleni bulunup; iş, o teklifi verenin üzerine bırakılmaktadır. En çok artıranın veya eksiltenin icabını kabul mahiyetindeki irade bildirimi ve bu iradenin oluşumunu sağlayan şartlar esas alınmak suretiyle sözleşme imzalanmasına kadarki idari işlemlerin tümü, ihale sürecini oluşturmaktadır. Sözleşmenin imzalanması ile birlikte ihale süreci de sona ermektedir.
Suç, ihaleye fesat karıştırmakla oluşur. Hangi hareketlerin ihaleye fesat karıştırma niteliğinde olduğu, maddenin ikinci fıkrasında tek tek sayılmıştır.
Bu fiiller sırasıyla şöyledir:
1. İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye veya ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek,
2. İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak,
3. Teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olduğu hâlde, sahip olmadığından bahisle değerlendirme dışı bırakmak,
4. Teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olmadığı hâlde, sahip olduğundan bahisle değerlendirmeye almak.
Fıkranın (b) bendine göre, ihale sürecinde, tekliflerle ilgili olup da, ihale mevzuatına veya şartnamelere göre gizli tutulması gereken bilgilere başkalarının ulaşmasını sağlamak, ihaleye fesat karıştırma suçunu oluşturur. Aslında bu durumda hile yoktur. Ancak, gizli kalması gereken bilgilerin başkalarının bilgisine sunulması, ihalenin objektif ve serbest rekabet şartlarında yapılmasını engeller.
Fıkranın (c) bendinde, cebir veya tehdit kullanmak suretiyle ya da hukuka aykırı diğer davranışlarla, ihaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye veya ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek, ihaleye fesat karıştırma olarak kabul edilmiştir. İsteklilerin ihalenin gün veya saatinde, ihalenin yapılacağı yer konusunda yanıltılması ve bu suretle teklif veya pazarlık için öngörülen süreyi geçirmesi, bu fiillere ilişkin örnek oluşturmaktadır.
Fıkranın (d) bendine göre, ihaleye katılmak isteyen veya katılan kişilerin ihale şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek için aralarında açık veya gizli anlaşma yapmaları, ihaleye fesat karıştırma suçunu oluşturmaktadır. Çünkü bu fiiller, ihalenin objektif ve serbest rekabet şartlarında yapılmasını engeller.
Bütün bu seçimlik hareketlerden herhangi birinin veya birkaçının gerçekleştirilmesi durumunda, ihaleye fesat karıştırma suçu işlenmiş olur.
İhaleye fesat karıştırma suçunun oluşabilmesi için, ilgili kurum veya kuruluşun herhangi bir zarar görmesi gerekmemektedir. Bu bakımdan, ihaleye fesat karıştırma sonucunda ilgili kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zarar meydana gelmiş olması, bu suçun nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir. Ancak, bu nitelikli hâl dolayısıyla cezanın artırılabilmesi için, zararın meydana gelmiş olması yeterlidir, meydana gelen zararın miktarının tam olarak belirlenmesine gerek bulunmamaktadır.
İhaleye fesat karıştırma suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlilerinin ve sair kişilerin bir menfaat temin etmiş olmaları da gerekli değildir. İhaleye fesat karıştırma dolayısıyla menfaat temin edilmiş olması hâlinde, ayrıca bu nedenle ilgili suç hükmüne göre ceza sorumluluğu cihetine gidilir.
Maddenin beşinci fıkrasında ihaleye fesat karıştırma suçunun uygulama alanı genişletilmiştir. Buna göre; yukarıdaki fıkralar hükümleri, kamu kurum veya kuruluşları aracılığı ile yapılan artırma veya eksiltmeler ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler veya kooperatifler adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara fesat karıştırılması hâlinde de uygulanacaktır.
İhaleye fesat karıştırma suçunun konusu (5. fıkrada sayılan kurum ve kuruluşların ihaleleri dahil) kamu ihaleleridir.
Bu suç, özgü suç niteliği taşımadığı için, ihaleye bizzat katılmayanlar dahil herkes fail olabilir. İhaleye fesat karıştırma suçu, genel manada toplumun çıkarı aleyhinedir. Bu durumda mağdur toplumu oluşturan herkes olacaktır. Ancak sadece ihaleye giren kişi ve kurumların çıkarı aleyhine de sonuç doğurabilir. Bu durumda da fiilden etkilenen kişi veya kurumlar doğrudan mağdur olacaktır.
İhaleye fesat karıştırma suçu, ancak (doğrudan kastla veya olası kastla) kasten işlenebilir. Özel kast veya failin saiki önemli değildir.
Bu suç bakımından özel bir hukuka uygunluk nedeni öngörülmemiştir.
Kamu zararı meydana gelmemiş olsa dahi, ihaleye fesat karıştırma suçunun, cebir veya tehditle işlenmesi halinde, verilecek ceza (alt sınır bakımından) daha yüksek olacaktır. Ancak, kasten yaralama veya tehdit suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bu suçlardan cezaya hükmolunur.
İhaleye fesat karıştırma suçunun, cebir veya tehditle işlenmesi dışında, kamu zararı meydana gelmeksizin, işlenmesi halinde ise daha az cezaya hükmolunur.
İhaleye fesat karıştırma suçu, neticesi harekete bitişik suç olarak kabul edilebildiğinden kural olarak teşebbüse elverişli değildir.
Bu suç, iştirak açısından bir özellik arzetmediğinden genel hükümler uygulanır. Ancak “ihaleye katılmak isteyen veya katılan kişilerin ihale şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek için aralarında açık veya gizli anlaşma yapmaları” çok failli suç olduğundan zorunlu olarak suç ortaklığı doğmaktadır.
Bu suçlarda cezalandırmanın dışında devlet memurluğuna giriş başta olmak üzere “affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak” (657 s. Devlet Memurları Kanunu madde:48/5) şartı, çok sayıda kamu ve özel işin yapılması için aranan temel özelliklerdir.
Edimin ifasına fesat karıştırma
Edimin ifasına fesat karıştırma suçu, bir nevi ihaleye fesat karıştırma suçunun devamı niteliğindedir. Burdaki suç, (her türlü ihale sonrası yapılan) sözleşme gereği, taahhüt altına girilen edimin ifasında hukuka aykırı davranışlardır.
“(1) Kamu kurum veya kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, bunların iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler ya da kooperatiflere karşı taahhüt altına girilen edimin ifasına fesat karıştıran kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Aşağıdaki fiillerin hileli olarak yapılması halinde, edimin ifasına fesat karıştırılmış sayılır:
a) İhale kararında veya sözleşmede evsafı belirtilen maldan başka bir malın teslim veya kabul edilmesi.
b) İhale kararında veya sözleşmede belirtilen miktardan eksik malın teslim veya kabul edilmesi.
c) Edimin ihale kararında veya sözleşmede belirtilen sürede ifa edilmemesine rağmen, süresinde ifa edilmiş gibi kabul edilmesi.
d) Yapım ihalelerinde eserin veya kullanılan malzemenin şartname veya sözleşmesinde belirlenen şartlara, miktar veya niteliklere uygun olmamasına rağmen kabul edilmesi.
e) Hizmet niteliğindeki edimin, ihale kararında veya sözleşmede belirtilen şartlara göre verilmemesine veya eksik verilmesine rağmen verilmiş gibi kabul edilmesi.
(3) Edimin ifasına fesat karıştırma dolayısıyla menfaat temin eden görevli kişiler, ayrıca bu nedenle ilgili suç hükmüne göre cezalandırılırlar” (TCK m.236).
Sözleşmenin imzalanmasıyla ihale süreci sona ermekte ve edimin ifası süreci başlamaktadır. Bu süreçte edimin ifasına fesat karıştırılması bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.
Söz konusu suç, kamu kurum veya kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, bunların iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler ya da kooperatiflere karşı taahhüt altına girilen edimin ifasına fesat karıştırmak suretiyle işlenebilir. Bu bakımdan söz konusu suçun uygulama alanı sadece kamu kurum veya kuruluşlarına karşı girişilen taahhütlerin yerine getirilmesiyle sınırlı tutulmamıştır.
Edimin ifasına fesat karıştırma niteliğindeki hareketler sayılmıştır.
Buna göre, ihale kararında veya sözleşmede; evsafı belirtilen maldan başka bir malın teslim veya kabul edilmesi, belirtilen miktardan eksik malın teslim veya kabul edilmesi, edimin belirtilen sürede ifa edilmemesine rağmen, süresinde ifa edilmiş gibi kabul edilmesi, yapım ihalelerinde eserin veya kullanılan malzemenin şartname veya sözleşmesinde belirlenen şartlara, miktar veya niteliklere uygun olmamasına rağmen kabul edilmesi, hizmet niteliğindeki edimin, ihale kararında veya sözleşmede belirtilen şartlara göre verilmemesine veya eksik verilmesine rağmen verilmiş gibi kabul edilmesi fiillerinin hileli olarak yapılması halinde, edimin ifasına fesat karıştırılmış olacaktır.
Ayrıca, edimin ifasına fesat karıştırma suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlilerinin ve sair kişilerin bir menfaat temin etmiş olmaları gerekli değildir. Aksi takdirde, yani edimin ifasına fesat karıştırma dolayısıyla menfaat temin edilmiş olması hâlinde, ayrıca bu nedenle ilgili suç hükmüne göre ceza sorumluluğu cihetine gidilir.
Edimin ifasına fesat karıştırma suçunun konusu taahhüt altına girilen edimlerin ifasıdır.
Bu suç, özgü suç olduğundan, edimin ifasını kabule yetkili kamu görevlisi fail olabilir. Edimi ifa etme yükümlülüğü altında olan kişi(ler) suç ortağı olabilir. Edimin ifasına fesat karıştırma suçu, genel manada toplumun çıkarı aleyhine olduğundan, mağdur toplumu oluşturan herkes olacaktır.
Edimin ifasına fesat karıştırma suçu, ancak kasten işlenebilir.
Bu suç bakımından özel bir hukuka uygunluk nedeni öngörülmemiştir.
Edimin ifasına fesat karıştırma dolayısıyla menfaat temin eden görevli kişiler, ayrıca bu nedenle ilgili suç hükmüne göre cezalandırılırlar
Bu suçlarda cezalandırmanın dışında devlet memurluğuna giriş başta olmak üzere “affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak” (657 s. Devlet Memurları Kanunu madde:48/5) şartı, çok sayıda kamu ve özel işin yapılması için aranan temel özelliklerdir.
Fiyatları etkileme
“(1) İşçi ücretlerinin veya besin veya malların değerlerinin artıp eksilmesi sonucunu doğurabilecek bir şekilde ve bu maksatla yalan haber veya havadis yayan veya sair hileli yollara başvuran kimseye üç aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası verilir.
(2) Fiil sonucu besin veya malların değerleri veya işçi ücretleri artıp eksildiği takdirde ceza üçte biri oranında artırılır.
(3) Fail, ruhsatlı simsar veya borsa tellalı ise ceza ayrıca sekizde bir oranında artırılır” (TCK m.237).
Kanun, işçi ücretlerinin veya besinler veya başka malların değerlerinin artıp eksilmesini sağlamak maksadıyla yalan haber veya havadis yayınlanmasını veya aynı maksatla diğer bir takım hileli yollara başvurulmasını cezalandırmaktadır.
Böylece esasta korumak istenen hukukî yarar, serbest rekabet koşulları çerçevesinde fiyatların belirlenmesini ihlâl edici hareketleri engellemektir.
Borsalarda kabul edilen belge ve senetler hakkında sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek yalan, yanlış, yanıltıcı, mesnetsiz bilgi verme, haber yayma, yorum yapma gibi fiiller 28.7.1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun “Cezaî sorumluluk” başlıklı 47. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde özel ceza düzenlemesi bulunmaktadır.
Suçun maddî unsuru yalan haber veya havadis yayınlamak ve başka hileli yollara başvurmaktır.
Fail, yalan haber veya havadisleri, işçi ücretlerinin, besin veya malların değerlerinin yapay olarak düşmesini veya artmasını sağlamak maksadıyla yaymış bulunmalıdır. Hileli yollara da aynı maksatla başvurulmuş olmalıdır.
Fiil bir tehlike suçunu oluşturduğundan, suçun tamamlanması için neticenin meydana gelmesi gerekmemektedir. Maddî unsuru oluşturan hareketlerin yapılması ve tehlikenin ortaya çıkması suçun tamamlanması için yeterlidir.
Failin elde etmek istediği neticenin meydana gelmesi hâlinde cezanın artırılacağı açıklanmakta ve hareketle beraber neticenin meydana gelmesi, bir netice sebebiyle ağırlaşmış hâl sayılmaktadır.
Maddenin son fıkrasında ise, failin ruhsatlı simsar veya borsa tellalı olması, yani sıfatı, hakkında hükmedilecek cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli unsur sayılmıştır. Şüphesiz ki, maddenin son fıkrasında geçen borsa tellalı 28/7/1981 tarihli ve 2499 sayılı Kanunun kapsamı dışında kalan borsa tellallığını ifade etmektedir.
Kamuya gerekli şeylerin yokluğuna neden olma
“Taahhüt ettiği işi yerine getirmeyerek, kamu kurum ve kuruluşları veya kamu hizmeti veya genel bir felaketin önlenmesi için zorunlu eşya veya besinlerin ortadan kalkmasına veya önemli ölçüde azalmasına neden olan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir” (TCK m.238).
Kanun, taahhüt olunan işin yapılmaması suretiyle kamu kurum ve kuruluşları veya kamu hizmeti veyahut genel bir felâketin önlenmesi için zorunlu eşya veya gıda maddelerinin ortadan kalkmasına veya bu sonucu doğuracak derecede azalmasına neden olunmasını suç hâline getirmiş bulunmaktadır.
Suçun maddî unsuru, taahhüt olunan işin yapılmamasıdır. Elbette ki, bu yapmamanın kasta bağlı bulunması suçun oluşması için gereklidir.
Suçun oluşması için herhangi bir taahhüdün yerine getirilmemesi söz konusu olmayıp, taahhüdün konusunun resmî daire veya kamu hizmeti veya genel bir felâketin önlenmesi için gerekli besin ve başka eşya olması gerekmektedir. Failin, kamu idaresine karşı maddede belirtilen erzak veya eşyayı sağlama hususunda taahhüt altına girmiş bulunması yeterli olup, bu işi meslek edinmesi gerekmez.
Taahhüdün, failin elinde olmayan mücbir nedenler dolayısıyla yerine getirilmemesi hâlinde fiilin, kusurun ortadan kalkması dolayısıyla, cezalandırılmayacağı açıktır.
Ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması
“(1) Sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği vakıf olduğu ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilere veren veya ifşa eden kişi, şikayet üzerine, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu bilgi veya belgelerin, hukuka aykırı yolla elde eden kişiler tarafından yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi halinde de bu fıkraya göre cezaya hükmolunur.
(2) Birinci fıkra hükümleri, fenni keşif ve buluşları veya sınai uygulamaya ilişkin bilgiler hakkında da uygulanır.
(3) Bu sırlar, Türkiye'de oturmayan bir yabancıya veya onun memurlarına açıklandığı takdirde, faile verilecek ceza üçte biri oranında artırılır. Bu halde şikayet koşulu aranmaz.
(4) Cebir veya tehdit kullanarak bir kimseyi bu madde kapsamına giren bilgi veya belgeleri açıklamaya mecbur kılan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır” (TCK m.239).
Maddenin birinci fıkrasında ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi, suç olarak tanımlanmıştır. Bir bilgi veya belgenin bu nitelikte olup olmadığı, ilgili kanunda belirlenen bu hususa ilişkin ölçütler göz önünde bulundurularak hâkim tarafından belirlenir.
Maddenin ikinci fıkrasında, fennî keşif ve buluşlar ile sınaî uygulamaya ilişkin bilgiler koruma altına alınmıştır. Genel anlamda fennî veya sınaî sır, sanayicinin işletmesinin yararı gereği gizli tutmak istediği hususlardır.
Sırrın Türkiye’de oturmayan bir yabancıya veya memurlarına açıklanması hâlinde daha ağır ceza öngörülmüştür.
Bir kimsenin cebir veya tehditle bu madde kapsamına giren bir sırrı açıklamaya mecbur edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmış ve daha ağır ceza öngörülmüştür.
Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrının açıklanması suçu düzenlemesi ile haksız rekabetin önlenmesi, rekabete dayalı ekonomi ve ticaretin, adil ve güvenlik içinde yürümesinin sağlanması hedeflenmektedir. Müşteri sırrının açıklanması suçu ayrıca özel hayatının gizliliği hakkını da korunmaktadır.
Suç, seçimlik hareketli soyut bir tehlike suçudur.
Kasten işlenebilir, özel kast aranmamış olduğundan olası kastla da işlenmesi mümkündür ancak, ihmal ile işlenmesi mümkün değildir.
Mal veya hizmet satımından kaçınma
“Belli bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınarak kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkmasına neden olan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” (TCK m.240).
Belli bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınmak fiili suç olarak tanımlanmıştır.
Ancak, bu suçtan dolayı failin cezalandırılabilmesi için, belli bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınmak suretiyle kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkması gerekir. Böylece, kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkması, söz konusu suçun bir objektif cezalandırılabilme şartını oluşturmaktadır. Örneğin, özel hukuk tüzel kişileri eliyle verilen sağlık hizmetlerini aksatarak, belli bir güzergahta toplu taşımacılık hizmetini durdurarak, ekmek gibi temel ihtiyaç maddelerinin üretimini durdurarak, akaryakıt satışını durdurarak kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkmasına neden olunabilir.
Kamuya gerekli şeylerin yokluğuna neden olma suçunda, taahhüt edilen işin yerine getirilmemesi suretiyle, kamu kurum ve kuruluşları, kamu hizmeti veya genel bir felaketin önlenmesi için zorunlu eşya ve besinlerin ortadan kalkmasına veya önemli ölçüde azalmasına neden olma eylemi sözkonusu iken, mal veya hizmet satımından kaçınma suçunda ise, belli bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınmakla, kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkmasına neden olma sözkonusu olmaktadır.
Ekonomik suçlarla korunan (genel) hukuki değer olan ekonomik düzenin işleyişi ve kurumların korunmasına ilişkin kamusal yarar burda da geçerlidir.
Suç fail bakımdan özgü suç olduğundan, suçun faili, suça konu malın üretiminden dağıtımına kadar olan işleri yapan kişiler olabilir. Mağduru toplumdur.
Kasten işlenebilir, faildeki saiki önemli değildir.
Mal veya hizmet satımından kaçınma suçu bakımından herhangi bir ağırlaştırıcı veya hafifletici neden öngörülmemiştir.
Tefecilik
“(1) Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (2)
(2) Suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır” (TCK m.241).
Madde metninde tefecilik fiili suç olarak tanımlanmıştır. Faiz veya başka bir namla da olsa kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesi, tefecilik suçunu oluşturur. Tefecilik suçu, iktisadi hayatımızda, “senet kırdırma” denen usulle de işlenebilir. Örneğin henüz vadesi gelmemiş bir bononun vadesinden önce başkasına verilerek karşılığında bono üzerinde yazılı meblağdan daha az bir paranın alınması durumunda tefecilik suçu oluşur. Çünkü, bu durumda bononun el değiştirmesi, kişiler arasında doğmuş olan bir alacak borç ilişkisine dayanmamaktadır. İfade yerinde ise, bu durumlarda, birer ödeme aracı olan bononun veya çekin kendisi satılmakta ve satın alınmaktadır.
İzlenen suç politikası gereğince, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi cezalandırılmaktadır. Buna karşılık, ödünç para alan kişi cezalandırılmamaktadır.
Faiz veya başka bir isimle de olsa kazanç elde etmek için başkasına ödünç para verilmesi, anlamındaki gelen ve daha önce 2279 sayılı “Ödünç Para Verme İşleri Kanunu (madde:17) nda düzenlenen tefecilik suçu, 5237 Türk Ceza Kanunu’nun (01.06.2005’te) yürürlüğe girmesi ile yürürlükten kaldırılmış ve halen tefecilik suçu, bu hüküm (TCK m.241) kapsamında cezalandırılmaktadır.
Tefecilik suçuyla korunan hukuki yarar, ekonomik düzenin serbest rekabet kurallarına uygun işleyişi ve kamu güvenliğinin korunmasıdır.
Suç fail bakımdan özellik taşımadığından, herkes fail olabilir. Mağduru toplum ve ödünç alan kişidir.
Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
“Bu bölümde yer alan suçların işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur” (TCK m.242).
Ancak, bunun için, tüzel kişi lehine haksız bir yararın sağlanması gerekir.
Bu suçların tüzel kişi faaliyetleri çerçevesinde işlenmesi halinde tüzel kişilere ceza yaptırımı uygulanamadığından, “tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri” uygulanacaktır. Bu kapsamda;
“(1) Bir kamu kurumunun verdiği izne dayalı olarak faaliyette bulunan özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle ve bu iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yararına işlenen kasıtlı suçlardan mahkûmiyet halinde, iznin iptaline karar verilir.
(2) Müsadere hükümleri, yararına işlenen suçlarda özel hukuk tüzel kişileri hakkında da uygulanır” (TCK m.60/1-2). Ancak bu hükümlerin “… uygulanmasının işlenen fiile nazaran daha ağır sonuçlar ortaya çıkarabileceği durumlarda, hakim bu tedbirlere hükmetmeyebilir” (TCK m.60/1-2).
BİLGİ: Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Nuri MEHMETOĞLU’na aittir. Emeğe saygı bakımından kaynak gösterilerek içeriklerin kısmen veya tamamen kullanılması serbesttir. (2010’da Yazılmış 2020’de Gözden Geçirilmiştir.)