DAVA ve CEZANIN DÜŞÜRÜLMESİ
Av. Nuri MEHMETOĞLU
Yargılama ve cezalandırma yetkisine sahip olan devlet, bazı şartların varlığında veya bazı nedenlere bağlı durumlarda, yargılama ve cezalandırma yetkisini (kısmen) kullanmaktan vazgeçebilmektedir. Ceza hukukunda dava ve cezayı düşüren nedenler olarak adlandırılıp, bu başlık altında düzenlenen koşulların gerçekleşmesi halinde dava ve ceza düşer.
Dava ve cezayı düşüren nedenler; suçun varlığını ortadan kaldırmaz ve fiili suç olmaktan çıkarmaz. Bu nedenlerin gerçekleşmesi halinde sadece, düşen suç bakımından etkilidir. Yalnız koşulları gerçekleştiği için düşen dava ve cezayı düşürür, genel bir etkisi yoktur.
Bu nedenlerin uygulanmasında failin lehine olan düzenlemeler uygulnır.
Dava ve cezayı düşüren nedenler; Türk Ceza Kanunu’nda "Dava ve Cezanın Düşürülmesi" başlığı altında (64-75. maddelerde) düzenlenmiştir.
Sanığın veya hükümlünün ölümü, af, dava zamanaşımı, ceza zamanaşımı ve şikâyetten vazgeçme, davanın ve cezanın düşmesi sonucu doğuran nedenlerdir.
Sanığın veya hükümlünün ölümü
Cezaların şahsiliği ilkesinin sonucu olarak, kusurlu hareketiyle suç işleyen kişinin yerine bir başkası suçtan sorumlu tutulup cezalandırılamayacağından, kişinin ölümü halinde, suçtan sorumlu tutulup cezalandırılabilinecek kimse olmayacaktır.
Bu nedenle, devlet ile suç teşkil eden fiili işleyen fail arasında bir yargılama ve cezalandırma ilişkisi de sözkonusu olamayacak ve dava veya ceza düşecektir.
Şüpheli, sanık veya hükümlünün ölümü dava ve cezayı düşüren nedenlerin başında gelir.
“(1) Sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
(2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur” (TCK m.64). şeklindeki kanun maddesi bu durumu düzenlemiştir.
Buna göre; ölüm anında, soruşturma başlamış fakat kamu davası henüz açılmamış ise (şüpheli sıfatını haiz iken ölürse) kovuşturma olanağının kalmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilecek.
Suçun faili hakkında; soruşturma tamamlanmış, kamu davası açılmış fakat henüz hüküm verilmemiş ve yargılama devam ediyorsa; (sanık sıfatını haiz iken ölürse) kamu davasının düşürülmesine karar verilecektir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir. Davada, müsadereye tabi eşya ve/veya maddi menfaatler yoksa düşme ile dava sonlandırılır.
Fail, hakkında yargılama tamamlanarak, hakkında cezaya mahkumiyet kararı verilmişse; (hükümlü sıfatını haiz iken ölürse) henüz infaz edilmemiş hapis ve infaz edilmemiş adlî para cezaları ortadan kalkar. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hükmün, infazına devam olunur. Zira, müsadere ve yargılama giderleri kişinin şahsına değil, malvarlığına yöneliktir.
Af
Af, kamu davasını, ya da kesinleşmiş bir cezanın infazını, kısmen veya tamamen ortadan kaldırır. Bu nedenle af, kamu davasını düşüren ve cezayı kaldıran bir etkendir.
Af, suça değil, cezaya yöneliktir. Afla, suç ortadan kalmamakta, fiilin cezalandırılabilir suç olma özelliği devam etmekte, ancak suçla ilgili ceza affedilmektedir.
Af, yargının kararına ilişkin sonuçlar dağursa da, içeriği bakımından yargı ile ilgili olmadığından, yargı işlemi olarak değil, yasama ve/veya yürütme işlemi olarak nitelendirilmektedir.
Af yetkisine ilişkin kurallar, Anayasa’da (m.87 ve 104) düzenlenmiştir. Genel ve özel af için TBMM yetkili kılınmış iken, belirli durumlarla ve sınırlı olmak üzere, Cumhurbaşkanına da özel af yetkisi tanınmıştır.
Genel af ve özel affın hukuki sonuçlarına ilişkin hukuk kuralları ise, Türk Ceza Kanunu’nda belirtilmiştir.
“(1) Genel af halinde, kamu davası düşer, hükmolunan cezalar bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalkar.
(2) Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir ya da adlî para cezasına çevrilebilir.
(3) Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunlukları, özel affa rağmen etkisini devam ettirir” (TCK m.64).
Düzenlemelerde; genel ve özel af olmaak üzere iki af türü bulunmaktadır.
Genel Af
Genel af, kesinleşmiş cezayı bütün sonuçları ile ortadan kaldırır, görülmekte olan davayı düşürür, açılmamış davanın da açılmasını engeller, davayı düşürür, varsa hükmü ortadan kaldırır.
Genel af, hüküm giymiş mahkumlarla birlikte, soruşturması devam eden şüpheliler ile kovuşturması bitmemiş veya istinaf ve temyiz aşaması henüz devam eden sanıkları da kapsamaktadır.
Genel af, kural olarak toplu çıkarılır, ancak belli kesimlerin, ya da belli hükümlülerin, hatta bir kişinin dahi yararlanabileceği genel affın çıkarılması da mümkündür. Genel af kavramındaki “genel”, tüm sanık, hükümlü veya affedilecek suçlar için değil, cezayı bütün sonuçları ile ortadan kaldırması anlamındadır.
Genel affa uğrayan cezalar bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalkar, adli sicilden silinir, tekerrüre esas alınmaz,
Orman yakma, ormanı yok etme ve orman alanını daraltma eylemlerini kapsayan orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz.
Özel Af
Özel af, hükümle kesinleşmiş bir cezayı ortadan kaldırır, azaltır veya daha hafif cezaya çevirir. Sadece cezaya yöneliktir ve genel af gibi cezanın bütün sonuçları ile ortadan kaldırılmasını doğurmamaktadır.
Özel af yetkisi de, genel af gibi TBMM’ye aittir ancak Cumhurbaşkanına “sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak” şeklinde belirli nedenlere bağlı özel af çıkarma yetkisi tanınmıştır.
Özel afta, hapis cezasının infazı ortadan kalkar, cezaya bağlı sonuçlar ile hükümde belirtilen diğer hak yoksunlukları, devam eder. Özel af ile hapis cezasının çektirilmesine son verilebilir veya süresi kısaltılabilir ya da adli para cezasına çevrilebilir. Özel af ile adli para cezaları sona ermez.
Özel afla dava düşmez, ceza tekerrüre esas alınır ve adli sicilde varlığını korur.
Dava zamanaşımı
Devlet, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesi sonucunda, suç işleyeni cezalandırır. Cezalandırma gücü ve yetkisini, kamu davası açmak ve bu dava sonunda verilen cezayı infaz etmek suretiyle kullanır. Kullanılmazsa da cezalandırma yetkisi ortadan kalkmaz. Cezalandırmadan beklenen yararın kalmaması veya azalması, zamanla, failin, fiille ilişki ve bağının zayıflaması gibi ve uzun bir zaman geçtikten sonra cezalandırmanın yararı olmayacağı veya zayıflayacağı gibi varsayımlarla bu yetki kullanılamayabilir.
Zamanaşımı kurumu, devletin, belli sürenin geçmesinde ve şartların varlığında, cezalandırma yetkisinden vazgeçtiğinin ifadesidir. Bu vazgeçme, işlenen suç için belli sürenin geçmesi ile, fail hakkında kamu davasının açılmaması, açılan davanın düşürülmesi veya (kesinleşmiş olsa bile) cezanın infaz edilmemesi şekillerinde ortaya çıkmaktadır.
Kanunda öngörülen sürenin geçmesiyle, soruşturmanın yürütülmemesi, kamu davasının açılmaması, açılmış kamu davasının düşürülmesini sağlayan zamanaşımı kurumuna dava zamanaşımı denilmektedir.
Suçun işlendiği tarihten itibaren, belli bir zamanın geçmiş olması durumunda, sanık hakkında kovuşturma işlemlerine devam edilmesine engel olan zamanaşı türüdür “dava zamanaşımı”. Dava zamanaşımı, işlenen suçun cezalandırılabilirliğini ortadan kaldırır. Dava zamanaşımının gereği olarak, suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir zamanın geçmesi durumunda, suç işleyen, veya suç işlediğinden şüphelenilen kişi hakkında artık kovuşturma işlemlerinin yapılmasına devam edilmez ve “davanın düşmesine karar” verilir.
Dava zamanaşımının genel kuralları Türk Ceza Kanununun 66. maddesinde düzenlenmiştir.
“(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl, Geçmesiyle düşer.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri de göz önünde bulundurulur.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır.
(5) Aynı fiilden dolayı tekrar yargılamayı gerektiren hallerde, mahkemece bu husustaki talebin kabul edildiği tarihten itibaren fiile ilişkin zamanaşımı süresi yeni baştan işlemeye başlar.
(6) Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs halinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlar.
(7) Bu Kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet veya on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi halinde dava zamanaşımı uygulanmaz” TCK m.66).
Dava zamanaşımı, genel bir düzenleme olmasına karşılık, istinasi olarak bazı suçların, dava zamanaşımına tabi olmadığına hükmedildiğinden, bu istisnai suçlar, zamanaşımı kurumu hükümlerine tabi değildir. TCK m.66/7’ye göre: yurtdışında işlenen, millete ve devlete karşı işlenen suçlardan, ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet veya on yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından, zamanaşımı kuralları işlemeyecektir. Bunun dışında suç tipinde özel olarak belirtilen soykırım ve insanlığa karşı suçlar da zamanaşımına tabi değildir.
TCK’ndaki düzenlemede, dava zamanaşımına ilişkin süreler, suça verilecek cezanın ağırlığına göre belirlenmiştir. Kanunda aksi belirtilmemişse tipik suça verilmesi öngörülen cezanın üst sınırı esas alınmaktadır. Buna göre zamanaşımı süresi, üst sınırı:
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
Beş-yirmi yıl arasında hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
Beş yıldan az hapis cezası veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıldır.
Dava zamanaşımının kanunda belirtilen süreler; suçu işlediği sırada oniki-onbeş arası yaştaki çocuklar hakkında bu sürelerin yarısı, onbeş-onsekiz arası yaştaki çocuklar hakkında üçte ikisi oranında uygulanır.
Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde, suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri göz önünde bulundurulur. Seçimlik cezaları gerektiren suçlarda hapis cezası esas alınır.
Tekrar yargılamayı gerektiren hallerde, davanın kabul edildiği tarihten itibaren zamanaşımı süresi yeniden başlar.
Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs suçlarında son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği günden, zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üst soyları veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlar
Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi
Kanunda öngörülen dava zamanaşımı süreleriyle ilgili iki önemli temel kurala yer verilmiştir. Zamanaşımını durduran veya keserek yeniden başlatan süreler.
Zamanaşımını durduran neden ortaya çıktığunda zamanaşımı süresi durur, neden ortadan kalktığında (kaldığı yerden) tekrar başlar. Zamanaşımını kesen sebepler hasıl olduğunda ise zamanaşımı süresi kesilir, sebep ortadan kalktığında süre yeniden (sıfırdan) başlar.
“(1) Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir mercide çözülmesi gereken bir meselenin sonucuna bağlı bulunduğu hallerde; izin veya kararın alınmasına veya meselenin çözümüne veya kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı durur.
(2) Bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
Halinde, dava zamanaşımı kesilir.
(3) Dava zamanaşımı kesildiğinde, zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması halinde, zamanaşımı süresi son kesme nedeninin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar.
(4) Kesilme halinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzar” TCK m.67).
Kanunun düzenlemesine göre; soruşturma ve kovuşturması, izin veya karara yahut başka bir mercide çözülmesi gereken bir sonuca bağlı (bekletici mesele) bulunduğunda, izin veya kararın alınmasına yahut meselenin çözümüne kadar geçen süre ile hakkında kaçak olduğuna ilişkin karar verilmiş olan fail için bu karar kaldırılıncaya kadar, dava zamanaşımı durur. Ayrıca somut olaya uygulanacak normun denetimi için Anayasa Mahkemesinin kararının beklendiği hallerde de dava zamanaşımı süresi duracak, sebep ortadan kalktığında kaldığı yerden devam edecektir.
Bir suçla ilgili olarak; şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi, sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi hallerinde, dava zamanaşımı kesilir. Zamanaşımı kesen işlemden sonra yeniden başlar. Birden fazla neden varsa, son kesme nedeninin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar.
Kesilme hal(ler)inde, zamanaşımı süresi, konu suça ilişkin zamanaşımı süresinin en fazla yarısına kadar uzar.
Ceza zamanaşımı
Ceza Zamanaşımı, dava zamanaşımından farklı olarak, bir cezaya mahkumiyetten sonra cezanın infaz edilebilmesi için geçecek sürelere ilişkindir. Ceza zamanaşımının dolması, kesinleşmiş mahkumiyet kararından sonra, belli bir süre geçtikten sonra, failin, infaz edilememesi halinde, artık infaz edilmesini engeller.
Kanunda yazılı sürelerin geçmesiyle birlikte cezanın infaz edilmemesi sonucunu ortaya çıkaran sürelere ceza zamanaşımı adı verilir.
“(1) Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki sürelerin geçmesiyle infaz edilmez:
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında kırk yıl.
b) Müebbet hapis cezalarında otuz yıl.
c) Yirmi yıl ve daha fazla süreli hapis cezalarında yirmidört yıl.
d) Beş yıldan fazla hapis cezalarında yirmi yıl.
e) Beş yıla kadar hapis ve adlî para cezalarında on yıl.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle ceza infaz edilmez.
(3) Bu Kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı yurt dışında işlenmiş suçlar dolayısıyla verilmiş ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis veya on yıldan fazla hapis cezalarında zamanaşımı uygulanmaz.
(4) Türleri başka başka cezaları içeren hükümler, en ağır ceza için konulan sürenin geçmesiyle infaz edilmez.
(5) Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır” TCK m.68).
Kanunda, dava zamanaşımında olduğu gibi bazı suçların istinai olarak zamanaşımına tabi tutulmadığı, sürelere bağlı olmaksızın bu cezaların infazının mümkün olduğuna yönelik düzenlemelere yer verilmiştir. Dava zamanaşımına da tabi tutulmayan “yurtdışında işlenen, millete ve devlete karşı işlenen suçlardan ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet veya on yıldan fazla hapis cezasını gerektiren” suçlar bakımından, ceza zamanaşımı kuralları da işlemeyecektir. Bunun dışında suç tipinde özel olarak belirtilen, soykırım ve insanlığa karşı suçlar, ceza zamanaşımına da tabi değil.
TCK’ndaki düzenlemede, ceza zamanaşımına ilişkin süreler, hükmedilen cezanın ağırlığına göre belirlenmiştir. Buna göre kesinleşen cezanın miktarı:
Ağırlaştırılmış müebbet hapis ise kırk yıl,
Müebbet hapis cezasını ise otuz yıl,
Yirmi yıl ve daha fazla süreli hapis ise yirmidört yıl,
Beş yıldan fazla hapis ise yirmi yıl,
Beş yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası ise on yıldır.
Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunluklarının süresi de ceza zamanaşımı doluncaya kadardır. Bu hükümle, hak yoksunlukları da zamanaşımına tabi tutulmuştur.
Hakkında mahkumiyete hükmedilen kişinin, fiili işlediği sıradaki yaşı oniki-onbeş arası ise bu sürelerin yarısı; onbeş-onsekiz arası ise bu sürelerin üçte ikisi geçmiş ise, ceza infaz edilmez.
Türleri farklı cezaları içeren hükümlerde, hükmedilen en ağır ceza süresi esas alınır.
Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve bu halde kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır.
Ceza zamanaşımı ve hak yoksunlukları
“Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunluklarının süresi ceza zamanaşımı doluncaya kadar devam eder ” TCK m.69).
Müsaderede zamanaşımı
“Müsadereye ilişkin hüküm, kesinleşmeden itibaren yirmi yıl geçtikten sonra infaz edilmez” TCK m.70).
Ceza zamanaşımının kesilmesi
“(1) Mahkûmiyet hükmünün infazı için yetkili merci tarafından hükümlüye kanuna göre yapılan tebligat veya bu maksatla hükümlünün yakalanması ceza zamanaşımını keser.
(2) Bir suçtan dolayı mahkûm olan kimse üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlediği takdirde, ceza zamanaşımı kesilir” TCK m.71).
Buna karşılık, (1) Birden fazla mahkumiyeti olan kişi bu mahkumiyetlerden birine ilişkin cezayı infaz kurumunda çektiği sürece, diğer cezaları açısından ceza zamanaşımı işlemez. (2) Cezanın infazının ertelenmesi veya durdurulması halinde, bu cezaya ilişkin zamanaşımı işlemez” (5320 s. Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m.15).
Zamanaşımının hesabı ve uygulanması
“(1) Dava ve ceza zamanaşımı süreleri gün, ay ve yıl hesabıyla belirlenir. Bir gün, yirmidört saat; bir ay, otuz gündür. Yıl, resmi takvime göre hesap edilir.
(2) Dava ve ceza zamanaşımı re'sen uygulanır ve bundan şüpheli, sanık ve hükümlü vazgeçemezler” TCK m.72).
Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlar
“(1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.
(2) Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.
(3) Şikayet hakkı olan birkaç kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hakları düşmez.
(4) Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.
(5) İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
(6) Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.
(7) Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz” TCK m.73).
İhbar veya şikayet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir.
Suça ilişkin ihbar veya şikayet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir. Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikayet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında, Türkiye’nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikayette bulunulabilir. Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
Yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra suçun şikayete bağlı olduğunun anlaşılması halinde; mağdur açıkça şikayetten vazgeçmediği takdirde, yargılamaya devam olunur.
Dava veya cezanın düşmesinin etkisi
“(1) Genel af, özel af ve şikayetten vazgeçme, müsadere olunan şeylerin veya ödenen adlî para cezasının geri alınmasını gerektirmez.
(2) Kamu davasının düşmesi, malların geri alınması ve uğranılan zararın tazmini için açılan şahsi hak davasını etkilemez.
(3) Cezanın düşmesi şahsi haklar, tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin hükümleri etkilemez. Ancak, genel af halinde yargılama giderleri de istenemez” TCK m.74).
Önödeme
“(1) Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçların faili;
a) Adlî para cezası maktu ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını,
b) Hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için otuz Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı,
c) Hapis cezası ile birlikte adlî para cezası da öngörülmüş ise, hapis cezası için bu fıkranın (b) bendine göre belirlenecek miktar ile adlî para cezasının aşağı sınırını,Soruşturma giderleri ile birlikte, Cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebliğ üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmaz. Failin on gün içinde talep etmesi koşuluyla bu miktarın birer ay ara ile üç eşit taksit hâlinde ödenmesine Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilir. Taksitlerin süresinde ödenmemesi hâlinde önödeme hükümsüz kalır ve soruşturmaya devam edilir. Taksirli suçlar hariç olmak üzere, önödemeye bağlı olarak kovuşturmaya yer olmadığına veya kamu davasının düşmesine karar verildiği tarihten itibaren beş yıl içinde önödemeye tabi bir suçu işleyen faile bu fıkra uyarınca teklif edilecek önödeme miktarı yarı oranında artırılır.
(2) Özel kanun hükümleri gereğince işin doğrudan mahkemeye intikal etmesi halinde de fail, hakim tarafından yapılacak bildirim üzerine birinci fıkra hükümlerine göre saptanacak miktardaki parayı yargılama giderleriyle birlikte ödediğinde kamu davası düşer.
(3) Cumhuriyet savcılığınca madde kapsamına giren suç nedeniyle önödeme işlemi yapılmadan dava açılması veya dava konusu fiilin niteliğinin değişmesi suretiyle madde kapsamına giren bir suça dönüşmesi halinde de yukarıdaki fıkra uygulanır.
(4) Suçla ilgili kanun maddesinde yukarı sınırı altı ayı aşmayan hapis cezası veya adlî para cezasından yalnız birinin uygulanabileceği hallerde ödenmesi gereken miktar, yukarıdaki fıkralara göre adlî para cezası esas alınarak belirlenir. (1)
(5) Bu madde gereğince kamu davasının açılmaması veya ortadan kaldırılması, kişisel hakkın istenmesine, malın geri alınmasına ve müsadereye ilişkin hükümleri etkilemez.
(6) Bu madde hükümleri;
a) Bu Kanunda yer alan;
1. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi (98 inci maddenin birinci fıkrası),
2. Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması (madde 171),
3. Çevrenin taksirle kirletilmesi (182 nci maddenin birinci fıkrası),
4. Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma (264 üncü maddenin birinci fıkrası),
5. Suçu bildirmeme (278 inci maddenin birinci ve ikinci fıkraları), suçları,
b) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 108 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan suç,
c) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan suç,
d) 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 32 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan suç, bakımından da uygulanır. Bu fıkra kapsamındaki suçların beş yıl içinde tekrar işlenmesi hâlinde fail hakkında aynı suçtan dolayı önödeme hükümleri uygulanmaz.
(7) Ödemede bulunulması üzerine verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile düşme kararları, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi hâlinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir” TCK m.75).
BİLGİ: Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Nuri MEHMETOĞLU’na aittir. Emeğe saygı bakımından kaynak gösterilerek içeriklerin kısmen veya tamamen kullanılması serbesttir. (2010 Yılında Yazılmıştır)